Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun hafta içindeki Irak ziyareti, bir taraftan Türkiye’nin Irak politikasına dair temel hedeflerinin yeniden altının çizilmesi imkânını getirirken bir yandan da bu politikanın önündeki zorlukların gündeme gelmesine vesile oldu.
Türkiye’nin, Irak politikasını şekillendirirken göz önünde bulundurduğu birbiriyle yakından ilişkili üç temel hedeften bahsedebiliriz.
Bunları, Irak topraklarının Türkiye’nin güvenliğine karşı saldırıda bulunan terör örgütlerinden temizlenmesi, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması ve Türkiye-Irak ekonomik ilişkilerinin her iki ülkenin de faydasına olacak şekilde geliştirilmesi olarak sayabiliriz.
Bunlardan en önemlisi kuşkusuz Irak topraklarının terörist örgütlerden arındırılmasıdır.
Irak merkezî yönetiminin onlarca yıldan beri Türkiye sınırındaki bölgeler üzerinde hâkimiyet kurmakta zorlanması sonucu bu topraklarda meydana gelen otorite boşluğunun, Türkiye’nin güvenliğine yönelik saldırılarda bulunan terör örgütleri tarafından fırsata dönüştürüldüğü herkes tarafından biliniyor. 1991 yılında ABD önderliğinde Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak’a karşı gerçekleştirilen savaş sonrası Kuzey Irak’ta oluşturulan uçuşa yasak bölge bu bölgedeki otorite boşluğunu daha da artırdı.
Bu boşluk sadece meşru Kürt partileri KDP ve KYB’nin bölgede özerk bir yönetim kurmalarına yaramadı, aynı zamanda PKK da Kuzey Irak’taki varlığını giderek artırdı ve Türkiye’ye yönelik terörist saldırılarının merkezini Suriye’den Irak’a kaydırdı. 1990’lı yıllar boyunca KDP ve KYB arasında zaman zaman silahlı çatışmaya varan üstünlük mücadelesi de PKK’nın bölgede rahatça faaliyet göstermesine zemin hazırladı. Özellikle KYB’nin söz konusu üstünlük mücadelesinde zaman zaman PKK ile de yakınlaştığı görüldü.
ABD’nin 2003 yılında hukuksuz bir şekilde Irak’ı işgali sonrasında kurulan yeni düzendeki KDP-KYB uzlaşısının olduğu dönemde de, işgalci ABD’nin desteğiyle Kuzey Irak’taki otoritesini güçlendiren bu partiler PKK’nın bölgedeki varlığını sonlandırmaya yönelik adım atmaktan imtina ettiler. PKK’nın bölgedeki varlığının devamı aslında Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin (IKBY) otoritesini bu terörist örgütle paylaşması anlamına geliyordu.
Buna rağmen KDP ve KYB’nin PKK’nın kontrolü altındaki bölgeleri ele geçirme konusunda bir türlü harekete geçmemelerinin nedeni neydi?
Türkiye’nin de PKK’nın bölgedeki varlığının ortadan kaldırılması konusundaki ısrarlı talepleri ve zaman zaman gerçekleştirdiği sınır ötesi operasyonlar düşünüldüğünde, IKBY yönetiminin PKK’yı bölgeden çıkarması hem Ankara ile ilişkilerini daha sağlıklı bir düzleme taşımasını sağlayacaktı hem de Türkiye’nin bölgeye yönelik operasyonlarını gereksiz kılacaktı.
Buna rağmen IKBY’nin PKK’nın kendi bölgesindeki varlığına tahammül etmesini, hatta zaman zaman onunla iş birliği yapmasını ABD’nin Irak politikasıyla açıklamak gerekir.
PKK’yı Türkiye, İran, Suriye ve Irak politikasının kullanışlı bir aracı olarak gören Amerikan yönetimi, IKBY’nin bu örgütü Kuzey Irak’tan tasfiye etmeyi düşünmesine bile imkân vermedi. Bu açıdan bakıldığında Washington’un PKK ve türevlerini sadece Ankara, Bağdat ve Tahran’a karşı değil, aynı zamanda Erbil’e karşı da bir araç olarak kullanmak istediği görülür.
Benzer şekilde, Irak üzerinde nüfuz arayışında olan İran’ın da yakın zamana kadar Ankara’ya karşı Kuzey Irak’ta yürüttüğü üstünlük mücadelesi çerçevesinde, zaman zaman PKK’yı Türkiye’ye ve onunla iş birliği içerisinde olduğu dönemlerde KDP’ye karşı bir ortak olarak gördüğünü ifade etmek gerekir. Trump yönetiminin İran’a karşı topyekûn baskı politikası çerçevesinde bu ülkedeki Kürt ayrılıkçıları da kullanma ihtimalinin Tahran’ın PKK’ya yönelik politikasını nasıl etkileyeceğini ve bu konuda Türkiye ile iş birliğine yönelip yönelmeyeceğini ise zaman gösterecek.
Türkiye’nin Irak politikasının temel amacı, bir terör örgütü olarak tanımlanmasına rağmen, küresel ve bölgesel aktörlerin doğrudan ya da dolaylı destekleriyle onlarca yıldır bir şekilde varlığını sürdüren ve hatta her yeni krizle birlikte kendisine yeni alanlar bulan PKK terör örgütünün bu ülkedeki varlığının artık tamamen ortadan kaldırılmasıdır.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Irak ziyaretinde bu konuda verdiği açık mesaj; hem Bağdat’ta yeni şekillenen yönetimine hem o yönetimin üzerinde belirli bir nüfuz sahibi olacak ABD ve İran’a hem de kuzeydeki Erbil yönetimine yönelikti.
Bu mesajı özetlemek gerekirse:
Irak’ta kurmaya çalıştığınız düzende PKK’nın yeri olmasın. Yoksa Türkiye bu düzeninizi bozar.
[Türkiye, 13 Ekim 2018].