Dünyanın en büyük ihracatçısı ve üreticisi, ikinci büyük ithalatçısı ve en çok sermaye çeken ikinci ülkesi olarak Çin’in dünya ekonomisindeki ağırlığı her geçen gün artmaktadır. Bakıldığında 4,5 trilyon dolarlık dış ticaret hacmi, 3,1 trilyon dolarlık döviz rezervi ve 1,9 trilyon dolarlık yatırım stoku ile Çin dünyanın satın alma gücü paritesine göre en büyük ülkesidir. Batı merkezli küresel ekonomik sisteme alternatif sunan Çin’in son yıllarda imalat sanayii, bilgi teknolojileri, robotik gibi alanların yanında AR-GE harcamaları ve 5G gibi yeni nesil teknolojilerde sağladığı rekabetçi üstünlük, ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin kendisini tehdit olarak algılaması ve ticaret savaşları olarak ortaya çıkan “teknolojik soğuk savaş” sürecinin başlamasında etkili olmuştur. Küresel ekonominin imalat üssü konumundaki Çin artık teknoloji üreten, inovasyon yapan ve yurt dışına yatırım gerçekleştiren bir konuma gelerek siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda etki sahasını farklı bölgelere genişletmiştir.
Çin’in yükselişinden esinlenerek ekonomisinin değişen yapısı, yurt dışı yatırımları ve ticari potansiyelinden yola çıkan bu rapor Ankara-Pekin arasındaki ekonomik ilişkileri ve Türkiye’nin odaklanması gereken stratejileri ele almaktadır. Özellikle Çin’in geçirdiği ekonomik dönüşüm ve maruz kaldığı korumacı politikaların iki ülke arasındaki iş birliğini daha önemli hale getirdiği vurgulanmaktadır. Raporda Çin’in başlattığı Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında da iki ülke ilişkileri değerlendirilmekte ve bu girişim kapsamında ortak yatırım ve potansiyel iş birliği alanları ortaya konulmaya çalışılmaktadır..