Libya, Suriye ve Yemen başta olmak üzere Orta Doğu çatışmalarına baktığımızda, gerek bölge ülkelerinin kendi aralarında gerekse bu ülkelerin bölge dışı aktörlerle kurdukları ittifaklar açısından bir kafa karışıklığı var gibi görünüyor.
Mısır, ABD’nin mi yoksa Rusya’nın mı müttefiki?
Genel olarak bir ABD ve İsrail “dostu” olan BAE’nin Libya’daki çıkarları ABD ile mi yoksa Rusya ile mi daha çok örtüşüyor?
Avrupa Birliği üyesi ülkeler Libya sorununda Rusya ile ABD’den hangisine daha yakın duruyorlar? Ya da her ikisinden farklı, kendilerine özgü ortak bir pozisyonları mı var?
Rusya, İran ile İsrail’in çıkarları arasında bir tercih yapmak zorunda kaldığında hangisini tercih ediyor?
İran ve Husi karşıtlığı, Suudi Arabistan ve BAE’nin birlikte başlattıkları Yemen savaşında ortaklıklarının devamı için neden yeterli olmuyor?
Orta Doğu’da İsrail ve ABD destekli BAE-Suudi Arabistan ittifakı çatırdıyor mu?
BAE’nin Suriye’de İran’ın ve Rusya’nın müttefiki Esad rejimine yanaşması, bu ülkenin İran’la ilişkileri ve Riyad-Abu Dabi ittifakı açısından ne anlam ifade ediyor?
Sayıları çok artırılabilecek olan bu sorulara cevap verebilmek için önce ittifaklara dair Uluslararası İlişkiler literatürüne kısaca bakmak faydalı olur. Bu çerçevede yapılması gereken ilk tespit, değişen çıkarların ittifakları da sürekli olarak değiştirdiği gerçeğidir. Devletlerin çıkarları, çıkarları tanımlayan aktörlerin tehdit algıları değiştiğinde ittifakların da değişmesi söz konusu olur.
İttifakların ana nedeni, karşı taraftaki aktörün daha fazla olan gücünü dengelemektir. Zayıf devletlerin kendilerinden daha güçlü devletlerle ittifaka girmelerinin nedeni ise, bazen kendi güvenliği için tehdit oluşturan başka bir devleti dengelemek arayışı olabildiği gibi bazen de ittifak yapılan devletten gelebilecek tehditleri engellemek de bir amaç olabilir.
Zayıf olan tarafın ittifakı bozması daha zor ve bedeli ağır olabilirken güçlü olan tarafın mevcut ittifakları yeni ortaklıklarla ikame etmesi çok daha kolaydır.
Orta Doğu’ya ittifaklar açısından baktığımızda, sağlam zemine oturan ittifakların yanında suya yazılmış ittifakların da var olduğu görülür.
Bu çerçevede değerlendirdiğimizde bölgedeki en sağlam ittifakın ABD ile İsrail arasındaki ittifak olduğunu görüyoruz. Bu ittifakı bu kadar sağlam kılan şeyin ise Washington ve Tel Aviv’de değişen iktidarlardan bağımsız olarak, ABD’deki güçlü İsrail lobisinin bu ülkenin İsrail’e desteği konusunda büyük etkiye sahip olmasıdır.
Yoksa ABD’deki bazı çevreler, bu sınırsız desteğin ve Washington’un Orta Doğu politikasının İsrail’in çıkarları doğrultusunda şekillendirilmesinin ABD’nin çıkarlarına çoğu kez zarar verdiğinden şikâyet eder ama lobinin gücü onların şikâyetlerini bastırır ve ABD-İsrail ittifakı devam eder.
ABD-İsrail ittifakına benzemese de Moskova-Şam ittifakı da Orta Doğu’daki sağlam ittifaklardan biridir. Her ne kadar Rusya, yeri geldiğinde kendi çıkarları doğrultusunda Şam yönetimine destek vermekten imtina etse de, Şam’da Moskova yanlısı bir iktidarın varlığı Rusya’nın Doğu Akdeniz politikasının temelini oluşturan Lazkiye ve Tartus askerî üslerinin varlığı ve güvenliği açısından hayati öneme sahip olduğundan Moskova-Şam ittifakının devamı her iki ülke açısından da önemlidir. Bu, eşit taraflar arası bir ittifak değildir ama her iki tarafın da (Moskova ve Esad rejimi) çıkarlarına hizmet eden bir ittifaktır.
Bölge ülkelerinin kendi aralarındaki ittifaklara gelince, bunların hepsi suya yazılmış ittifaklardır.
Neden böyle olduğunun açıklamasını, örnekleriyle birlikte bir sonraki yazıya bırakalım...
[Türkiye, 6 Haziran 2020].