FETÖ'ye karşı güvenlik güçleri tarafından en kapsamlı operasyon geçtiğimiz hafta gerçekleştirildi. Yapılan açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla ele geçirilen bir mikro kart aracılığıyla örgütün çok sayıdaki üst düzey yöneticisine ve bunlara bağlı olan daha alt düzey elemanlara/hücrelere ulaşıldı. Yaklaşık 30 bin kişilik bir listeye dayanılarak yapılan bu operasyonda ağırlıklı olarak Emniyet (polis) içinden olmak üzere bugüne kadar devletin çeşitli kademelerinde kendini gizlemeyi başaran örgüt elemanlarına ulaşıldığı yönünde çok ciddi veriler erişildiği anlaşılmakta. Nitekim bu operasyonun ilk somut sonucu derhal 9 bin 103 Emniyet personelinin açığa alınmasıyla ortaya çıktı.
15 Temmuz'un üzerinden yaklaşık sekiz aylık bir süre geçmesine ve bu süre içinde çok sayıda FETÖ üyesinin devletin çeşitli kademelerinden uzaklaştırılmasına rağmen halen kendini gizleme becerisini gösteren çok sayıda örgüt unsurunun varlığını ortaya koyan bu operasyon, devletin FETÖ'den arındırılmasında ne kadar hassas bir denge üzerinde hareket edildiğini de kamuoyuna göstermiş oldu. Zira aylardır FETÖ ile mücadelede atılan tüm adımlara rağmen halen devlet kademelerinde çok sayıda örgüt üyesinin olabileceği şüphesi gittikçe kuvvetlenen bir gerçekliğe dönüşmeye başladı. Bu şüphenin güçlenmesinde söz konusu operasyonla birlikte son birkaç aydır FETÖ şüphesiyle tutuklu bulunan bazı kişilere dair çıkan tahliye haberler daha da anlam kazanmakta ve devletin örgütten arındırılması sürecinin geldiği aşamayı yeniden değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır.
En kısa tanımla arındırma, suça ve insan hakları ihlallerine bulaşan kamu görevlilerinin bulundukları görevden uzaklaştırılmasını ifade etmektedir. Karşılaştırmalı örnekler incelendiğinde arındırma süreçlerinin birbirinden farklı özellikler gösterdiği görülmektedir. Bunlar içinde hem 15 Temmuz darbe girişimi hem de bunun baş aktörü olan FETÖ'nün karakteri göz önüne alındığında benzer başka bir örneğe rastlamak mümkün değildir. Bu yönüyle Türkiye'nin yaşamakta olduğu arındırma sürecinin özgün bir örnek olduğu belirtilmelidir. Ayrıca söz konusu süreç Türkiye açısından da bir ilki meydana getirmektedir. Kamu görevinden tasfiye edilenlere sayısal olarak bakıldığında kapsamın ne kadar geniş olduğu rahatlıkla görülebilir.
Arındırma bir devlet politikası olarak toplu/örgütlü biçimde suça bulaşmış kamu görevlilerinin bulundukları makamlardan uzaklaştırılmaları ile gözaltına alma ve tutuklama gibi yargısal süreçleri de kapsamaktadır. Türkiye'de tüm bu süreçler birlikte yürütülmektedir. Yani bir taraftan örgüte dair yeni bilgiler elde edilip bunlar değerlendirilirken diğer taraftan yeni veya mevcut gözaltı ve tutuklama prosedürleri de işletilmektedir. Bunların dışında iddianameler hazırlanarak mahkeme süreçleri işletilmektedir. Hatta bazı davaların sonuçlandığı ve hüküm(ler) in açıklandığı örnekler de mevcuttur. Bu kadar çok sürecin aynı anda yürütülmesi bir taraftan süreci yöneten aktörler arasındaki koordinasyonun önemini ortaya koyarken diğer taraftan meydana gelebilecek en ufak bir boşluk, örgütün kendini toparlama ve yeniden operasyonel faaliyetlere girişmesine fırsat verecektir. Ancak bugüne kadar hem güvenlik hem de yargı birimlerinin bu süreci oldukça başarılı biçimde yürüttükleri görülmektedir.
HASSAS BİR SÜREÇ
Süreç, doğası gereği örgütlü bir grup faaliyetine yönelik işletildiğinden önemli riskleri beraberinde getirmektedir. Örneğin "kurunun yanında yaşın da yanması" bu risklerin en başında gelmektedir. Birçok defa dile getirilen ve süreci yönetenlerin de farkında olduğu anlaşılan bu riske dair önemli adımlar atılmaktadır. Özellikle kamudan uzaklaştırılan, daha sonra FETÖ ile ilgileri olmadığı anlaşılan kişilerin KHK'lar ile geri dönmelerinin sağlanması bu adımlardan ilkidir.
Bunun kadar önemli başka bir adım ise 685 sayılı KHK ile kurulan Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu'nun kurulmasıdır. Yakın bir zamanda faaliyete geçeceği anlaşılan Komisyon, FETÖ şüphelilerinin başvurularını değerlendirerek örgüt ile bağlantısı olmayanların tekrar görevlerine iadelerini sağlayacaktır. Komisyonun faaliyete geçmesiyle arındırmanın merkezileşmesi ve kamudan uzaklaştırılan FETÖ şüphelilerinin başvuruları için yargı yolunun açılması sağlanacaktır.
15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bugüne kadar karşı karşıya kaldığı en büyük başkaldırılardan birini gerçekleştiren FETÖ, taşıdığı karakter itibarıyla da özgün bir yöntemle mücadele edilmesi gereken bir terör örgütüdür. Bugüne gelen aşamada devlet birçok birimiyle bu mücadeleyi vermiştir. Bu mücadelenin en önemli ayağını arındırma süreci meydana getirmektedir. Ancak dünyadaki uygulamalardan farklı olarak söz konusu arındırma süreci farklı bir bağlam içinde hareket edilmesini zorunlu kılmaktadır. Unutulmamalıdır ki karşımızdaki örgüt Cumhuriyet tarihimizin neredeyse yarısı kadar sürede devlet kademelerine sızmayı amaç edinmiştir. Dolayısıyla FETÖ'nün devletten arındırılması da hızlı ve kolay olmayacağının uygulayıcılar ve toplum nezdindeki idraki önemlidir. Ancak bunun kadar önemli başka bir husus ise mücadele kararlılığının hukuk devleti ve demokrasi kuralları çerçevesinde, toplum desteğinin kaybedilmeden sürdürülebilmesidir.
[Sabah Perspektif, 29 Nisan 2017].