Yeni anayasa tartışması devam ederken, bu tartışmada başı çeken gündem maddesi: Başkanlık sistemi. "Parlamenter sistemle devam mı, yoksa başkanlık sistemiyle siyaset mekanizmasında yeni bir dönem mi?" sorusu, yalnızca siyaseti değil, ekonomiyi de yakından ilgilendiriyor.
Tam da bu kapsamda, Atatürk Üniversitesi ve SETA tarafından ortaklaşa düzenlenen ve benim de ekonomi perspektifinden başkanlık sistemi nasıl olacağına dair değerlendirmelerimle katıldığım "Türkiye'de Yeni Anayasa Arayışları ve Hükümet Sistemi Tartışmaları" panelinde, sistem değişikliğinin siyasi arenada olduğu kadar ekonomide de nasıl bir değişim başlatacağı irdelendi.
Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde, siyasetten bağımsız bir ekonomiden bahsedemeyiz. Aslında bu durum, yalnızca gelişmekte olan ülkeler için geçerli değil. Gelişmiş ülkelerde de, ekonomi politikaları ve uygulamaları siyasi dinamiklerle doğrudan ilgili.
Ekonomi için orta ve uzun vadede planların uygulanabilmesi, ancak siyasi istikrarla mümkün. Türkiye ekonomisinin tarihsel sürecine baktığımızda güçlü halk desteğini alan hükümetler dönemi, aynı zamanda ekonomide başarılı performans gösterildiği dönem.
Diğer yandan, siyasi iktidarın uygulamalarından memnun olmayanların, halk tarafından seçilmiş yönetimi dizayn etme çabasının gerekçesi de, yürütme erkinin etkiye açık olmasından kaynaklanıyor.Siyaseti halka rağmen şekillendirmek isteyen sandık dışı çevreler ekonomik parametreleri manipüle etmeye çalışıyorlar, ekonomide kendi düzenini kurmak isteyenler ise siyasi dinamiklerle oynamaya başlıyorlar.
Yani çift taraflı çalışan siyaset-ekonomi mekanizmasında hangi değişkeni değiştirmek istiyorlarsa, ona göre hareket ediliyordu. Geçmiş dönemlerde olduğu gibi AK Parti döneminde de defalarca aynı sistem kurgulanmaya çalışıldı. Ancak AK Parti döneminin belirgin farkı, halk desteğinin devamlılığı.
Yaklaşık yüzde 50'lik bir destekten bahsediyoruz. Üstelik 14 yıl gibi uzun bir dönem geçmesine rağmen. Bu güçlü destek karşısında bile, defalarca kesintiye uğratılan ekonomi uygulamaları var. Yalnızca 3. Köprü, 3. Havalimanı gibi projelerin hayata geçirilmemesi için yapılanları hatırlarsak, parlamenter sistemin açmazları görülecektir.
PARLAMENTER SİSTEMİN KİLİTLERİ
Geçmişte defalarca örneğini gördüğümüz projelere durdurma kararı, hatta bitme aşamasında olan yatırımları engelleyen yaptırımlar, birbirinden bağımsız olduğu iddia edilen yasama-yürütme-yargı üçlüsündeki yetki karmaşasından kaynaklanmaktadır.Burada dikkat edilmesi gereken nokta şu: Siyasi iktidarın ekonomi politikaları tabi ki tartışılmaz, eleştirilmez değildir. Ancak aynı zamanda Türkiye'nin kısır tartışmalarla harcayacağı zamanı da yoktur. Yüksek gelirli ekonomiler arasında girmenin yolu, yarını belli olmayan projelerden, her an durdurma kararının verileceği korkusundan geçmiyor.
Yatırım-istihdam-üretim zincirindeki ilk aşama olan yatırımlarda geleceğini göremeyen, anlık değişimlerle tüm planlarını gözden geçirmek zorunda kalacak olan yatırımcı, böyle bir ortamda ülke tercihini tabi ki değiştirecektir. Bürokratik ve idari işlemlerin gölgesinde, ekonominin yapısal sorunlarına çözüm bulunmadığı takdirde, Türkiye'nin yüksek gelirli ekonomiler arasına girmesi ne yazık ki daha fazla zaman alacak.
YENİ EKONOMİ HİKÂYESİ İÇİN YENİ BİR SİYASİ PARADİGMA
Başkanlık sistemi Türkiye ekonomisine ne getirir, nasıl bir etkisi olur tartışması yapılmadan, ekonomi politikalarının parlamenter sistemden kaynaklı nasıl kesintiye uğradığı, bu kesintilerin ülke ekonomisine maliyeti ne olduğu analiz edilmeden, sistem değişikliğine baştan bir "karşı çıkış", Türkiye ekonomisinin aradığı dinamizmi sağlamayacak.Türkiye ekonomisi, 2008 küresel ekonomik krizinden sonra 25 çeyrektir sürekli büyüyor. İçerde ve dışarda birçok olumsuz şartlara, ekonomideki yapısal problemlere, küresel ekonominin negatif konjonktüre, Suriye, Irak gibi bölgedeki kaos dinamiklerine, 2 yılda yapılan 2 genel, 1 yerel, 1 Cumhurbaşkanlığı seçimine rağmen ekonomik büyüme sürüyor. Türkiye için ekonomik büyümedeki performans ne kadar olumluysa, bu performansın ülkeye yetmediği de ortada.
Türkiye ekonomisi için büyümenin devamlılığı kadar, dinamizmi de önemli. Bu yüzden başkanlık tartışmalarında göz ardı edilen ekonomi penceresinin, bu tartışmalarda yerini alması gerekiyor. Ancak bu şekilde, ekonomide ihtiyaç duyulan yeni hikâye yazılabilir.
[Yeni Şafak, 28 Nisan 2016].