Avusturya Aralık ayından bu yana, aşırı sağcı faşist bir koalisyon tarafından yönetiliyor. Koalisyonun büyük ortağı ÖVP Hristiyan Demokrat sağ bir parti iken, yeni lideri Sebastian Kurz tarafından populist aşırı sağcı bir partiye dönüştürüldü. Sebastian Kurz, son dönemde koalisyonun küçük ortağı aşırı sağcı FPÖ'ye partisinden oy kaybını önlemek için İslamofobik, aşırı sağcı ve yabancı düşmanı bir söylemi kullanması ile ön plana çıkmış bir lider.
Kurz'u iki yıl önce "Saraybosna ve Priştine'de kadınların örtünmeleri için kendilerine para ödeniyor, buna hiçbir şey yapmadan seyirci kalamayız" gibi saçma sapan İslamofobik bir açıklama yapmış bir lider olarak hatırlıyoruz. Müslümanların kurduğu kreşleri kapattırmak için Ednan Aslan isimli kıymeti kendinden menkul şahsa sahte ısmarlama raporlar yazdırdığı basına sızan Kurz, geçtiğimiz günlerde ilkokullarda ve kreşlerde başörtüsünün yasaklanmasını öngören bir düzenlemeyi parlamentoya getirmeyi planladığını açıkladı. Kurz, daha sonra bu yasağı ortaokullar, liseler ve üniversitelere kadar yaymayı planladığını da açıkladı.
Bütün bu olan biten bize aslında genelde Avrupa'da, özelde ise Avusturya'da Müslümanların Türkiye'deki 28 Şubat'a benzer bir süreçten geçtiklerini gösteriyor. Avrupa'da yaşanan bu sürecin arkasında Türkiye'deki süreçte olduğu gibi iktidarlarını kaybetmekten korkan İslam düşmanı elitler bulunuyor.
Görünen o ki Avusturya'da ve Avrupa'da Müslümanların üstündeki baskı gün geçtikçe artacak. Bu süreçte Müslümanlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapmayı ve onları bir tehlike olarak göstermeyi haklı çıkarmak adına, 28 Şubat döneminde gibi birçok provokasyonun yapılması olası. Bundan daha önemlisi geçmişte görmezden gelinen sorun edilmeyen her şey mercek altına alınacağı, pirenin deve yapılacağı bir döneme girmiş bulunuyoruz.
Bu çerçevede, Avrupa çapındaki ama özellikle de Almanya ve Avusturya'daki Müslüman STK'larının çok dikkatli olmalarında yarar var. Zira Avusturya'da DİTİB'e bağlı bir camide Çanakkale Savaşı'nı konu olan bir müsamere etrafında kopartılan yaygara bundan sonra olacaklar için bir uyarı niteliğinde. 30 yıldan beri Türk camilerinde gerçekleşen, Türkiye'deki alışkanlıklarla çocukların milli ve dini duygularını güçlendirmek için düzenlenen bu tarz müsamerelerin bugün çocukları şiddete teşvik eden büyük bir suçmuş gibi lanse ediliyor oluşu bu yeni dönemin habercisi. Dolayısıyla Avrupa'daki Müslüman STK'lar bundan sonra iki düşünüp bir adım atmalı ve her şeyin aleyhlerinde kullanmaya hazır bir siyasi ortam ile karşı karşıya olduklarının bilincinde olmalılar.
Bu yeni dönemde, Avrupa'daki Müslümanlar gittikçe artan oranda çifte standartlara tabi tutulacakları yeni bir döneme giriyorlar. PKK tarzı terör örgütlerinin tehdit, şantaj, uyuşturucu ticareti, kara para aklama, haraç toplama ve terör propagandası gibi faaliyetlerini görmezden gelen Avusturya makamları söz konusu Müslümanların kurduğu STK'lar olunca bir bardak suda fırtına koparmaktalar. Örneğin PKK'ya bağlı bir STK'nın 2016 yılında Viyana'da bir meslek yüksekokulunda düzenlediği askeri geçit töreni basına yansımasına rağmen görmezden gelinebilmekte. Bu geçit töreninde PKK terör örgütünün üniformaları giymiş gençler ve çocuklar, PKK marşları söyleyerek sivil insanları katletmiş bir terör örgütünün propagandasını yapmaları normal karşılanabiliyor. Dolayısıyla artık Avrupa'daki Müslüman STK'ların hiç bir şeyin eskisi gibi olmadığının farkında olmasının zamanı geldi de geçiyor.
[Fikriyat, 20 Nisan 2018].