Almanya, Doğu Akdeniz’deki sorunların barışçı çözümü konusunda ciddi bir çaba içerisinde görünüyor.
Libya sorununun çözümü konusunda ocak ayında Berlin’de geniş katılımlı bir konferans düzenlenmişti. Şimdi de Fransa tarafından cesaretlendirilen Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile Türkiye arasındaki deniz yetki alanları uyuşmazlığında artan gerilimin düşürülmesi için çaba sarf ediyor.
Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın Atina ve Ankara ziyaretleri bu ara buluculuk çabalarının bir parçası. Alman Dışişleri Bakanı, Türkiye’nin enerji arama faaliyetleri ve Yunanistan’ın askerî tatbikatlar gerekçesiyle karşılıklı Navtex ilanları sonucu gerilen ilişkileri yumuşatıp sorunun çözümü için çalışacak teknik komitelerin öne çıkmasını tavsiye ediyor.
Maas, yarın ve cuma günü Berlin’de yapılacak AB Dışişleri Bakanları toplantısında Türkiye’ye karşı ağır yaptırım peşinde olan Fransa, Yunanistan ve GKRY’nin bu taleplerine karşı diyalog sürecinin başladığı haberini verme arayışı içerisinde. Zira Almanya Doğu Akdeniz’deki gerilimin sıcak çatışmaya dönüşmesini de istemiyor Türkiye’ye karşı ağır yaptırım kararları alınmasını da.
Bunun nedenini anlamak çok kolay.
Gerek Şansölye Merkel gerekse Dışişleri Bakanı Maas, Türkiye’nin haklı taleplerinden geri adım atmayacağını bilecek kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tanıyorlar. AB’nin Türkiye’ye karşı ağır yaptırım kararı almasının hem Ankara’nın geri adım atmasını sağlamayacağını hem de Türkiye’yi Batı’dan daha da uzaklaştırmaktan başka bir sonucu olmayacağını da biliyorlar.
Berlin’in bu diplomasi çabalarının başarılı sonuç verip vermeyeceği sorusunun cevabına geçmeden önce Almanya’nın bu adımları hangi motivasyonla attığını ele alalım.
Her şeyden önce Almanya’nın temmuz başından beri AB dönem başkanlığını üstlendiğini ve bu sıfatıyla sorumlu ve rasyonel hareket etme çabası içerisinde olduğunu ifade etmek gerekir. Şansölye Merkel, AB’yi yeni gerginlikler ve çatışmalara sürükleyecek adımlardan uzak durmaya çalışıyor. Yükselen Çin’in Doğu Avrupa ülkeleriyle iş birliğini giderek artırdığı, Rusya’nın Avrupa ve diğer yakın bölgelere yönelik nüfuz politikasının her geçen gün sertleştiği ve Trump liderliğindeki ABD’nin Avrupa’ya yönelik baskılarını yoğunlaştırdığı bir dönemde hem de Türkiye gibi eski bir müttefikle tehlikeli bir gerginlik yaşamak istemiyor.
Ayrıca 2015 yılında yaşanan mülteci krizi yüzünden CDU (Hıristiyan Demokrat Birliği) başkanlık koltuğunu kaybeden Merkel, Avrupa’nın mülteci sorununun hafifletilmesinde Türkiye’nin oynadığı rolü biliyor ve önemsiyor. Fransa’nın maceracı politikalarının sonucunda Türkiye ile iplerin kopmasının Avrupa açısından doğurabileceği sonuçlardan endişe eden Merkel, Paris’in Türkiye ile mücadele merkezini Libya’dan Yunanistan-Kıbrıs eksenine taşıyarak gerginliği tırmandırma siyasetine engel olmaya çalışıyor.
Bunların yanında Türkiye, Almanya’nın yoğun ekonomik ve kültürel ilişkilere sahip olduğu ülkelerden biri. Bir ticaret devleti olan Almanya için Türkiye ile ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi kadar deniz ticaret yolları açısından stratejik bir konumda olan Doğu Akdeniz’de barış ve güvenliğin sağlanması da çok önemli.
Almanya’nın ara buluculuk çabalarının başarılı olması ise Berlin’in Paris’i dizginleme konusunda ne kadar başarılı olacağına ve Türkiye ile Yunanistan ve GKRY arasındaki sorunda tarafsız bir tavır gösterip gösteremeyeceğine bağlı olacak.
Yunanistan ve GKRY’nin, kendilerini çatışmaya sürükleyecek Fransa’nın mı yoksa barışa götürecek Almanya’nın mı peşinden gitmeyi tercih edecekleri de Berlin’in ara buluculuk çabalarının başarısını belirleyecek.
[Türkiye, 26 Ağustos 2020].