SETA > Yorum |
Trump 2 0 Teknoloji Devleriyle Yeni Dönem

Trump 2.0: Teknoloji Devleriyle Yeni Dönem

20 Ocak 2025 tarihinde gerçekleşen Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık yemin töreni sonrası "yeni" Donald Trump dönemi resmi olarak başladı. Trump 2.0 olarak tanımlanan bu dönemde, önceki döneme kıyasla dikkat çeken bazı radikal değişiklikler gözlemleniyor.

20 Ocak 2025 tarihinde gerçekleşen Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık yemin töreni sonrası "yeni" Donald Trump dönemi resmi olarak başladı. Trump 2.0 olarak tanımlanan bu dönemde, önceki döneme kıyasla dikkat çeken bazı radikal değişiklikler gözlemleniyor. Yemin töreninde çekilen karede, e-ticaret, dijital yayın platformları ve bulut bilişim gibi sektörlerin öncüsü Amazon'un kurucusu Jeff Bezos, sosyal medya uygulamaları Facebook, Instagram ve WhatsApp'ın sahibi Meta Şirketi'nin CEO'su Mark Zuckerberg, dünyanın en değerli şirketlerinden biri olan Apple'ın CEO'su Tim Cook ve Google CEO'su Sundar Pichai gibi teknoloji devleri yan yana yer aldı. Bu isimler özel davetliler olarak kabine üyelerine ayrılan bölümde yer aldılar ve yemin törenine yüksek düzeyde maddi bağışlarda da bulunarak Trump 2.0 dönemindeki konumlarını doğrudan gösterdiler.

Oysa ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk başkanlık döneminde bu şirketler ve yöneticiler, ona pek çok konuda karşı çıkarak ve eski ABD Başkanı Joe Biden'ın seçim kazanmasını destekleyen açıklamalar yaptılar. Washington Post gazetesinin de sahibi olan Jeff Bezos, gazete üzerinden yapılan Trump eleştirilerini sahiplenmişti. Seçimi kaybeden Trump'ın hesapları Facebook ve Twitter platformlarında pasif hale getirilerek bir nevi sansür uygulanmış, Google internet aramalarında sansür tartışmaları gündeme gelmişti. Ancak yeni dönemde tüm rüzgar tersine dönmüş gibi duruyor. Peki nasıl, neden ve nereye?

Değişimin sebepleri

Nasıl sorusunun cevabını arayanlar için doğru adres Elon Musk olabilir. Musk da önceki dönemde Trump'ı eleştiren isimlerden biriydi ancak zamanla daha pragmatik bir ilişki kurmayı başardı. Bu süreçte, lobicilik yoluyla siyasi ilişkiler tercih eden piyasa aktörlerinin aksine doğrudan destek uygulamalarını tercih etti. Seçim döneminde Trump mitinglerine katıldı, para yardımları yaptı, X platformunu seçimlerde açıkça taraf olarak konumlandırdı ve seçimlerin kazanılmasının ardından da Trump hükümetinde yer alacak isimlerden biri oldu.

Musk, fayda-maliyet analizleriyle bir tercihte bulundu ve kazanan tarafta oldu. Bu kısa dönemde, Trump'ın açıklamalarıyla hareketlenen kripto varlık piyasalarındaki yatırımlarıyla dahi önemli kazanımlar elde etti. Musk'ın eş başkanlığını üstleneceği ABD Hükümet Verimliliği Dairesi'nin (DOGE) adının, Musk'ın desteklediği kripto varlıkla aynı olması bile dikkat çekici bir mesaj taşıyordu. Dolayısıyla Musk'ın tercihi diğer teknoloji şirketleri için de bir yol gösterici oldu. "Trump'la ilişkide olursanız, kazanırsınız!" mesajı net bir şekilde verildi. Bu mesajla, siyasetle ilişkisini daha dolaylı yürüten teknoloji şirketleri, yeni dönemde siyasetle ve hükümetle ilişkilerini nasıl yürüteceklerini çözmüş oldular. Süreç çok hızlı başladı ve Washington Post, Trump'a yönelik eleştirel duruşunu terk ederek daha uyumlu bir tavır sergilemeye başladı. Facebook, benzeri Twitter'ın el değiştirmesi sonrası yaşanan politika değişikliğini benimsedi ve teyit mekanizmasını kaldırdı. Öte yandan SoftBank, OpenAI ve Oracle, Trump’la görüşerek ve yapay zeka alanında 100 milyar dolarlık yatırım yapılacağını açıkladılar. Farklı şirketlerin yöneticileri de Trump'ın evine "nezaket" ziyaretlerinde bulundular.

