Gazze ateşkesi sonrası Hamas-ABD ilişkilerine dair bazı yeni gelişmeler yaşanmaya başladı. Bu anlamda 20 Ocak’ta Hamas’ın Uluslararası İlişkiler Ofisi Başkanı Musa Ebu Merzuk, The New York Times gazetesine verdiği röportajda, hareketin ‘ABD ile ile diyaloğa hazır’ olduğunu ifade etmesi dikkat çekici bir gelişme olarak öne çıktı. Uzun yıllar yüksek lisans ve doktora eğitimi için ABD’de yaşayan Ebu Merzuk, 1991’de Hamas’ın Ürdün’deki siyasi büro başkanı seçilmiş, Temmuz 1995’te Ürdün’den sınır dışı edilerek ABD’de tutuklanmış, Hamas’ın siyasi büro üyesi önemli bir isim. Hareketin siyasi büro üyesi Basim Naim de Merzuk’un açıklamalarına benzer açıklamalarda bulundu. Katar merkezli El-Cezire kanalına konuşan Naim, hareketin Filistin halkının hedefleri doğrultusunda herkesle görüşmeye açık olduğunu belirtti. Bu hedefler arasında devletleşme, öz yönetim ve 1948 Nekbe’si sonrası yerlerinden edilen Filistinlilerin geri dönüş hakkı bulunuyor.
Hamas’ın siyasi çıkarlarının kişisel sempati veya antipatiyle değil, tarafların çıkarları doğrultusunda şekillendiğini vurgulayan Naim, Trump yönetimiyle bile müzakere edebileceklerini ifade etti. ABD’nin İsrail’e verdiği güçlü desteğe rağmen, mevcut yönetimin Filistin meselesine yeni bir yaklaşım getirebileceğini umduklarını belirtti. Ancak, Trump’ın İsrail’in işgal politikalarını desteklemesinden endişe duyduğunu ekledi. Hamas tarafına benzer şekilde, Gazze ateşkes görüşmelerinde kilit rol oynayan ABD’nin Orta Doğu özel temsilcisi Steve Witkoff’un açıklamaları, Netzavarim- Philedelphia koridorlarını ziyaret edip güvenlik koordinasyonu sağlaması ve Hamas ile kurduğu irtibat, ABD-Hamas ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılabileceğine dair görüşleri güçlendirdi.
Hamas, uzun yıllardır ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz destek nedeniyle Washington yönetimini sert bir dille eleştiren bir hareket ve ABD dahil birçok Batılı devlet tarafından bir terör örgütü olarak tanınıyor. Karşılıklı yapılan bu açıklamalar Hamas’ın ABD ile ilişkilerini yeniden şekillendirme çabasının bir ürünü olarak değerlendirilebilir. Peki, Hamas neden böyle bir adım attı? Trump döneminde bu tür bir açıklamanın yapılmasının arkasında ne gibi stratejik hedefler yatıyor?
İlişkilerin Tarihsel Arka Planı
Hamas, 1987’de kurulduğundan bu yana İsrail’e karşı silahlı mücadeleyi savunan, Filistin direnişi açısından kritik bir aktör olarak biliniyor. ABD, 1997’de Hamas’ı terör örgütü olarak tanımladı ve bu tarihten itibaren örgütle herhangi bir resmi temas kurmadı. Ancak Hamas, 2006’da Filistin’de yapılan seçimleri kazanarak Gazze’de yönetimi ele geçirdiğinden bu yana, uluslararası arenada meşruiyet kazanma çabalarını sürdürüyor. Halid Meşal’in siyasi büro şefliği döneminde ilan edilen ve 2017’de yayımlanan yeni siyasi belgede, 1967 sınırları temelinde bir Filistin devletini kabul ettiğini açıklayarak, İsrail’i tanımamakla birlikte daha ılımlı bir tutum sergilemeye başladı. Trump yönetimi döneminde ABD’nin İsrail’e verdiği destek daha da arttı. Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması, İran’a yönelik sert yaptırımlar ve Batı Şeria’daki yerleşim birimlerinin meşru kabul edilmesi gibi adımlar, Hamas’ın ABD’ye olan güvensizliğini pekiştirdi. Ancak, 2025’te varılan ateşkes sürecinde Trump yönetiminin arabulucu rolü, Hamas’ın Washington’a yönelik tutumunda bir yumuşama yarattı.
