1.Paris’te yaşanan saldırıların failleri kimler? Neyi amaçlıyorlar?
Charlie Hebdo ve Yahudilere ait bir markete yönelik saldırıların failleri ile ilgili çok sayıda spekülasyon yapıldı. Saldırıya yönelik şüphe uyandıran bazı detaylara dair bir rezerv olmakla birlikte, ortaya çıkan emareler bize, Charlie Hebdo saldırısının arkasında genel olarak Yemen Kaidesi olarak isimlendirilen Arap Yarım Adası El-Kaide’sinin olduğunu gösteriyordu. Saldırıyı gerçekleştiren Cezayirli kardeşlerin bizzat bazı rehinelere kendileriniYemen El-Kaide’sinin görevlendirdiğini ifade etmeleriyle birlikle istihbarat raporları da bu kardeşlerden en az birinin 2011 yılında Yemen’e gittiğini ve burada daha sonra ABD tarafından bir drone saldırısında öldürülen Enver el-Evlaki ile görüşüp bir süre eğitim aldığını ortaya çıkardı. Saldırıdaki profesyonellik ve soğukkanlılık da bu kişilerin askeri eğitim aldığı gerçeğini ortaya koyuyordu. Yine El-Kaide’nin İngilizce yayınladığı ISPIRE isimli dergide Charli Hebdo açık hedef olarak ortaya konulurken karikatüristler ölüm listesinde gösterilmişti. Nihayetinde Yemen El-Kaide'si liderlerinden Nasr bin Ali el-Ensi yayınladığı video kaydıyla, tüm rezervleri ortadan kaldıracak şekilde Charlie Hebdo saldırısını örgütü adına üstendi. Ensi, video kaydında Yemen El-Kaide'sinin hedefi belirlediği ve saldırıyı planlayıp finanse ettiğini söylerken, saldırılar ile Peygamber’in intikamını aldıklarını, bu saldırının Fransa’nın Müslüman ülkeleri işgal etmesine bir yanıt olduğunu açıkladı.
2.El-Kaide’nin market saldırısını üstlenmemiş olması ne anlama geliyor?
Kaide’nin Charlie Hebdo saldırısından övgü ile bahsedip üstlenirken markete yönelik saldırıya dair hiçbir açıklama yapmamış olması önemli. Bu anlamda tamamen sivil ve ilgisiz bir hedef olan markete yönelik saldırının Charli Hebdo’dan farklı olarak doğaçlama hedef seçildiği ve eylemi gerçekleştiren Coulibaly’nin yayınladığı video kaydı ile IŞİD adına eylemi üstlenmesi bize bu iki eylemin birbirinden farklı saiklerle gerçekleştirdiğini, Kaide ve IŞİD arasında cereyan eden Küresel Cihad’ın liderliği mücadelesinin bir yansıması olduğunu gösterir nitelikte. Sanki IŞİD Charli Hebdo saldırısını kendisi üstlenebilmek için, market saldırısını gerçekleştirip sürece ortak olmak istemiş gibi.
3.El-Kaide-IŞİD rekabetinin Paris saldırılarında nasıl bir rolü olabilir?
