Paris suikastı sonrasında Türkiye’de yaşananlara bakıldığında Cumhuriyet gazetesinin tipik gelişmeci-modernleştirici ve tepeden inmeci jakoben anlayışın tezahürü olarak pozisyon aldığı görülüyor. Fakat Cumhuriyet gazetesi özelinde devam eden tartışmaya biraz daha derinlikli bakılabildiğinde Cumhuriyet’in tarihinin benzer niteliklere sahip olduğu ve bu konuda oldukça mümbit bir zemin sunduğunu görmek mümkün.
Cumhuriyet gazetesi, Peygamber efendimiz Hz. Muhammed’e hakaret eden karikatürlerin yayınlanmasını savunan dört sayfalık ek yayınladı ve iki köşe yazarı hakaret içerikli karikatüre kendi köşesinde yer verdi.
1924 yılında kurulan Cumhuriyet gazetesinin genel yayın politikasına bütünsel olarak bakıldığında şaşılacak bir durumdan çok daha fazla olağan karşılanması gereken bir tablo var karşımızda.
Gazete, tarihi boyunca Türkiye’de yaşayan insanların inançlarına hakaret eden, değerlerini aşağılayan batı merkezli bir insan tipini rol model olarak topluma dayatan bir yayın politikası izledi. Yayınların genel muhtevası, Türkiye’de yaşayan insanları kendilerinin dışında başka bir şeye, batılı birer karikatüre, tarih kurucu özne kimliğini unutmuş hafızasız edilgen tüketicilere dönüştürme çabası olarak okunabilir.
Toplumsal yaşamın değerlerden arındırılması, dini hatırlatacak her türlü sembollerin kamusal alandan dışlanması, siyasal yapıda ve bürokraside kendisine yer arayan dindar insanların önünün kesilmesi, onlara öcü muamelesi yapılması, gibi konularda Cumhuriyet gazetesi daima yok sayıcı ve yerli kültürel dinamikleri yok edici bir yayın politikası izledi.
Haberlerin ve köşe yazılarının içeriği, gazetenin kurgulanma şekli ve karikatürlerde daima toplumun kahır ekseriyetini aşağılayan onlara ‘yaban’ olarak bakan modernleştirici bir elit tavrı hâkim oldu. Sadece Cumhuriyet’te yayınlanan karikatürlerin muhtevası bile gazetenin bu konudaki tavrını pekiştirecek onlarca örnek sunar.
Şimdilerde, yani AK Parti’nin iktidarda olduğu son yıllarda bile Cumhuriyet gazetesi dini olana ve dindar olana karşıt duruşunu hiçbir şekilde değiştirmedi. Haberlerin genel muhtevasından hareketle söylersek ‘öğrenciler teneffüs arasında namaz kıldı’, lisede mescit açıldı’ gibi haberler ürkütücü bir tabloyu tasavvur eden bakış açısıyla yayınlandı. Bu haberler İHL sayısı-imam sayısı, cami-cemaat kıyaslaması, Kur’an Kursu sayısı-öğrenci sayısı ve benzeri konularda rakamsal yayınlar yaparak desteklenmeye çalışıldı ve her seferinde okuyucunun zihninde Türkiye’nin çok kötü bir yere doğru gittiğine dair korku tünelleri oluşturulmaya çalışıldı. İlhan Selçuk döneminde yayınlanan “Tehlikenin farkında mısınız” reklamını da bu bağlamda okumakta fayda var.
Cumhuriyet gazetesinin yayınlarına kabaca bakıldığında bile Fransız ihtilalinin ortaya çıkarttığı jakoben laikliğin Fransızlardan çok daha fazla Cumhuriyet tarafından benimsendiği ve 21. Yüzyılın başında Türkiye’ye bu perspektiften bir gömlek giydirilmeye çalışıldığı görülüyor. Paris suikastı sonrasında Fransız yetkililerin yaptığı açıklamalar ile Cumhuriyet gazetesinin duruşuyla kıyaslandığında bu pozisyonun açıkça tahkim edildiğini söylemek mümkün. Fransa devlet başkanı François Hollande’ınİslam karşıtı söylemi dışlayan ve bu olayın bir terör saldırısı olduğunu beyan eden açıklamalarına karşın Cumhuriyet gazetesi İslam karşıtı ve Hz. Peygambere hakaret eden karikatürleri yeniden yayınlamakta bir beis görmedi.
Bir atıfla bitirelim. BBC İngilizce servisinin üçüncü dünya ülkelerine yönelik radyo yayınlarında tipik modernleştirici-gelişmeci bir içerik sunulur. Gençlik, eğitim, kadın, yaşam tarzı, doğum, kalkınma, çocuk bakımı vb. konularda geri olduğunu düşündükleri bu toplumlara BBC tarafından yol haritası çizilir. Bu yaklaşım tipik sömürgeci zihniyetin post kolonyal versiyonudur aslında. Özellikle televizyon ve internetin yaygınlaşmadığı Afrika ülkelerinde ve Ortadoğu’da radyo yayıncılığı bu bağlamdaki etkinliğini sürdürmektedir.
Dolayısıyla Cumhuriyet gazetesinin Türkiye’ye bakışı ile BBC’nin Afrika ülkelerine bakışı arasında bir ayrım yapmak oldukça zorlaşmaktadır.
Maalesef bu böyledir.
Hâlbuki Şu anda Türkiye’nin kesintisiz yayın yapan en eski gazetesi konumundaki Cumhuriyet ile toplum arasındaki ortak paydaların daha fazla olması, doğrudan gazeteciliğin teorisi penceresinden bakıldığında bile, ideale daha yakın olurdu. Çünkü gazete toplum adına hareket eden, bizzat toplumun taleplerini, değerlerini, sevinçlerini ve hüzünlerini kamusal alana taşıyan, onları savunan bir aygıttır.
Cumhuriyet’e kızmadan önce onun eski yayınlarının (daha sofistike yollarla olmak kaydıyla) çok farklı olmadığını irdelemek gerekiyor. Böylesine açıktan hakaret ve tahrik etme noktasına gelmiş olmalarına, giderek daha fazla franszlaşmaları ve toplumdan daha fazla kopmaya başlamış olmaları teşhisi konulabilir.
[Milat, 18 Ocak 2015]