3 Haziran 1997 tarihli açık mektupla Yeni Amerikan Yüzyılı Projesine imza atan Elliott Abrams, William J. Bennett, Jeb Bush, Dick Cheney, Eliot A. Cohen, Francis Fukuyama, Donald Kagan, Zalmay Khalilzad, Donald Rumsfeld, Paul Wolfowitz gibi isimler, 26 Ocak 1998'de Clinton'dan Irak'ın işgal edilmesini talep etmekteydiler. Bush yönetimiyle iktidara gelen bu ekip 2003'te Irak'ı işgal etti. Yazarlar, Yeni Amerikan Yüzyılı Projesini dört başlık etrafında şöyle özetlemişlerdi: i.Küresel sorumluluklarımızı yerine getirmek için askeri harcamalarımızı ciddi oranda artırmamız ve ordumuzu gelecek için modernize etmemiz gerekmektedir. ii. Müttefiklerimizle bağlarımızı güçlendirmeli, çıkarlarımıza ve değerlerimize düşman rejimlere meydan okumalıyız. iii. Dünya'da siyasal ve iktisadi liberalizmi desteklemeliyiz . iv. Kendi güvenliğimiz, zenginliğimiz ve ilkelerimizin çıkarına olan uluslararası düzenin yaygınlaşması ve korunmasında Amerika'nın eşsiz konumu için mesuliyet almalıyız.
15 Aralık 2011 itibariyle ABD Irak'taki askeri varlığını SOFA anlaşması gereğince askerlerini çekerek sonlandırmış oldu. Bu elbette Irak'ta ABD işgalinin sonu anlamına gelmiyor. Ancak, 15 Aralık, fiilen 2007'de Irak üzerinden yaşanan gelişmelerle askıya alınan Yeni Amerikan Yüzyılı Projesinin resmen bittiğine işaret ediyor. Ortadoğu'daki isyan dalgasının da, siyasal kırılmaların da ilk tohumları Irak işgaliyle atılmıştı. ABD'nin Irak'ı işgali uzun uzadıya tartışılmaya ve incelenmeye muhtaç bir mesele. Lakin kısaca işgalin ve çekilmenin sonuçlarına bakmakta fayda var. Eğer Amerika'nın Irak işgalinden dolayı uğradığı ekonomik ve askeri kayba takılıp, işgali liberal-sol söylemin illüzyonist perspektifinden okuyacak olursak Amerika Irak'ta kaybetmiştir. Lakin Amerika açısından bütün bu maliyetler arızidir. Asıl olan Ortadoğu'da yapısal anlamda fay hatlarının kırılmış olmasıdır. Bundan 8-9 yıl öncesinde ciddiye alınacak bir etnik veya sekteryen gerilimden bahis bile edemezken, bugün bu çatışmaların on yıllarca sürebileceğini konuşuyoruz. 8-9 yıl önce Irak'tan bahsederken en dikkatsiz olanımız bile etnik okumasını Araplar veya Kürtlerden öteye götüremezken, bugün Şii Türkmen, Sünni Türkmen, Feyli Kürt, Şii Arap, Sünni Arap, Sünni Üçgeni, Şii Hilali gibi ifsat edici bir dil kullanılıyor. İşgal marifetiyle ne kadar ayrılıkçı kimliğimiz varsa su üstüne çıkarıldı, sonra da mezkûr kimlikler birbirlerine karşı bilenmeye başladılar. Daha da ileri giderek, bütün jeopolitik derinliğini bu hat üzerine kuran bölgesel güçler de ortaya çıktı. Bu çerçevede, Irak işgal sürecini neticelerinden ayıramayan her okuma bölgemizin geleceği açısından sıkıntılıdır. Önemli olan işgalin bölgemizde oluşturduğu yeni pozisyonları ve sorunları idrak etmemizdir. ABD'nin askerlerini çekmesinden sonra Irak'ta işgalin bitirilmesi sorumluluğu büyük ölçüde bölgesel güçlerin nasıl bir siyaset izleyecekleriyle alakalıdır. İşgalin hareketlendirdiği etnik-mezhepçi fay hattı bölgesel güç dengeleri açısından bir fırsat değil aksine büyük bir tuzak konumundadır. Etnik-mezhepçi fay hattı üzerine inşa edilen her türlü jeostratejik yaklaşım sadece kısa vadeli değil aynı zamanda yıkıcı olacaktır. Tıpkı Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Ortadoğu Projesi nasıl iflas ettiyse, Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Irak'ta batağa nasıl saplandıysa; bu projelerin yan etkisi olarak ortaya çıkan jeopolitik boşluk üzerinden siyasal bir strateji geliştirmeye çalışmak da benzer bir akıbete mahkûm olacaktır.
Öyle ki, Irak üzerinden oluşan siyasal boşlukta vekâlet savaşlarıyla etnik- sekteryen derinlik kazanma çabalarının, son tahlilde ABD işgalinin, Irak'ta ve bölgemizde sebep olduğu maliyetlerden farklı bir fatura çıkarması imkânsızdır. Aksine, siyasalı öldüren etnik-mezhepçi çizgi aşılabildiği oranda Irak'ta ve bölgemizde barış tesis edilebilecektir. Amerika'dan geriye kalan işgal faturasının bir kalemi olan bugünkü Irak yönetimi ve aktörleri sancılı bir imtihandan geçmekteler. Ne Irak'ın bütünlüğü ne de iç barışı açısından sorumlu bir siyasi çizgi izlediklerini söylemek mümkün değildir. Uzun yıllar katliamlarına maruz kaldıkları Baas rejiminin amca çocuğu olan Suriye Baas rejiminin az sayıdaki destekçilerinden biri olmayı tercih ederek daha fazla endişelenmemize yol açmış durumdalar. Zaten, seçimleri anlamsız kılan etnik-mezhepçi siyasal şablonu dayatarak iktidara gelen bugünkü yönetim, Irak'ın ve bölgenin geleceği için yönetmesi imkânsız olan bir denklemi ayakta tutmaya çalışmaktadır.
15 Aralık 2011, ABD için askeri olarak bir çekilme siyasi olarak ise neo-con fanatizmin uygulamaya koyduğu bir projenin iflası anlamına geliyor. Lakin Yeni Amerikan Yüzyılı Projesinin, Irak üzerinden yaşadığı hüsranın maliyeti, yine Irak üzerinden etnik-mezhepçi bir siyasal damar tarafından uzun yıllar Irak'a ve bölge halklarına fatura olarak çıkmaya devam edebilir. Soğuk Savaş'ın vekâlet savaşlarının sonucunda bölünen Kore'den, Eisenhower yönetimi 1953'te çekilmesine rağmen, 35 yıl sonra, 1987 seçimleriyle ancak Kore'nin bir parçası istikrara kavuşabilmişti. Irak'ın benzer bir kaderi yaşamaması, Iraklı aktörlerin olduğu kadar, bölgesel güçlerin de sorumluluğudur.