Irkçılık kitlelerin gerçekle ilişkisini koparır. Sürreal bir balonun içerisine hapsettiği kitleleri, bindirilmiş kıtalar mantığıyla hareket ettirir. Gerçekle ilişkinin kopukluğundan olsa gerek ırkçılar tüm ben-merkeziyetçiliklerine rağmen diğer aktörlerin güdümüne girmeye de gayet teşnedirler. Bir ruhi patolojiye denk geldiğinden ırkçıların psikolojik etki altına alınması da zannedildiğinden kolaydır. PKK da hem bir terör örgütü olarak hem de bir ırkçı proje olarak sürreal balonun içerisinde yaşamaya devam etmekte, diğer aktörler tarafından çok rahat güdülebilmekte ve başkalarının planları üzerinden kendi projelerini gerçekleştirebilecekleri vehmine kapılmakta.
Tabii ki Suriye ve Irak’taki iç karışıklıklar sebebiyle PKK’nın önünün açılması, daha doğrusu tabiri caizse “köpeksiz köyde değneksiz gezmesi” PKK’nın bir “fasulye” olduğunu düşünmesine sebep oldu. Esed Suriye Kürtlerini dizginlemesi ve muhalefete katılmaması karşılığında kuzeydeki bazı noktaları “şimdilik” PKK’ya bırakınca, PKK kıymetini kendinden menkul bilmeye başladı. Daha sonra DEAŞ’la mücadele adı altında ABD’nin mayın eşeğine dönüşen PKK, ele geçirdiği toprakları koalisyon hava saldırılarından değil, hava saldırısı olmadığı zaman sınırda çekirdek çitleyen teröristlerinden bildi. Bir kendi kendini gerçekleştirme sanrısına kapıldı. Tıpkı Türkiye’de hendeklerle özerklik ilan edebilecekleri hayallerine kapılmaları gibi. Hendekleri hangi dış aktörün hesabına kazdılarsa kazsınlar, sonları hendeklere gömülmek oldu. Suriye’de de konjonktür rüzgarının kendi kendilerini gerçekleştirmesine yeteceği ve bir gün mayın eşekliğinden ileriye gidebileceklerini düşünüyorlar. Oysa fiili yönetimler bile kursalar yine mayın eşeğinden başka bir görevleri olmayacak. Taşeronluk DNA’larında var.
Bir terör örgütü düşünün ki yola başka bir ruh hastalığına ve gerçeklikten kopukluğa isabet eden Marksist ve Stalinist ideolojiyle başlasın. Ardından son beş senede “Biji Obama”pozisyonuna kaysın. Bu git-gel Sovyet Rusya’nın temsil ettiği ideolojik pozisyonla Amerika’nın temsil ettiği ideoloji arasında bir kaymadan da ibaret değil. Bu esnada Suriyeli Kürtleri insan yerine koymayan Baasçı Esed rejimiyle halvete girdiler. İran’ın mezhepçi teokrasisi ile karşılıklı çıkarlar ve büyük oranda Suriye ve Irak üzerinden nikâh kıydılar. Almanya’yla belediye nikahlarını devam ettirdiler ve bu ilişkinin sağladığı tüm örgütlenme, finansal transfer ve propaganda yardımından istifade ettiler. Menbiç’te Rus askerlerini görünce dört köşe olup halaya durdular. Kapitalizmin beşiği Amerika'nın dağıttığı “Sosyalist” yapımı Kalaşnikofları görünce her yere Amerikan bayrağı dikmeye başladılar.
PKK’nın fırıldaklığı ve gerçeklikle kopukluğu kendi teröristlerinin bile başlarını döndürecek cinsten. Bir gün “Yankee”, bir gün Marksist; bir gün molla, bir gün şebbiha; bir gün New York Times’ın manşeti, bir gün Amnesty International’da savaş suçlusu olmak zor. Anlayamadıkları şey, bu poligaminin diğer taraflarının PKK’yı “mayın eşekliğinden” ileride görmedikleri. Diğer bir ifadeyle PKK, konjonktürün gayrimeşru çocuğudur. Birçok aktör bu kimliksiz gayrimeşru çocuğun suç işleme kapasitesinden konjonktürün el verdiği miktarda faydalanma peşindedir. Bu sebepten PKK en büyük zararı aslında hiç umursamadığı Kürtlere vermektedir.
Tarih başkalarının projeleri aracılığıyla kendi gündemlerini gerçekleştirebileceklerini düşünenlerin hayal kırıklıkları ve kullanıldıktan sonra bir kenara atılan taşeronlarla doludur.
[Akşam, 24 Mart 2017].