İstanbul’da yenilenen seçimler farklı açılardan analiz edilebilir. Doğal olarak, 31 Mart seçimleri ile karşılaştırılacak. Bu karşılaştırma üzerinden, hem İstanbul seçimleri ile ilgili hem de Türkiye siyasetinin geleceğine yönelik çeşitli analizler yapılacak.
Ekrem İmamoğlu, 31 Mart’a göre oylarını artırdı. Artan oyların, ittifak dışı partilerin, geçersiz ve daha önceden Binali Yıldırım’a oy veren bir kısım seçmenden geldiğini söylemek mümkün.
Bu seçimlerin karşılaştırmalı rakamsal analizi ile ilgili ilk bakacağımız yer, katılım oranları. Siyasetteki kutuplaşma ve aşırı siyasallaşma tespitleri üzerinden seçimlere katılımın yüzde doksanlara çıkabileceği söyleniyordu. Ama sonuç öyle olmadı.
31 Mart’ta katılım oranı yüzde 83,9 iken, bu seçimde de sadece 0,5’lik bir artışla yüzde 84,4 oldu. Yani bu seçimde fazladan yaklaşık 60 bin oy kullanıldı. Dolayısıyla, hâlâ 1 milyon 645 bin seçmen sandığa gitmedi.
Ekrem İmamoğlu, bu seçimde 4 milyon 741 bin oy alarak, 31 Mart seçimlerine göre oyunu 572 bin artırdı.
Binali Yıldırım ise 3 milyon 935 bin oy aldı. Bir önceki seçime göre kaybı 220 bin.
Saadet Partisi dâhil, 31 Mart'ta ittifak dışı partilerin ve bağımsız adayların toplam oyu 226 bin civarındaydı. Bunun 103 bini, Saadet Partisi’nin oyuydu.
23 Haziran’da Saadet Partisi ve Vatan Partisi hariç diğer partiler adaylarını çekti. SP (47,8 bin) ve VP’nin (14,5 bin) aldığı toplam oy sayısı 69 bin civarında. Dolayısıyla ittifak dışı 197 bin oyun, bu seçimde sonuca etkisini göz önünde bulundurmak gerekir.
Diğer taraftan 31 Mart seçimlerinde yaklaşık 315 bin oy geçersizdi. Bu seçimlerde geçersiz oy sayısı 178 bine kadar düştü. Bu bağlamda, CHP adayına 136 bin 600 oyun da geçersiz oylardan geldiğini söylemek mümkün.
Bu köşenin sürekli takipçileri biliyor. Uzun süredir söylüyorum. Türkiye’de siyasal alan yeniden şekilleniyor. Bu duruma etki eden en önemli neden, siyasal sistem değişiminin ardından partiler arasında kurulan ittifaklardır.
16 Nisan referandumundan itibaren şekillenmeye başlayan blok siyaseti, 24 Haziran’da resmî bir çerçeve üzerinden ete kemiğe büründü, 31 Mart yerel seçimlerinde ise derinleşerek devam etti.
Dolayısıyla 23 Haziran seçimlerinin sonucunu da aslında partiler arasındaki ittifaklar belirledi. Bu bağlamda, yenilenen 23 Haziran seçimlerini, 31 Mart’ın ikinci turu olarak değerlendirmek mümkün.
Kuşkusuz, 31 Mart seçimlerinin sonucuna etki eden farklı unsurlar bulunsa da en önemli sorun ekonomiydi. 31 Mart seçimlerine etki eden unsurların yanında, bu seçimde, seçimlerin yenilenmesinin İmamoğlu lehine önemli derecede etki ettiğini vurgulamak gerekir. Mağduriyet algısı seçimlerde sonuca etki eder.
Artık, yenilenen İstanbul seçimi ile birlikte seçim dönemlerini geride bıraktık.
Derin bir siyasi ve ekonomik kriz olmadığı müddetçe erken seçim kararı almak zor. Çünkü, yeni siyasal sistemle birlikte erken seçim kararı almak anayasal olarak zorlaştırıldı.
Meclis’in erken seçim kararı alabilmesi için 360 milletvekilinin onayı, ya da cumhurbaşkanının kararı gerekiyor. Mevcut durum açısından bakıldığında, AK Parti’nin onay vermediği bir durumda erken seçim kararı almak imkânsız.
Genel ve yerel yönetim açısından önümüzde kesintisiz bir icraat dönemi var.
Muhalefet partilerinin, muhalefet konforu yerel yönetimler için geçerli değil. Büyükşehirleri muhalefet kazandığına göre, toplum onlardan da seçim dönemlerinde bol keseden vadettiklerini yerine getirmesini bekleyecek.
Yani muhalefetin seçimlerde kullandığı popülist vaat siyasetinin etkisini önümüzdeki günlerde hep beraber göreceğiz.
Halkla ilişkiler faaliyeti ile bazı şehirleri yönetmek mümkün. Ancak İstanbul gibi bir dünya metropolünü hizmet ve icraat olmadan, sadece halkla ilişkiler faaliyeti ile yönetmek zor.
Bu bağlamda muhalefet en önemli sınavını İstanbul’da verecek.
[Türkiye, 25 Haziran 2019].