Sonunda bu da oldu. Halep her an düşebilir. Uluslararası toplum bize bir kez daha işe yaramaz olduğunu gösterebilir.
İngilizlerin dünyaya haince bir hediyesi olan bu kavram uluslararası ahlaksızlıkları gizlemek için paravan olma görevini bir kez daha sergileyecek. Halep düşerse sessiz kalan Amerika, İngiltere veya Almanya değil de uluslararası toplum olacak, yerseniz. On dokuzuncu yüzyıldan yirmi birinci yüzyıla kadar sömürgecilik gibi, Bosna'daki etnik temizlik gibi birçok vakayı gizlemek adına top çevirme alanı işlevi gören uluslararası toplum şimdi de Suriye'de üç maymunu oynuyor: Görmedim, duymadım, bilmiyorum...
Suriye'de olup biten üzerine tonlarca laf söylemek ve ciltlerce kitap yazmak mümkün. Zaman içerisinde konuyla ilgili birçok deneme çıkacak ortaya. Milyonlarca insan yerinden yurdundan olurken, yüz binlercesi yaşamını yitirmişken nasıl olur da uluslararası toplum bu kadar sessiz kalır? Bu soruya verilecek cevap aslında çok basittir fakat bir türlü kabullenemeyiz.
Amerika başta olmak üzere Batılı ülkeler Esed rejiminin gideceği bir istikrarsızlık durumunu baştan beri kabul etmediler. Bunun yerine tarafların birbirine üstünlük sağlayamadığı, çatışmanın Suriye içinde kaldığı ve kendini burada sürekli ürettiği bir durumu tercih ettiler. Batılı ülkeler savundukları her ne değer varsa, Suriye'de adım adım çiğnenirken sessiz kaldıkları gibi Halep düşerse de topu uluslararası kamuoyu gibi boş bir kavrama devrederek sessiz kalacaktır.
Demokratik değerlerin çiğnenmesi, kitle imha silahlarının kullanımı, Akdeniz'deki göçmen trajedisi ve Suriye'nin terörist yetiştirme merkezi olması bile uluslararası kamuoyunu ikna edememişken, Halep'in düşmesi hiç ikna edemez. Halep düştüğünde meydana gelebilecek tek sorun yeni bir göç hareketidir. Bu göç hareketini de Türkiye'ye hapsettikçe Batı için hiçbir sorun yoktur. Bu nedenle de Türkiye üzerindeki baskıyı artırarak, Türkiye'yi bir göçmen hapishanesi yapmak için ellerinden geleni yapacaklardır.
[Sabah Perspektif, 13 Şubat 2016].