SETA > Yorum |
Siyaset Hırsızlarına Çağrı

Siyaset Hırsızlarına Çağrı

Her ne kadar savaş şiddetle, siyaset sözle özdeşleştirilse de, siyasetin şiddete, savaşınsa söze alan açtığı zamanlar az değildir.

Modern insanın en belirgin vasıflarından biri belirsizlikten nefret etmesidir.
Modern özne, doğayı, toplumu ve tarihi belirleyebileceğini düşünen insandır.
Tasarım, plan ve strateji üzerinden kurar hayatını.
Modern siyaset, belirsizlikleri yönetebilme becerisi olarak da okunabilir.
Siyasal eylemin odağında ise öngörülebilir egemenlik alanları inşa etmek yer alır. Bir başka deyişle siyaset, modern dönemde belirsizliklerle örgütlü mücadelenin başlıca aygıtıdır. Bu süreçte öne çıkan bir başka aygıt ise savaştır.
Bu iki teknoloji de aynı amaca yönelir: Belirsizlikleri ortadan kaldırmak ve kitlelere öngörülebilir bir gelecek sunmak.
Her ne kadar savaş şiddetle, siyaset sözle özdeşleştirilse de, siyasetin şiddete, savaşınsa söze alan açtığı zamanlar az değildir.
Modern dönemde, belirsizlikle mücadelenin bu iki önemli aygıtına meşruiyet sağlayan ana mekanizma ise ulus-devlettir.
Ulus-devlet sözün ve şiddetin meşru ve formel zemini teşkil eder.
Modernlik her ne kadar, enformel olanın reddiyesi üzerine kurulu bir yapı olsa da, tarihsel tecrübe bunu başaramadığını bize gösterir.
Nitekim, belirsizlikleri yönetmek, sözü ve şiddeti bu doğrultuda seferber etmek adına enformel mekanizmalar da gün yüzüne çıkmıştır.
Sözün ve şiddetin enformel zeminini kuran başlıca aktörler çeteler ve teröristlerdir.
Sözün ve şiddetin enformel zeminini inşa edenlerle formel zeminini inşa edenler arasındaki savaş, belirsizlikle mücadele esasına dayanır.
Bu süreçte, hiç kuşkusuz en mühim mesele söz ve şiddet arasındaki denge meselesidir. Zira söz ve şiddet arasındaki denge ne denli birincisinin aleyhine işlerse, o takdirde bir “güç bunalımı”nın başgösterme ihtimali de yükselir.

***

Elimizde 2 temel dikotomi var: Bunlardan birincisi söz (siyaset) ve şiddet; ikincisi ise devlet ve çeteler arasında.
Toplumsal aktörler bu iki cephenin hangisinde konuşlanırlarsa konuşlansınlar “belirsizlikle mücadele” onları vareden ana çerçeve mahiyetinde.
“Asker” de “gerilla” da belirsizlikle mücadele ekseninde “savaş” verir.
“Siyasi parti” de, “çete” de belirsizlikle mücadele için “siyaset” yapar.
Evet, “çete” de siyaset yapar. Bazen kanlı olur bu siyaset, bazense kansız.
Gelin görün ki mesele “kitlelere öngörülebilir bir gelecek sunmak” olduğunda, sözün şiddet, siyasi partinin ise çete karşısında çok bariz bir üstünlüğü vardır.
Çünkü açıktan savunulabilir durumdadır.
Yer altında değil, yer üstündedir.
Silahla değil, kelamla yol alır.

***

Belirsizliği ortadan kaldırabileceğini düşünen modern insan, bu iddiasını henüz gerçekleştirebilmiş değil.
Belirsizlik, modern hayatın mütemmim cüzlerinden biri olarak aramızda dolaşıyor. Bu sözler, aslında bir tür “teslim oluş” anlamına da gelebilir.
Ve bana öyle geliyor ki, hepimizin bir miktar bu “teslim oluş”a ihtiyacı var.
Fakat özellikle siyaset hırsızlarının.
Siyasete ayar vermeye çalışan, sahneye çıkma cesareti göstermeyip kuklalarla vaziyeti idare edenlerin.
Siyaset, her ne kadar mutlak anlamda belirsizlikleri yönetemese de, kitlesel katılıma imkan tanıyan tek çözüm önerisi olarak karşımızda duruyor.
Bu memlekette yıllar yılı apoletli adamlar siyaset hırsızlığı yaptılar.
Şimdi başında takkeyle siyaset hırsızlığına soyunanları görüyoruz.
“Teslim ol” sözümün esas muhatabı onlar aslında.

[Akşam, 8 Temmuz 2014]