SETA > Yorum |
Soçi Zirvesi ne Rağmen Suriye Barışının Önündeki Engeller

Soçi Zirvesi’ne Rağmen Suriye Barışının Önündeki Engeller

Soçi Zirvesi’yle birlikte Suriye’de barışa çok yaklaşıldığına dair yorumlar da arttı. Ancak hâlâ bu konuda ciddi engellerin varlığından bahsetmek gerekir.

Soçi’de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani arasında Suriye sorununun çözümü konusunda önemli kararlar alındı. Suriye çatışmasında kilit rol oynayan bu üç ülke liderinin sadece Suriye gündemiyle bir araya gelmeleri bile sorunun çözümü yolunda başlı başına çok önemli bir adımdı.
Türkiye-Rusya-İran Zirvesi’nin başarılı geçmesi, gelecek hafta Cenevre’de yapılacak Suriye toplantısında bu ülkelere ciddi bir avantaj sağladı. Zira Riyad’da Suudi Arabistan öncülüğünde yapılan Suriye toplantısının hiç de başarılı olmadığı anlaşılıyor.
Soçi Zirvesi’yle birlikte Suriye’de barışa çok yaklaşıldığına dair yorumlar da arttı. Ancak hâlâ bu konuda ciddi engellerin varlığından bahsetmek gerekir.
PYD ve İsrail’in güvenliği konusunda istediğini alamaması durumunda Washington yönetiminin Suriye iç savaşını daha da genişleterek uzatma potansiyelinin çok yüksek olduğunu ifade etmek gerekir. Şayrat Hava Üssü'ne yönelik füze saldırısı, Irak-Ürdün-Suriye sınır üçgeninde yer alan Et-Tanf bölgesinde Baas rejimi güçlerini vurması ve PYD’nin Deyre'z-Zor bölgesindeki petrol sahalarını ele geçirmesine verdiği destek ABD’nin Suriye meselesine giderek daha fazla müdahil olmak istediğinin göstergeleri.
Bu durumda Moskova, Ankara ve Tahran’ın kendisini dışlayacak bir uzlaşı oluşturmak istemesine karşı Washington’un itirazı kuvvetli olabilir ve bu itiraz çatışmaları alevlendirecek adımlar atmak şeklinde kendisini gösterebilir. ABD’nin, bizzat kendi hava gücüyle Suriye’deki birtakım hedefleri vurması söz konusu olabileceği gibi, uzun zamandır silahlandırdığı PYD güçlerini kullanması da mümkün olabilir Hatta Washington, Heyet Tahrir eş-Şam’ın ve Rakka’yı anlaşmayla terk etmelerine izin verdikleri DEAŞ’ın bile Rusya-Türkiye-İran anlaşmasını bozmasına dolaylı destek verebilir.
Rusya ve İran’ın PYD/YPG konusunda Türkiye’yi çok rahatsız edecek bir tavır içerisine girmeleri de barışın önünde ciddi bir engel oluşturabilir. Türkiye’nin Suriye sorununun çözümü konusunda Rusya ve İran ile yakın iş birliği yapmasının üç temel nedeni vardır. Birincisi PYD/PKK terör örgütünün Suriye topraklarının bir kısmı üzerindeki kontrolünün sona ermesi, ikincisi mültecilerin geri dönmesi ve üçüncüsü de Suriyeli muhaliflerin iktidara ortak olması.
Bunlar arasında Türkiye açısından en önemli meselenin, sınırlarının ötesinde PKK tarafından kontrol edilen bir bölgeye kesinlikle müsaade edilmemesi olduğu açıktır. Amerikan yönetiminin PYD’ye açık desteği bilindiğine göre, Moskova ve Tahran’ın bu konuda Ankara’nın kaygılarını görmezden gelmesi Türkiye’nin Suriye barışı konusundaki motivasyonunu ortadan kaldıracaktır. Fırat Kalkanı Operasyonu ile birlikte Türkiye’nin Suriye politikasının giderek artan bir şekilde aktif hâle geldiği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın PYD ile mücadele konusundaki kararlı tutumu hatırlanırsa, Ankara’nın rızası olmadan Suriye çatışmasının sona erdirilmesinin mümkün olmayacağı görülür.
Rusya ile ABD arasında, PYD’nin kontrol altında tuttuğu topraklar ve özellikle de Suriye’nin en önemli petrol sahaları konusunda bir anlaşmaya varılamaması da Suriye’ye barışın gelmesini geciktirebilir. Esad yönetimini ayakta tutmak için Suriye’ye büyük askerî ve ekonomik destek veren Moskova, savaş sonrasında bu ülkenin yeniden inşasının yükünü de üstlenmek istemeyecektir. Bu noktada Suriye’nin petrol kaynakları önemli bir rol oynayacaktır. Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi, Suriye’nin kuzeyinde de ABD eliyle de facto bir devlet oluşturulması ve üstelik bu yapının Suriye’nin en önemli enerji kaynaklarını kontrol etmesi ne Şam yönetiminin ne de ona destek veren Moskova ve Tahran’ın kabul edeceği bir durumdur.
Savaşın son safhasında artık Rusya’nın da PYD konusunda bir karar vermesi gerekiyor. Bu örgütü ABD’nin eline bırakmak istemeyen ve kendi kontrolü altına almaya çalışan bir izlenim veren Moskova’nın artık PYD’nin ABD güdümünde bir örgüt olduğunu kabullenmesi zamanı geldi. Zira PYD konusundaki politikası Türkiye ile ilişkilerinde ciddi bir engel olduğu gibi, bölgedeki müttefikleri olan Şam ve Tahran yönetimleri açısından da ciddi sorunlara yol açmaya adaydır.
PYD’yi Ankara, Şam ve Tahran’a karşı bir tür baskı aracı olarak kullanmak için ABD’nin elinden alma düşüncesi Moskova için çok cazip olabilir. Ancak bunun risklerinin çok daha büyük olduğunu Ankara-Washington ilişkilerine bakıp anlayabilir.
[Türkiye, 25 Kasım 2017]