Bu adımlar, teknoloji şirketleri için yalnızca hedefe giden yolda bir başlangıç olarak görünüyor. Çünkü Trump, ilk geceden, Biden'ın yapay zeka düzenlemelerini iptal eden ve "Amerika'yı yapay zekanın dünya başkenti yapmak" amacı taşıdığı belirtilen yeni başkanlık emrini imzaladı. Bu emir bile teknoloji şirketleri adına başlı başına büyük bir kazanım. Neden sorusunun cevabı da burada gizli. Avrupa Birliği'nin sınırlayıcı düzenlemeleri, yüksek para cezaları, ulusal ve uluslararası kuruluşları düzenleme girişimleri teknoloji şirketlerinin sevmediği eylemlerken, bu girişimlere karşı duracak, teknoloji şirketlerinin kazanma hırsına destek verecek, hatta şirketlerle iş birliğini yeni yatırımlarla büyütecek adres Trump olarak gözüküyor. Dolayısıyla şirketler pragmatik ve realist gerekçelerle artık Trump'la el ele yürümeye devam edecekler.

Teknoloji şirketlerinin amaçları

Peki bu süreç nereye gidecek? Aslında doğru soru "Nereye gitmeli?" olmalı. Ancak kısa vadede toplumun gerçek ihtiyaçlarına uygun bir yol haritası çizilmesi pek olası görünmüyor. Çünkü teknoloji şirketleri pek çok defa kendi çıkarları söz konusu olduğunda ne kadar ileri gidebileceklerini göstermişlerdi. Sosyal medya platformlarından yapay zeka düzenlemelerine, e-ticaret girişimlerinden dijital yayıncılığa her alanda sicilleri kirli. Etik ihlaller, verilerin usulsüz kullanımı, kartelleşme, insan haklarına yönelik sınır tanımazlık gibi pek çok suçla itham ediliyorlar.

Yeni dönemde Trump'ın sınırsız desteğiyle bu ihlallerin boyutları nereye varır kestirmek güç. Savunma sanayiinde yapay zeka gibi araçların sınırsız kullanımı büyük bir tehlike ortaya koyabilir. Verilerin güvenlik gerekçeleriyle sınırsız erişime açılması birey hakları için sorunlara neden olabilir. Henüz sınırları çizilmemiş teknolojik yeniliklerin ticari, sınai ya da askeri amaçlarla kullanılması tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Aslında filmin sonunda küçük bir elit grup dışında çoğunluğun mutlu olamayacağını şimdiden kestirmek mümkün. Yeşilçam'da zenginin kazandığı sonlara pek aşina değiliz ancak şu an "teknokrasi" ve "oligarşi" kavramlarıyla anılan bu grubun, Trump'ın yeni döneminde en azından bir süre daha kazançlı çıkacağı kesin gibi görünüyor.

Bu denklemde sürecin sonucunu şekillendirecek öngörülemeyen bazı önemli değişkenler bulunuyor. Bunlardan biri, teknokratik elitizmin yaratacağı risklere karşı ABD siyasi elitlerinin tepkisi. Ayrıca, kendi aralarında sık sık ego savaşları yaşayan tekno-elitlerin çıkar çatışmaları ve uzlaşı arayışları da süreci etkileyen kritik bir unsur. Trump'ın ulusal çıkarlarla bağlantılı olası popülist söylemi ve bu söylemin şirketlerin çıkarlarıyla uyumu da bir diğer değişken olacaktır. Çin ile olan teknolojik rekabette yaptırımlar ve yaptırımların teknoloji şirketlerinin yatırımlarına olası etkileri de bir diğer değişken olarak sayılabilir.

Değişkenlerin sayısı ve ağırlığı değişse de dijitalleşen dünyada bugüne kadar ateşe uzaktan bakan teknoloji şirketlerinin alevlere yaklaşması, yeni bir dönemin habercisi. Musk ile başlayan, dijital dünyadan devlet yönetimine katılımlar, tıpkı teknolojik gelişmeler gibi hızla ivme kazanıyor. Daha önce teknoloji şirketleri ile devletler arasındaki rekabet olarak tanımlanan bu süreçte, yeni bir perde açılıyor. Bu kez, rekabetten ziyade iş birliği gündeme gelebilir ve bu iş birliğinin sürdürülebilirliği için yeni dengeleyici güçlere ihtiyaç duyulabilir. Nihayetinde, gün sonu muhasebesini bu denge arayışı belirleyecek. Ateşe yaklaşan şirketler gerçekten ısınacak mı, yoksa yanıp kül mü olacak?

[AA, 28 Ocak 2025]