SETA > Yorum |
Türkiye'nin Kaybetmeye Tahammülü Yok

Türkiye'nin Kaybetmeye Tahammülü Yok

Kürt meselesi için başlatılan Çözüm Süreci'nin de desteğiyle Türkiye, 2023 ekonomik hedeflerine ilerleyen, yapısal sorunlarını çözmek için çabalayan, küresel enerji merkezi haline gelmeye çalışan bir ülke olma yolunda hızla ilerliyor.

Türkiye, bir kez daha, geçmişte birçok kez yaşandığı gibi, hızla ilerlediği kalkınma yolundan yeniden kaosun, kargaşanın ve çatışmanın içine çekilmek isteniyor. Bunun için de bu kez araç olarak sokak siyaseti kullanılırken, bahane olarak da Kobani'deki IŞİD saldırıları öne sürülüyor.

Amaç ise her zamanki gibi aynı: Ekonomik ve siyasi gücünü her geçen gün artıran, hedeflerine kararlılıkla yürüyen, bölgesel ve küresel barışı destekleyen ve hiçbir ayrım yapmadan mazlumun yanında duran Türkiye.

Son günlerde yaşadığımız, Türkiye'yi savaş alanına çevirme girişiminin asıl sebebinin Kobani'deki IŞİD saldırılarının olmadığına ve bunun bir algı operasyonuna dönüşmesine aşinayız artık. Çünkü biliyoruz ki, ülke ne zaman özellikle ekonomik olarak pozitif bir sürece girse, bu sürecin kesintiye uğraması için belirli aktörler sahneye çıkıyor.

BU FİLMİ DEFALARCA İZLEDİK

Türkiye'nin önünü kesme operasyonlarının siyasi ve sosyal çatışma aracılığıyla ekonomide kriz ortamı oluşturma beklentisi ile yapıldığını görmek için çok uzak geçmişe değil, yalnızca 2013 yılından sonrasına bakmak yeterli olacaktır.

Bu dönemde Türkiye'nin risk primi en düşük seviyelere inmiş, ülke yatırımcıların ve girişimcilerin cazibe merkezi haline gelmişti. Ancak sonrasında ortaya çıkan Gezi olaylarıyla, uluslararası medya ve kuruluşlarla desteklenen bir algı operasyonuyla birlikte, Türkiye siyasi ve ekonomik açıdan kaosta olan bir ülke olarak lanse edilmişti. Ama bu operasyonlara rağmen, belirli kesimlerin umut bağladıkları ekonomik kriz beklentileri boşa çıkmıştı.

Ardından 17-25 Aralık girişimleri de temel olarak siyasi istikrarı hedeflemiş, böylelikle ekonominin dengesinin bozulması planlanmıştı. Ancak unutulan ve hesaba katılmayan, 2002'den sonra gerçekleşen reformlarla Türkiye ekonomisinin bu tür girişimlere karşı dayanıklı hale geldiğidir.

Diğer yandan, Gezi ve 17-25 Aralık girişimlerinin gerçekleştiği 2013 yılının, aynı zamanda Türkiye'nin 30 yılı aşkın bir süredir çözemediği Kürt meselesini çözmek için başlatılan 'Çözüm Süreci'nin başarılı bir şekilde ilerlediği yıl olması da manidar.

ASIL HEDEF: ÇÖZÜM SÜRECİNİ ÇÖZÜMSÜZ KILMAK

Kobani'de IŞİD saldırılarından kaçanlara kapısını açan, sadece ulusal kaynaklarını kullanarak maddi ve manevi yardımlarla bölge halkının yanında olan Türkiye'nin saldırıların merkezi haline gelmesinin arkasındaki tek sebep, Çözüm Süreci'yle beraber Türkiye'nin bölgesinde güçlenerek, öncü ülke olma olasılığının artmasıdır.

Bu yüzden, Çözüm Süreci başladığından bugüne kadar defalarca bitirilmeye çalışıldı. Bunun son örneği, Kobani'de yaşananların öne sürülerek sokakları terörize etme çabası olarak karşımıza çıkıyor.

Bugün, Çözüm Süreci'nin Kobani bahane edilerek tehlikeye girdiğini iddia edenler, Çözüm Süreci'ni destekleyenleri Türkiye'de Kürt meselesinin çözümsüzlüğüne inandırmak ve böylelikle yıllarca ülkenin kalkınmasının önünde engel oluşturan durumu devam ettirmek istiyorlar.

Çözüm Süreci'yle beraber, yalnızca ülkede ekonomik ve sosyal gelişme yaşanmayacak, aynı zamanda Türkiye, kaynaklarını, enerjisini ve zamanını harcadığı kısır döngüden çıkmış olacak. Çünkü, eğitim, sağlık, ulaşım, sosyal harcamalar gibi gelişmişliğin göstergesi