Ukrayna'da gerilim tırmanıyor. Artık devrimin renginden, meydanda yapılan piyano konserlerinden falan da bahsetmiyoruz. Bildiğiniz Kırım Savaşı senaryoları yapılıyor.
Rusya, Kırım'daki askeri varlığını operasyonel boyuta çekti, haberler Kırım'daki devlet binalarının Rus askerleri tarafından korunduğu yönünde. En son Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin parlamentodan Ukrayna'yı işgal yetkisini aldı. Buna dayanak olarak da Ukrayna'daki Rus vatandaşlarının ve "her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsa" kendisini Rusya'ya bağlı hissedenlerin tehlikede olmasını gösterdi.
Aslında bu noktaya göz göre göre geldik. Ukrayna etnik yapısı ve coğrafi özellikleri sebebiyle zaten bölünmüş bir ülkeydi. Batı'nın nüfuzunun fazlasıyla hissedildiği Batı Ukrayna ve Rusya'nın batı uzantısı mahiyetindeki Kırım'ı da içeren Doğu Ukrayna de facto olarak ülkenin bölünmüşlüğünü resmediyordu. Siyaset de benzer şekildeydi ve hâlâ öyle. Açıkça kendilerini Batı yanlısı ve Rus yanlısı olarak tanıtabileceğimiz siyasetçiler arasında yoğun bir mücadele söz konusu.
BATI-DOĞU BÖLÜNMÜŞLÜĞÜ
Turuncu Devrim diye adlandırılan dönemi bir hatırlayın. Seçimler yapılmış, seçimlerden Rus yanlısı Viktor Yanukoviç galip çıkmış; fakat Batı yanlısı bir başka Viktor olan Yuşçenko seçimlere hile karıştırıldığını öne sürerek gösterileri başlatmıştı. Yuşçenko, "Turuncu Devrim'in" hazırladığı atmosferde seçimleri yeniletip 2005'te seçimi kazanmıştı. Bu sırada ve akabinde sahneye koyulanları hepimiz hatırlıyoruz. Yuşçenko muhtemelen Rus istihbaratı tarafından zehirlenmiş ve farklı bir insan kılığına girmiş ardından da Turuncu Devrim'in diğer önemli ismi Yulya Timoşenko da seçimi Yanukoviç'e kaybetmesiyle birlikte hakkında açılan yolsuzluk vs. suçlamalarıyla hapsi boylamıştı.
Anlayacağınız Ukrayna'nın "House of Cards" dizisinden entrika ve siyasi oyunlar açısından bir eksiği yok. Siyasi suikastler, zehirlemeler, hapse atmalar, halkı galeyana getirmeler vs. ne ararsanız bulabilirsiniz. Fakat gerçek hayatta bunlar maalesef kan, göz yaşı ve istikrarsızlık olarak insanların üzerine bir kabus gibi çöküyor.
RUSYA, UKRAYNA'DA TAM GAZ
Sorunun Rusya tarafına baktığımızda, Rusya'nın Suriye'dekine benzer bir "umarsız" tavır içerisinde olduğunu görüyoruz. Putin'in Rusya'nın çıkarlarını korumak için her şeyi yapmaya hazır olduğunu açıklaması ve koruma programının içerisine sadece Rus vatandaşlarını değil, Rusya'ya teşne diğer grupları da katması Rusya'nın "tehlike çanları çalan" müdahaleciliğini gösteriyor. Daha önce Gürcistan krizinde de benzer bir tabloyla karşılaşmıştık.
Kaderin cilvesi Rusya yine bir deniz üssünün olduğu yere müdahale ediyor. Malum Sivastopol, Rus donanması için kritik bir nokta. Kırım yarımadasının stratejik değerine, yarımadadaki %60'a yaklaşan Rus nüfusunu da eklediğimizde Rusya, hiç olmazsa Kırım için her şeyi yapmaya hazır gibi görünüyor.
Rusya, Suriye'deki cevvallik ve müdahaleciliğine devam ederken, Batı dünyası ise Suriye'de gösteremediği cevalliği Ukrayna'da gösterme peşinde. Peş peşe yüksek düzeyli ziyaretler, Obama ile Putin arasındaki 90 dakikalık telefon görüşmesi, acil BMGK ve NATO toplantıları... Batı an itibarıyla Ukrayna'daki kırmızıçizgilerini belirliyor. Bu çizgiler konusunda Suriye'deki kadar esnek mi olacaklar göreceğiz.
Türkiye ise her zamanki diplomasi çabalarını Ukrayna'da da devam ettiriyor. Geçtiğimiz gün Dışişleri Bakanı Davutoğlu apar topar Kiev'e uçtu. Zira Ukrayna bizim sadece kuzey komşumuz değil. Tüm sürgünlere rağmen hâlâ nüfusun neredeyse %15'ini oluşturan Kırım Tatarları ile kalp, tarih, kültür bağımız var. Hem komşumuz Ukrayna'da istikrarın sağlanması hem de Kırım Tatarı kardeşlerimizin selameti için Davutoğlu, Türkiye'nin tüm imkanlarını seferber edecektir.
Umarız bir iç savaş da Ukrayna'da görmeyiz.
[23 Şubat 2014, Akşam]