Çözüm süreci bütün olumsuzluklara rağmen devam ediyor. Daha önce Türkiye dışına çıkmayı durduran PKK'nın bir kanadı şimdi de silahlı çatışmalara geri dönmekten bahsediyor. Devlet açısından çözüm sürecinin ana hedefi, silahların bırakılmasıydı. Siyasi alan açılarak, silahlı çatışma bitirilecekti.
PKK'nın çözüm sürecine eşlik edememesinin birçok nedeni var. Bu nedenlerden birincisi, PKK'nın örgütsel yapısı. Geçtiğimiz 30 yılın sonucunda PKK savaşma alışkanlığına sahip. Silahlı çatışmalara ara verebilme yeteneği ve deneyimine sahip olmakla birlikte, silahlı çatışmayı sona erdirebilme yeteneğine sahip değil. Çünkü çözüm süreci başarıya ulaştığında, örgütteki pozisyonlar ve güç dengelerinin değişmesi gerekecek. Ateşkes döneminde pozisyon veya güç dengesi nadiren değişir. Ancak barış yapılırsa hem kurumsal yapı hem de kişilerin pozisyonu değişmek zorunda. PKK'nın özellikle dağ kadrosu bunu istemiyor. Dağdaki bir komutanın Kürt halkının hayrı için bile olsa, komutanlığı bırakmak işine gelmiyor.
İstedikleri şu: Dağdaki kurumsal yapı ve kişisel örgüt pozisyonlarını, tanımlanmış bir toprak parçasına olduğu gibi taşınması. Bu talep oldukça maksimalist ve devlet tarafından kabulü imkansız. Bu şekilde bir talep düzeyi, çözümü imkânsız kılmak, çözümü tıkamak demektir.
PKK'nın çözüme eşlik edememesinin ikinci nedeni Suriye ve Irak'ta olup bitenler. Suriye'de Esad rejiminin kontrolünü kaybettiği Rojava bölgesinde PKK'nın Suriye kolu PYD'nin hâkimiyet kurması, PKK'nın bir toprak parçasına hâkim olma ve onu yönetme hayalini gerçekleştirmesi olarak görüldü.
PKK için Rojava'da kalıcı olmak varoluş meselesi haline geldi. Rojava'yı elde tutmak için tüm kartlarını açmayı göze aldılar. 6-8 Ekim olaylarının ana amacı Türkiye'yi Rojava'nın parçası olan Kobani'yi korumaya zorlamaktı. Bugünlerde HDP'nin yeniden sokaklara çıkma çağrısı yapması PKK'nın aynı stratejisinin sonucu. Türkiye'yi istikrarsızlaştırma tehdidi ile Rojava'yı ellerinde tutma çabası içindeler.
PKK'nın çözüm süreci dışına çıkmaya başlamasının üçüncü nedeni IŞİD'in ortaya çıkması. IŞİD'in hem Irak hem de Suriye de hâkimiyet kazanması Amerika'nın başını çektiği koalisyonu harekete geçirdi. Bu koalisyonun karada savaşmak istememesi, IŞİD'e karşı savaşabilecek silahlı grupları gözde haline getirdi. Artık Ortadoğu'da silahlı ve karada savaşabilecek bir güç olmanın oldukça avantajlı bir duruma gelmesi nedeniyle, PKK silah bırakmak istemedi. Hatta uluslararası güçlerin kendisini silahlandırarak güçlendirebileceği, belki de terör listesi kapsamından çıkarılıp meşru bir aktör kabul edilebileceğini düşünmeye başladılar. Batılı istihbarat örgütlerinin Kandil ziyaretlerini sıklaştırmasını bu çerçevede okumak gerekir.
Bu üç nedenin dinamik bir şekilde bir araya gelmesi sonucunda PKK'nın özellikle bir kanadı çözüm sürecinden uzaklaşma eğilimine girdi. Masadan kalkan ilk taraf olma algısını oluşturmadan masadan kalkmak istiyorlar. Bu sebeple de devletin müzakere masasından kalktığı algısını oluşturmak istiyorlar.
PKK'nın Ortadoğu'da savaşabilecek insan gücü devşirebilmesi için 20 aydır süren çatışmasız dönemin bitmesi gerekiyor. Çatışmalar yeniden başlarsa, PKK çatışma ortamının oluşturduğu dinamiklerle daha fazla insanı dağa çıkarabilmeyi planlıyor. Ayrıca, Türkiye'yi içeride meşgul ederek dışarıda Türkiye'nin hamlelerini sınırlamaya çalışıyor. Bu sayede diğer ülkelerin desteğini daha fazla alabileceğini düşünüyor. Nitekim çözüm sürecinin bitmesini isteyen ülkelerin PKK'yı bu yönde teşvik ettiği de biliniyor.
Sonuç olarak, PKK'nın çözüm sürecinin dışına çıkmaya başlaması bir reel-politik meselesi. Çözüm süreci dışına çıkmanın oluşturabileceği maliyeti azaltmak için de kendi kitlesine yönelik gerekçeler üretiyor.
[Sabah Perspektif, 1 Kasım 2014]