SETA Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı Avrupa’nın geneline yayılan gösterilerin kıtanın dünya ekonomisinden aldığı ekonomik payın daralmasıyla ilgisi olduğunu savundu.
Bu ekonomik daralmanın Batı içerisinde bir paylaşım kavgasına sebep olduğu değerlendirmesinde bulunan Bayraklı, Avrupa’da önceden refah devletinin imkanlarının geniş olduğunu ancak şimdilerde ise sanayinin bu ülkelerden kaçtığını ve yoksul kesimlerin ekonomik yükünün arttığını vurguladı.
Bayraklı, özellikle Fransa gibi ülkelerde zenginle yoksul arasındaki farkın iyice açıldığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Macron iktidara geldiğinde kendisinden beklenti büyüktü. Uzun yıllar Fransa’da devam eden işsizlik ve diğer ekonomik sorunlarla ilgili adım atması bekleniyordu. Fakat Macron bunları yaparken yoksulların ve orta kesimin üzerindeki yükü daha da arttırdı ve zenginlerin yükünü hafifletti. Meşhur varlık vergisiyle zenginlerden aldığı vergiyi azalttı. Bu bardağı taşıran son damla oldu. Bu sorun sadece son 2 yılda Fransa ekonomisinde ortaya çıkan sorunlardan doğmadı, bu sorunların kökeni 1990’lara dayanıyor. Bunun Belçika, Hollanda ve İspanya gibi ülkelerin ekonomilerinde tekrarlandığını görüyoruz. Diğer Avrupa ülkelerinde de bunun sosyoekonomik ve siyasi temelinin olduğunu görüyoruz."
Bayraklı, özellikle son 15 yılda Batı'da siyasetin toptan şekilde sağa kaydığını belirterek, sol partilerin dahi sağ çizgiye geldiği ve bunun neticesinde aşırı sağın ve söylemlerinin normalleştiği vasat bir siyasi ortamı oluştuğuna vurgu yaptı.
Avrupa’da ekonomik krizin yanında kimlik krizi de bulunduğunu ifade eden Bayraklı, “Avrupa’nın ekonomik olarak büyümesi için göçmenler bu ülkelere geliyor ancak Avrupalılar bunu yönetemiyor. Bu, toplumda bir korku yaratmış durumda. Bu kimlikle ilgili korkular neticesinde aşırı sağın yükseldiği ve bunun da siyasi bir krize yol açtığını görüyoruz.” dedi.
"Göstericiler liderleri hedefe koymuş durumda"
Prof. Dr. Beril Dedeoğlu, Avrupa ülkelerindeki ayaklanmaların genel olarak ekonomik gerekçelerle ortaya çıktığını ve bunların özellikle ücretlerin düşürülmesi ve buna bağlı olarak genel yaşam koşullarının bozulması içeriğine sahip olduğunu belirtti.
Sokaklara inen kesimlerin niteliklerinin farklılıklar gösterdiğini vurgulayan Dedeoğlu, bazı yerlerde daha sağcı grupların reaksiyonel tavır sergilediğini, farklı yerlerde de merkez sola yönelik grupların ön planda olduğunu ifade etti.
Dedeoğlu, Fransa’da grupların çeşitlendiğini ve daha vandalizme yakın olduğunu belirterek, "Dolayısıyla Fransa'daki gösteriler başlangıç çizgisinden başka bir yöne sürüklenmiş durumda. Avrupa'daki göstericilerin ortak yanı, var olan hükümetlerin kendi dertlerine çare olacak politikalar üretememesi gerekçesidir. Avrupa’daki göstericilerin hepsi liderleri hedefe koymuş durumda." diye konuştu.
Macaristan’da sağ görüşlü insanların sokaklara indiğini ve ülkenin de sağcı lider Viktor Orban tarafından yönetildiğini dile getiren Dedeoğlu, "Gelinen noktada sağcı sağcıyı eleştiriyor. Bu insanlarda seçtikleri kişinin yaptıklarını beğenmeme durumu var. İnsanlarda oy verdikleri iktidarlara karşı 'bizi hayal kırıklığına uğrattınız' tepkisi var." ifadelerini kullandı.
Dedeoğlu, gösterilerin devam edebileceği öngörüsünde bulunarak, ülkelerin daha radikal grupları sokağa çekmemek adına polisiye önlemlerden kaçınacaklarını belirtti.
Bu durumun göstericilere daha rahat bir ortam sağlayacağını öne süren Dedeoğlu, “Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geri adım atmış olmasına rağmen gösterilerin devam etmesi diğer kesimlere ümit verdi. Gösterilerin devam edeceği kanaatindeyim.” dedi.
Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çiğdem Nas da Avrupa’da devam eden gösterileri ekonomik sıkıntıların tetiklediğini belirtti.
Avrupa’da yönetime gelenlerin halkın ihtiyacına tam anlamıyla cevap veremediğini anlatan Nas, “Aslında bunu bir yönetim krizine de bağlayabiliriz. Hükümete ve politikalara bağlı yönetim krizleri de bu gösterileri tetikliyor. Hükümetlerin üzerinde, AB üyesi olmanın getirdiği bazı zorunluluklar var ve bu, bütçe açığının kontrol altına alınması ve kamu borçlanmasının belli bir seviyenin altına çekilmesi gibi ekonomik kısıtlamalar getiriyor. Bunlar hükümetin elindeki bütün politika araçlarını kullanmalarını mümkün kılmıyor.” diye konuştu.
"Kriz ilk olarak ekonomiye yansıyor"
Nas, son dönemde Avrupa’da refah seviyesinde bir gerileme olduğuna ve bu durumun özellikle orta sınıfı vurduğuna işaret etti.
Avrupalı insanlarda bir eşitsizlik algısının var olduğunu dile getiren Nas, “Avrupalılarda, büyük sermaye ve şirket sahiplerinin hükümetler tarafından kayrıldığı, bütün bu ekonomik sıkıntıyı sadece vatandaşların çektiği yönünde bir algı var. Bu geniş kriz ilk olarak ekonomiye yansıyor. Avrupa'daki krizi yönetişim krizi olarak da adlandırmak mümkün olabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Avrupa’da gösterilerin bir süre sonra yatışacağını savunan Nas, sürekli bir gösteri halinde olmanın çok sürdürülebilir olmadığını ifade etti.
Nas, insanların ekonomik ve siyasi krizlerle karşılaştığında tepkilerini zaman zaman sokaklara dökülerek ortaya koyacağını belirterek, bu gösterilerin ülke ekonomisini ve turizmini olumsuz yönde etkilediğine dikkati çekti.
[AA 19 Aralık 2018]