Bu yeni Türkiye'de yaşamak ne zor! Memleketi yönetenleri kritik etmen, onlara katkı sunmaya çalışman yetmiyor.
Bir de muhalefeti izlemen, onların hali için dertlenmen gerekiyor. Halbuki süper muhalif yazarlar muhalefet için dertlensin değil mi ya! Yok, onlar dertlenmeyi değil, demlenmeyi seviyorlar. Bir de iktidara sövmeyi. Demlerini aldıklarında açıyorlar ağızlarını, yumuyorlar gözlerini. Bunlar hep yeni Türkiye halleri! Evet muhalefet için dertlenmek de bize düşüyor. Düşünüp duruyorum nedir bu muhalefetin derdi diye. Tamam, imtiyazlarını kaybettiler. İtibarlarını yitirdiler. İkballerinden, istikballerinden kaygılılar. Ama yetmez, başka bir şey olmalı. Geriye ne kalıyor? Türkiye'deki değişim hızı belki. 2002'den bu yana iktidarın her alanı hızla dönüştürmesi... İktidara atfedilen abartılı idealizme rağmen, her krizde sorun çözen bir pragmatizmle yol alması... Bir türlü alt edilememesi... Bunlar da etkili muhakkak. Ama muhalefetin hali pür melalini açıklamaya yetmiyor. Bir o yana bir bu yana savrulmalarını izah etmiyor. Türkiye'de işlerin kötüye gitmesine örnek verirken İsrail'le ilişkilerin bozulmasından bahsediyorlar. İsrail'le anlaşma haberi ajanslara düşer düşmez "Türkiye'nin Filistin davasını sattığı"ndan dem vurmaya başlıyorlar. Rusya ile yaşanan uçak krizi sonrası "en büyük ortaklarımızdan birini kaybettik" diye kampanya yapıyor, iktidara dönüp "Putin bunun hesabını soracak" diye parmak sallıyorlar. Kriz çözüldüğünde ise "Türkiye Batı ekseninden çıkıyor" diye propaganda yapıyor, "AB ile ilişkilerimiz bozuldu" diye ağlaşıyorlar. AB ile yeni fasıl açıldığında "AB'nin bunu neye karşılık yaptığını konuşmamız lazım" diyor, "mülteciler üzerinden kirli bir pazarlığın yürütüldüğü"nden söz ediyorlar.
12 Eylül'ün ruhunun aramızda dolaştığından, darbe anayasasının halen yürürlükte olduğundan şikâyet ediyorlar.
Yeni anayasa çalışmaları somutlaştığında "Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı en yakın tehlike yeni anayasa tuzağıdır" diyorlar.
Muhalefet içindeki farklı aktörlerin farklı pozisyonlarından bahsetmiyorum. Aynı aktörün uzun bir zaman dilimindeki dönüşümünden de söz etmiyorum. Aynı kişi ve grupların kısa süre içinde birbiriyle ağır tenakuz içindeki farklı pozisyonlara savrulmalarına dikkat çekiyorum.
Bu da bu memlekette muhalefeti temsil ettiğini söyleyen tiplerin esas sorununu ele veriyor. Mesele şiraze meselesi efendim! Mücellitler iyi bilir. Kitap yapraklarını muntazam şekilde tutmaya yarayan ince örülmüş şeridin adıdır şiraze. Şirazesi kayan bir kitap bir arada durmaz. Yamulur, dağılır, müellifin muradı gerçek olmaz. Eserinden geriye bir yığın kalır. Türkiye'deki muhalefetin sorunu şirazesinin kaymış olması. Bu millet için dertlenip bu ülke için gayret üzere olmaması. Canımızı yakan acı bir olayla karşılaştığımızda bile fırsatçılığa soyunması. Yalan ve manipülasyonlarla kendisine alan açmaya çalışması. Evet şiraze, mesele o kayan şiraze.
[Sabah, 2 Temmuz 2016].