Dört Hedef
Hamas’ın ABD ile diyalog arayışına girmesinin ardında birkaç temel neden bulunuyor. Bunlardan ilki uluslararası meşruiyet arayışı. Hamas, uzun yıllardır ABD nedeniyle uluslararası toplumda ‘marjinalize edilmiş bir örgüt’ olarak kaldı. ABD ile diyalog kurarak, meşru bir siyasi aktör olarak tanınma hedefini gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Bu, özellikle Gazze’nin yeniden inşası için uluslararası yardımların önünü açabilir. İkinci hedef ateşkesin sürekliliğinin sağlanması. Hamas, Trump yönetiminin ateşkes sürecindeki etkisini fark etti. ABD’nin İsrail üzerindeki baskısının devam etmesi, Hamas’ın Gazze’deki varlığını güvence altına almasına yardımcı olabilir. Bu nedenle ABD ile diyalog, ateşkesin kalıcı hale gelmesi için bir araç olarak görülüyor. Üçüncüsü ekonomik ve siyasi yaptırımların hafifletilmesi. Hamas, ABD’nin Gazze’ye yönelik ambargosunun hafifletilmesini ve örgütün terör listesinden çıkarılmasını hedefliyor. Bu adımlar, Hamas’ın uluslararası finansal sistemlere erişimini kolaylaştırabilir ve Gazze’deki ekonomik krizi hafifletebilir. Dördüncüsü İsrail’e yönelik yaptırımlar. Hamas, ABD’nin İsrail’e verdiği desteği azaltmasını ve Batı Şeria’daki yerleşim birimlerine yönelik yaptırımların artırılmasını talep ediyor. Bu, Filistin halkının uluslararası alanda daha güçlü bir destek bulmasını sağlayabilir.
Stratejik Adım Nereye Götürür?
Hamas’ın ABD ile diyalog açıklamasını yapan Musa Ebu Merzuk, örgütün üst düzey yetkililerinden biri. Ebu Merzuk, Hamas’ın siyasi kanadında önemli bir figür olarak kabul ediliyor ve örgütün uluslararası ilişkiler stratejisini şekillendiren isimlerden biri. Ancak, bu açıklamanın Hamas’ın tüm liderleri tarafından desteklendiği kesin değil. Özellikle askeri kanattaki liderler, ABD ile diyalog konusunda daha temkinli bir tutum sergileyebilir. Hamas’ın hedefi, Filistin halkının self-determinasyon hakkını elde etmesi ve İsrail’in işgal politikalarına karşı uluslararası destek sağlamak. Bu hedefe ulaşmak için, ABD gibi güçlü bir aktörle diyalog kurmak, Hamas’ın stratejik öncelikleri arasında yer alıyor. Bu diyalog sürecinin Gazze’deki ateşkes sürecini etkilemesi bekleniyor. Hamas’ın ABD ile diyalog açıklaması, ateşkes sürecini olumlu yönde etkileyebilir. ABD’nin İsrail üzerindeki baskısının devam etmesi, Hamas’ın Gazze’deki konumunu güçlendirebilir. Ancak, bu diyalog girişimi, İsrail’in tepkisini çekebilir ve ateşkes sürecini riske atabilir. Özellikle İsrail’in Batı Şeria’daki operasyonlarının artması, Hamas’ın ABD ile diyalog çabalarını zora sokabilir.
Orta Doğu’da Dengeler Değişebilir
Sonuç olarak Hamas’ın ABD ile diyalog arayışı, hareketin uluslararası arenada meşruiyet kazanma ve Gazze’deki varlığını güçlendirme stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Trump yönetiminin ateşkes sürecindeki rolü, Hamas’ın Washington’a yönelik tutumunu yumuşatmış olsa da bu diyalog girişiminin başarıya ulaşması için uzun ve zorlu bir süreç gerekiyor. Hamas’ın hedeflerine ulaşması hem ABD’nin tutumuna hem de İsrail’in tepkilerine bağlı olacak. Bu süreç, Orta Doğu’daki dengeleri yeniden şekillendirebilir ve Filistin meselesinde yeni bir sayfa açabilir.
[Sabah, 5 Åžubat 2025]