Türkiye yeniden seçim atmosferine girdi.
Türkiye ile birlikte Avrupa’nın da seçim atmosferine gireceğinden emin olabiliriz.
Zira daha önceki seçimlerde ve özellikle de geçen yıl yapılan anayasa değişikliği referandumunda Avrupa’da siyaset ve medya dünyasından geniş kesimler yapılmak istenen yönetim değişikliğine karşı çıkmışlar ve “hayır” kampanyası için seferber olmuşlardı.
Sanki referandum kendi ülkelerinde yapılıyormuş gibi aktif bir şekilde kampanya yürütmüşler, Almanya’daki Sol Parti ve Yeşiller gibi bazı partiler Türkiye’de muhalefet partisiymiş gibi hareket etmişlerdi.
Bununla da yetinmeyip AK Partili siyasetçilerin Almanya, Hollanda ve Avusturya gibi Türklerin yoğun olarak yaşadığı ülkelerde vatandaşları ile buluşmalarını ve seçim çalışması yapmalarını engellemişlerdi.
Açıkça Türkiye’nin iç siyasetine müdahale eden bir tutum içerisinde olmuşlar, bunu yaparken de Türkiye siyasetinin Almanya, Hollanda ve Avusturya’ya taşınmasını istemedikleri gibi ironik gerekçeler ileri sürmüşlerdi.
Türkiye’de halkın oylarıyla seçilmiş iktidarın meşruluğunu sorgulayıp Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine yoğun bir karalama kampanyası yapmışlardı.
Almanya Başbakanı Merkel’in, anayasa referandumunda “hayır” oyu veren yüzde 49’luk kesimin kendilerinden beklentileri olduğu yönündeki açıklamaları ise Avrupa’nın Türkiye’deki iktidar ve muhalefete yaklaşımını gösteren açık bir örnekti.
Şimdi Türkiye çok önemli bir seçime gidiyor. Türk halkı Cumhurbaşkanı ve parlamentoyu seçerken Avrupa nasıl bir tavır gösterecek?
Türkiye siyasetine doğrudan müdahale etme girişimlerinin Türk seçmeni tarafından fark edilip cezalandırıldığını görüp bu defa tarafsız bir tutum izleme ihtimalleri var mı?
AK Parti siyasetçilerinin Avrupa’daki Türk vatandaşı seçmenlere yönelik çalışmalarına müsaade edecekler mi?
Yoksa son yıllarda olduğu gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik karalama kampanyalarını sürdürüp seçimleri manipüle etmeye yönelik bir politika içerisinde mi olacaklar?
Aslında rasyonel olan Türkiye’deki seçimleri manipüle etmeye çalışmadan, seçmenin tercihi sonucu iktidar olacak kadroyla sağlıklı bir ilişki geliştirme arayışında olmalarıdır. Bu çerçevede sandıktan çıkan sonuca saygı duymaları beklenir. Tayyip Erdoğan ve AK Parti iktidarıyla eşit ve dengeli bir ilişki kurmaya çalışmış olsalardı, Türkiye dış politikada kendilerini rahatsız edecek bir çizgide olmazdı.
Bu tercih Türkiye’yi eşit bir ortak olarak kabul etmeyi gerektirdiğinden emperyal geçmişe sahip Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin Ankara ile dengeli bir karşılıklı bağımlılık ilişkisine razı olup Türkiye’nin içişlerine müdahale anlamına gelecek tavırlardan uzak durmaları pek mümkün görünmüyor.
Bu durumda Avrupalıların rasyonel olmayanı tercih edip, Türkiye seçimlerine etki etmeye çalışacaklarını tahmin etmek zor değil. Ancak bu müdahalelerin hangi boyutlara ulaşacağını zaman gösterecek.
Avrupa medyasında ve onların Türkiye’deki uzantılarında, AK Parti ve Erdoğan’ın seçimleri kazanması durumunda Türkiye’nin daha otoriterleşeceği ve demokrasiden uzaklaşacağı yönünde yorumlar şimdiden başladı. Avrupa’daki bazı medya kuruluşları, sanki kendilerinin seçim kampanyalarına hazırlanması için yeterli zaman kalmamış gibi, seçimin bu kadar erkene alınmasından rahatsızlıklarını dile getirmeye başladılar.
AK Parti ve Erdoğan karşıtı yayınlar kaçınılmaz olarak yeniden hız kazanacak, ancak Avrupa’nın 24 Haziran seçimleri konusunda tutumunda kritik nokta, daha önce olduğu gibi bu defa da AK Partili siyasetçilerin Avrupa’da seçim çalışması yapmasına yasak getirip getirmeyecekleri olacak.
Bu konuda Avrupalı siyasetçilerin ciddi bir ikilem yaşayacaklarını öngörmek yanlış olmayacaktır. Zira AK Partili siyasetçilere getirecekleri yasakların Türkiye’deki kararsız seçmeni Avrupa karşıtı bir tutuma ve tepkisel olarak AK Parti’ye yönlendireceğinden endişe ediyorlar. Ancak diğer taraftan da bu kadar karşı oldukları Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Partili diğer siyasetçilerin kendi ülkelerinde seçim propagandası yapmasını da kabullenmekte zorlanacaklar. Zira özellikle Erdoğan’ın kitleleri etkileyecek konuşmalar yaptığını ve Avrupa’daki Türkler arasında çok sevildiğini biliyorlar.
Bakalım Avrupalılar bu defa rasyonel olanı yapmayı mı tercih edecekler, yoksa daha önceki irrasyonel tutumlarını sürdürüp Türkiye seçimlerini manipüle etmeye mi çalışacaklar.
[Türkiye, 21 Nisan 2018].