2011 yılında örgütün kurucu lideri Usame bin Laden’in ABD tarafından öldürülmesi ve Arap Baharı sürecinin başlaması ile birlikte Kaide ciddi bir gerileme içerisine girdi. En azından böyle bir görüntü verdi. Kaide’nin temel tezi Arap diktatörlerinin devrilmesi için şiddetin araçsallaştırıldığı bir mücadelenin şart olduğuydu. Ancak Arap Baharı önce Tunus’ta ardından Mısır’da bunun aksini ortaya koyunca Kaide bu sürecin kaybedeni olarak görülmeye başlandı, etki ve propaganda gücünü yitirdi. Lakin Arap Baharı’nın içine çökmesi, karşı devrimlere muhatap olması ve eski diktatörlerin geri dönerek muhalif siyaset alanını tamamen yok etmesi ile şiddetin tek yol olduğu algısının tekrardan yükselişine tanık olduk. Bu süreçte Irak ve Suriye eksenindeki sekteryan mücadeleden beslenen ve küresel El-kaide liderliğine de isyan ederek müstakil bir örgüt haline gelen IŞİD fenomeninin yükselişine tanıklık ettik. Bu örgüt sadece Irak’ta ve Suriye’de Kaide’nin etkinlik alanına değil aynı zamanda küresel anlamda Kaide’ye biatlı irili ufaklı tüm örgütleri kendine bağlamaya yönelik bir mücadeleye girişti. Kaide’nin Ladin sonrası anlamını yitirdiğini belirterek ve kendisini bir devlet şeklinde cihadı temsil eden tek otorite olarak sunmaya başladı. Adım adım sonuç almaya başlayınca da Kaide’de kendini daha etkili göstermek durumunda kaldı.
4.El-Kaide’yi Batı ülkelerinde yeniden eylem yapmaya yönelten ne?
El-Kaide uzun bir süredir Batı ülkelerini hedef almaktan ziyade enerjisini yerel alanlara vermeye başlamıştı. Af-Pak arasındaki aşiret bölgesinde merkez komutanlığı olan yapı, Suriye’de Cephetü’l Nusra, Yemen ve Suudi Arabistan ekseninde Yemen El-Kaide’si, Mağrip bölgesinde yine Mağrip El-Kaidesi ve Libya’da Ensar el-Şeria isimli yapılanmaları ile etkinlik kazanmaya çalışıyordu. Bu bağlamda Batı’yı direkt hedef alıp bölgesel kazanımlarını tehdit etmeyecek bir politika izlemeyi tercih ediyordu. Ancak IŞİD’in, Irak-Suriye’de bir anlamda “devlet”leşmeyi başarabilmesi, “Hilafet” ilan etmesi ve sonuç alıcı şekilde kazanımlar elde etmesi IŞİD ile olan rekabette Kaide’yi zorlarken daha önce kendine bağlı bazı grupların IŞİD’e biat etme riski gittikçe artmaya başladı. Bu anlamda Kaide’nin Paris’te İslam dünyasında nefret objesi haline gelmiş, sembol bir hedefe saldırması diğer unsurların yanı sıra IŞİD’e yönelik “Ben de varım” mesajı olarak değerlendirilebilir.
5.Bu saldırılar sadece El-Kaide-IŞİD rekabeti üzerinden açıklanabilir mi?
Aslında Kaide-IŞİD rekabeti sadece katalizör görevi gördü. Bunun çok ötesinde yapısal sosyo-politik etkenler söz konusu. Tarihi bagajlar bir yana yakın dönemde yaşanan İslam karşıtlığı dalgası ile bir araya gelen; Afganistan ve Irak işgallerinin yarattığı yıkım, İslam dünyasında büyük bir öfke ve çaresizlik hissine neden olurken, Batı algısının da tamamen olumsuz şekillenmesini beraberinde getirdi. Fransa özelinde ise Mali’nin işgal edilmesi, ayrıca Fransa’nın Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Müslümanlara yönelik kıyımda rol oynadığının düşünülmesi ve Libya’da üstlendiği rol, saldırılara yönelik ekstra bir motivasyon sağlamış oldu. Tabi tüm bunların ötesinde Arap Baharı ile İslam dünyasının yeni reform sürecine girme çabasının, bizzat Batılı ülkelerin karşı devrimlerin yanında yer almalarıyla Paris saldırısının yaşanmasına sebebiyet verdiler. İslam dünyasında sivil siyaset alanının yok edilmesinin yanında yer alan Batılı ülkeler, şimdi sadece şiddeti araçsallaştıran mücadele yöntemleri ile karşı karşıya gelmek durumunda kaldı.