Muhammed Mursi’nin Cumhurbaşkanlığının birinci yıldönümü, Mısır için önemli bir eşik olacağa benziyor.
İslami akımlar dışındaki siyasi partiler ve değişim hareketlerinin tamamının Ulusal Kurtuluş Cephesi çatısı altında toplandığı ülkede, hem iktidar ve hem de muhalefet için önemli bir sürecin 30 Haziran’da başladığı öngörülüyor.
Muhalefet ülkenin iyi yönetilemediği, uygulanan ekonomik politikaların başarısızlıkla sonuçlandığı gibi gerekçelerle erken Cumhurbaşkanlığı seçimi istiyor. Mursi taraftarları ise, yasal sürenin yarısına dahi gelinmediği, seçimle iş başına gelmiş olan bir yöneticinin ancak seçim sandığından çıkacak olan oylara göre ve demokratik yöntemler gereği görevini bırakması gerektiğini belirtiyor.
Ülkede yaşanan ekonomik krizler, turizm gelirlerinde yaşanan düşüş, yabancı yatırımcının ülke dışına kaçması, para birimi Cuneyh’in değer kaybetmesi ve sayıların artan ‘baltacılar’ gibi farklı sebeplerin halkın sabrını taşırdığı, muhaliflerin ifade ettiği argümanlarından bazıları.
Muhalif Ulusal Kurtuluş Cephesi, 25 Ocak Tahrir Devrimi’nden bu yana yaklaşık üç kat artan hayat pahalılığının fakir tabakayı çok zor durumda bıraktığını, hükümetin bu konuda gerekli adımları atamamasının “açlık devrimi” ayaklanmasını tetiklediğini iddia ediyor.
25 Ocak Devrimi’ni fakir halk tabakalarının başlatmadığı, ancak 30 Haziran’da halkın bu kesimlerinin sokağa çıkmasının sonrasında Mursi’yi ciddi bir halk ayaklanmasıyla karşı karşıya bırakabileceği ihtimali konuşuluyor.
Mübarek’in devrildiği 11 Şubat 2011 tarihinden bu yana geçen iki buçuk yıllık zaman içinde, Mısırlıların önemli bir kesimini oluşturan halk tabakalarının daha da fakirleştiği hesap ediliyor. Muhalefet, 30 Haziran merkezli senaryolarını ekonomik gerekçeler üzerine bina etmeyi tercih ediyor. Ancak genel olarak ülkeyi bundan sonra bekleyen süreç için öngörüler üç senaryo üzerinde yoğunlaşılıyor.
1. MURSİ’NİN DEVRİLMESİ
Halkın meydanları günlerce terk etmemesi ve Cumhurbaşkanlığı sarayının önünden çadırlar kurarak oturma eylemini sürdürmesi durumunda, Mursi erken Cumhurbaşkanlığı seçimleri kararı alabilir. Mursi’nin erken seçim kararı alması durumunda, kararı 2014 sonuna kadar uzatabileceği tahmin ediliyor. İslami akımlara mensup hareketlerin de bu süreçte sokaklara çıkma ihtimalinin gündeme gelebileceği de öngörülüyor.
Bölgedeki bazı ülkeler, Müslüman Kardeşler yönetiminin kendi çıkarlarını zedelediğine inanıyor. Bu nedenden dolayı Mursi’yi devirmeyi hedefleyen muhalefeti ve eski rejim kalıntılarını (fülul) destekliyor. Söz konusu ülkelerin başından Birleşik Arap Emirlikleri geliyor. Mübarek’in devrim süreci başbakanlarından, Cumhurbaşkanlığı adayı Ahmed Şefik, BAE Emiri’nin danışmanlığını yapıyor. Bu nedenle petrol zengini BAE’den Mısır muhalefetine milyonlarca dolar yardım edildiği resmi ağızlar tarafından da dile getiriliyor.
Halkın 30 Haziran’da sokağa çıkması için son iki aydır günde ortalama 1 saat kesilen elektrik, akaryakıt kıtlığı ve istasyonların önünde oluşan metrelerce otomobil kuyruğu, üniversite giriş imtihanları sorularının sızdırılmasının tesadüf olmadığı muhakkak.
Mursi’nin devrilmesi durumunda Müslüman Kardeşler’in yöneticilerinden yüzde 40 küsurunun oluşturduğu reformcu kanadın ayrı bir parti kurması ihtimalinden de söz ediliyor. Ayrıca, ülkedeki İslami hareketlerin Hamas’ın Gazze’de yaptığı gibi Sina Yarımadası’nda bir İslam emirliği kuracağı bile yazılmaya ve konuşulmaya başlandı.
2. KRİZİN İYİ YÖNETİLEREK ATLATILMASI İHTİMALİ
Gösterilerin barışçıl yöntemlerle yapılması, halkın isteklerini demokratik yöntemlerle dile getirdikten sonra dağılması ve muhalefetin başarısız olması ihtimali.
Bu durum Vefd, Dustur, Kongre gibi partileri içinde barındıran Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin sokakta bir karşılığının olmadığının delili olacak. Mısır halkının önemli bir bölümü tarafından “karton kahraman” olarak isimlendirilen Muhammed el Baradey gibi şahsiyetlerin de ülkede siyaset yapma serüveninin sona ereceği öngörülüyor.
Böyle bir sonucun, Cumhurbaşkanı Mursi’ye en az bir yıl rahat bir çalışma ortamı sağlayacağı ve parlamento seçimlerinin önündeki engelleri kısmen de olsa kaldıracağı söylenebilir. Öte yandan siyasi istikrarın sağlandığı ülkeye, yabancı yatırımların tekrar başlayacağı, IMF’nin ise daha önce vadettiği 4.8 milyar vereceği söyleniyor.
3. İÇ SAVAŞ SENARYOSU
Siyasiler arasında devam eden sözlü mücadelenin sokağa taşması ve taraflar arasında yaşanacak arbedenin silahlı çatışmaya dönüşmesi ihtimalinden de söz ediliyor.
İç savaş senaryolarını kurgulayanlar, ordunun bile ikiye bölüneceğini konuşuyor. Mısır medyasının dahi kopya ederek yayınlamaktan imtina etmediği bu senaryo, ülke ve bölgede kaos ortamını ve puslu havayı temenni edenlerin hayalleri olarak değerlendiriliyor. Gözlemciler, kaos senaryolarının Sina Yarımadası’nda emelleri olan ülkelerin ekmeğine yağ süreceğine işaret ediyor.
Uzmanlar, Irak ve Suriye ordularının bertaraf edilmesinin ardından bölgedeki tek güçlü Arap ordusunun Mısır Silahlı Kuvvetleri olduğunu, bu nedenle ülkedeki bütün felaket senaryolarına ordunun da bir şekilde katılmak istendiğini belirtiyorlar.
Halk nezdinde itibar sahibi olan Mısır ordusu, Mübarek’in devrilmesinin ardından ülke yönetimini elinde bulundurduğu bir buçuk yıllık süre zarfında liberal, laik ve solcu kesimler tarafından acımasızca yıpratılmıştı.
30 Haziran sürecinde, İslami hareketlerin kendilerine verdiği desteği unutmayan ordu mensuplarının, İhvan’a borçlarını ödeme zamanının geldiği söylenebilir.