Bugün itibarıyla listeler Yüksek Seçim Kurulu'na teslim edilecek. Adaylar netleştiğine göre artık partiler kampanyalara yoğunlaşacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da sıkça vurguladığı gibi her seçim bir imtihandır. Türkiye’de seçimleri kazanmak zordur. Gittikçe daha da zorlaşıyor. Partiler bunun farkında. Her siyasal parti, makro ve mikro düzeyde seçim kampanyasını farklılaştırması gerektiğinin bilincinde…
Partilerin sadık seçmen kitleleri var. Derin kırılmalar olmadığı müddetçe, seçim dönemlerindeki konjonktürel değişimlerin, bu seçmen kitlelerinin siyasal tercini çok sınırlı etkilediği biliniyor. Ancak seçimin sonucunu belirleyen seçmen kitleleri bu gruptakiler değil.
Seçimlerin sonucunu esas olarak;
1) Partisine kızdığı ya da küstüğü için sandığa gitmeyenler;
2) Bir önceki seçimde oy verdiği partisini ya da adayını cezalandırmak istediğinde siyaseten ve ideolojik olarak en yakın partiye yönelenler,
3) Ve partisini uyarma ihtiyacı duyduğunda ya da yerel bir adayı beğenmediğinde sandıkta aday ve parti tercihini farklılaştıran seçmen kitleleri belirliyor.
4) Taktiksel ya da stratejik olarak kendi partisinden farklı bir partiye yönelenleri de buraya eklemek gerekir. Ancak bu seçmen kitleleri, ittifaklar arası değil, ittifak içi bir geçişkenlik gösterecek. Dolayısıyla, bu kitlelere yönelik kampanyalar, daha çok pekiştirme siyaseti üzerine odaklanmalıdır.
Bu tasnifin içerisinde küskünler, öfkeliler, cezalandırıcılar ya da uyarıcıların oy değiştirme düşüncesindeki motivasyonları farklı olabilir.
Örneğin; bu seçmen kümelerinin bir kısmı, yerelde aday gösterilen kişinin affedilemeyecek bir kusurunu görmüş olabilir. Ya da yerelde aday gösterilen siyasetçinin ekibi ve akrabalarının durum ve tutumlarından dolayı partisine öfke duymuş olabilir.
1389 belediye başkan adayının tümünün, halkın çoğunluğunun beklentisine uygun şekilde belirlenmesinin zor olduğunu da belirtmek gerekir.
Ya da seçmenin bir kısmı, çok kişisel bir hikâyeden dolayı partisine ya da iktidara kızmış olabilir.
Uzun dönemli iktidar partileri için memnun olanlar çok geniş bir kitleyi oluşturduğu gibi, memnuniyetsizler de epeyce yüksek olabilir.
Çünkü ülkede bir bürokratın halka yönelik olumsuz tutumunun sorumluluğu da, haklı olarak, seçmen tarafından iktidara yöneltilir. Mevsimsel zorluklardan dolayı ürünlerin fiyatlarındaki aşırı dalgalanmalardan da iktidar sorumlu tutulur.
Muhalefet partilerine ise öfke ya da tepki, iktidardan daha iyi alternatif politikaları kendi seçmenlerinin önüne koyamadığı için olabilir.
Özellikle altını çizerek belirtmek gerekir ki, partilerine kızan, küsen ya da cezalandırma isteği duyan seçmenler, kendi partileri tarafından iknaya da açıktırlar. Hazırdırlar.
Hatta uzun süredir oy verdiği partilerinden ya da liderlerinden başka bir partiye oy vermede zorlanacakları için son ana kadar kendi partilerinden bu yönde bir işaret beklerler.
Kuşkusuz her siyasi parti ve ittifakın, ulaşmayı hedeflediği farklı seçmen kitlelerine yönelik farklı bir söylem ve kampanyası olması gerekir.
Örneğin Cumhur İttifakı, yerel seçimlerin sonucunun iktidarı etkilemeyeceği düşüncesiyle cezalandırma motivasyonuyla hareket etmeyi amaçlayan bir seçmeni ikna etmek zorundadır. Muhalefetin yerel seçimlere yönelik esas motivasyonunun yerelle sınırlı olmadığını anlatması gerekir.
Sonuç olarak partiler, sadık seçmen kitlelerini ihmal etmeden seçimlerin sonucunu etkileyecek kitlelere yönelik kampanya içeriğini geliştirmek ve zenginleştirmek zorundalar.
[Türkiye, 19 Şubat 2019].