Karadeniz'de bulduğumuz doğalgazı uzun bir süre konuşacağız.
Cumhuriyet tarihi boyunca beklediğimiz hidrokarbon yatağı keşfini nihayet yaptık.
320 milyar metreküplük rezerv ölçeğindeki bu keşfin ilk olmasının yanı sıra 6 bin km karelik alanda yeni gaz sahalarının bulunması bekleniyor.
Önümüzdeki aylarda Sakarya gaz sahasına ek olarak yeni keşiflerin haberlerini duyarsak şaşırmayalım.
Başkan Erdoğan'ın geçen Cuma günü verdiği müjdeyi sevinçle karşılayanlar olduğu gibi daha büyük rezerv beklediği için "iktidar olguyu abartıp algı yapıyor" şeklinde değerlendirenler de oldu.
Olumlu gelişmeleri bile güncel polemiğe ya da ideolojik tartışmaya konu etmek Türk siyasetinin vazgeçilmez bir klasiği.
"İktidara yarar" kaygısı milletçe bu keşiften duyduğumuz sevinci gölgelememeli.
Albayrak'ın Eksen Vurgusu Abartılı mı?
Keşfedilen doğalgaz rezervinin Türkiye'nin enerji politikasında doğrudan ve uluslararası konumunda dolaylı etkilerinin olacağı açık. Coğrafi konumu sebebiyle enerji nakil hatlarının merkezinde olan bir ülke olmaktan enerji üreten ve ileride ihraç etmeyi hedefleyen bir noktaya geçiyor.
[caption id="attachment_73677" align="aligncenter" width="1024"] 21 Ağustos 2020 |Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde düzenlediği toplantıda "Türkiye tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz'de gerçekleştirdi" açıklamasını yaptı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, konuya ilişkin Fatih Sondaj Gemisinde açıklamalarda bulundu.[/caption]
Cari açığını kapatabilecek bir enerjiye ulaşma bile Türk ekonomisini sıçratacak bir etkide bulunur. Başkan Erdoğan'ın "yeni dönem" ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın "eksen" vurgusu yapmasını abartılı bulanlar temel bir noktayı kaçırıyorlar. Bu başarı Cumhuriyet tarihinin belirli bir döneminde, hatta AK Parti iktidarının spesifik bir döneminde ve Albayrak'ın iddialı enerji politikasının meyvesi olarak ortaya çıktı.
Bağımsız siyasi iradenin birçok krizle, iç ve dış vesayetle hesaplaşmasından sonra geldi. Ve sadece bir başlangıç.
Halk tabiriyle Ankara, şeytanın bacağını kırdı, gerisi gelecek inşallah.
Enerji ve savunma eşik atlatır
Son yıllarda savunma sanayisinde dev adımlar atan Türkiye, Karadeniz ve Doğu Akdeniz'de enerji alanında da beklediği keşifleri yapabilirse gerçekten bir üst lige çıkabilir.
Savunma alanında eşik atlamanın sınırına gelindi. Enerjinin de buna eşlik etmesi durumunda Türkiye'nin etkin aktör olma arayışı daha da güçlenecektir. Rusya ve İran ile yapılan enerji pazarlıkları yeni bir düzleme geçeceği gibi AB'nin Türkiye ile yeni bir alanda daha çalışma ihtiyacını hissetmesi kaçınılmaz olacaktır.
Karadeniz'de doğalgaz bulan Türkiye, Doğu Akdeniz'deki iddiasını daha kararlı savunacaktır.
Savunma ve enerji alanındaki atılımlar Ankara'nın siyasi iddialarını somut güç parametrelerine dönüştürür.
Doğu Akdeniz, güç rekabetinin merkezi
ABD'nin kısmi çekilmesiyle ciddi güç boşluğunun oluştuğu bir bölgedeyiz.
Bu bölgenin sınırları Körfez'den Libya'ya, Kuzey Afrika'ya ve Avrupa'ya uzanıyor.
Doğu Akdeniz güç rekabeti yaşanan bölgenin tam da merkezinde. Çok sayıda aktör de bu boşluğu doldurmak için hamle yapıyor. Fransa, Rusya, BAE, Mısır, İsrail ve Yunanistan çeşitli manevralarla güçlenme çabasında. Bu ülkeler arasında en zor durumdaki şüphesiz Yunanistan.
Atina, deniz yetki alanlarındaki maksimalist hedefine ulaşacak kapasiteden çok uzakta. Bugün Fransa'nın hatta AB'nin verdiği destek Yunanistan'ı yarına ve sonrasına taşıyamaz.
Yunanistan koçbaşı olamayacağını fark etmeli
Macron'un maceracı siyaseti Atina'yı Ankara karşısında bir tür vekil güç olarak konumlandırıyor.
Dahası, Türkiye ve Yunanistan arasındaki Doğu Akdeniz gerilimi Ege, Kıbrıs ve diğer alanlara sıçrayabilecek durumda.
Böylesi kötü bir senaryo Paris'in ya da başka bir Avrupa başkentinin iki fırkateyn ya da savaş uçağı göndermesiyle engellenemez.
Çatışmadan en çok zararı görecek iki komşu olarak Ankara ve Atina kendi sorunlarını çözerek barışçıl ve hakkaniyetli bir çözüme ulaşmalı.
Doğu Akdeniz'i "barış ve paylaşım denizine" çevirmenin yolu, Atina'nın kendisini "koçbaşı" olarak kullanmak isteyen güçlerin niyetini okumasından geçer.
[Sabah, 25 Ağustos 2020].