1 Kasım genel seçimlerinin ardından yeniden başlayan başkanlık sistemi tartışmaları maalesef somut öneriler etrafında gerçekleşememektedir. Yapılan tartışmalarda, her ne kadar Türkiye'de bir siyasal sistem değişikliğinin gerekliliğine sıklıkla işaret edilse de, güncel siyasî pratiğe uygun örnek ve dünyadaki somut alternatiflere temas edilememektedir. Ancak soyut siyasal sistem örneklendirmelerine karşın, dünyadaki siyasal sistemlerin somut ve güncel uygulamalarından faydalanılarak sistem tartışmalarına bu açıdan yaklaşmak şu günlerde faydalı olabilir. Bu anlamda Türkiye siyaseti açısından son derece güncellik arz eden ve 16 Aralık'ta Meclis gündemine gelmiş olan “bütçe” görüşmeleri vesilesiyle başkanlık ve parlementer sistemlerdeki denetim ve denge ilişkisine kısaca işaret etmekte yarar olabilir. Zira siyasal sistemlerde yasama ile yürütme erkleri arasında oluşabilecek olası uyuşmazlıklardan biri, bütçe hususu ile ilgilidir.
GÜÇLER AYRILIĞI MUKAYESESİ
Hem başkanlık hem parlamenter sistemlerde yasama erki, hükûmetin ihtiyacı olan finansal kaynakları aktarmadığında siyasal sistem içerisinde bir kriz veya tıkanıklık kaçınılmaz hale gelebilmektedir. Parlamenter sistemlerde istisnaî durumlarda ortaya çıkabilen olası bütçe krizlerinin giderilmesi (parlamenter sistemlerde bütçenin mecliste kabul edilememesi akabinde hükûmetin/bakanlar kurulunun istifa etmesini gerektiren durumlar haricinde), özellikle ABD'deki gibi başkanlık sistemlerinde ortaya çıkabilecek olan tıkanıklıklar (“government shutdown”) ile kıyaslandığında daha az sancılı bir şekilde aşılabilmektedir. Parlamenter sistemdeki bu husus, ilk bakışta parlamentarizm lehine bir avantaj olarak görünse de, güçler ayrılığı ilkesi açısından değerlendirildiğinde işin rengi değişmektedir. Parlamenter sistemle yönetilmekte olan çeşitli ülkelerde bütçenin hazırlanma sürecine yürütme erkininin mevzuat gereği müdâhil olması olağan bir durumdur. Parlamentoda milletvekilliklerin yarıdan fazlasını ve böylelikle iktidarı da tek başına elinde bulunduran partilerin var olduğu sistemlerde bu durum bilhassa önem arz etmektedir. Örneğin, Türkiye'deki mevcut duruma bakıldığında göze çarpan husus, bütçe tasarılarının ancak Bakanlar Kurulu'nun sunabilmesi ve Meclis'teki bütçe komisyonunda da iktidar grubunun domine etmesidir. Dolayısıyla parlamentarizmde yasama ve yürütme erkleri aynı çoğunluk grubunun elinde olduğu durumlarda, hükûmet, arzu edilen bütçeyi zahmetsiz bir şekilde –muhalefet gruplarının eleştirilerinin dikkate alınması veya alınmaması bir yana– Meclis'ten geçirebilmektedir. Bu şartlar altında, parlamenter sistemlerdeki bütçenin, ancak çok istisnaî durumlarda kabul edilmeme riski ile karşılaşılmaktadır. Bu durum, her ne kadar bütçe konusundaki olası tıkanıklıkların engellenmesi açısından işlevsel bir devamlılığa hizmet ediyor gibi görünse de, yasama ve yürütme arasındaki güçler ayrılığı ilkesi açısından değerlendirildiğinde de ideal olmayan bir yasama-yürütme etkileşimine işaret etmektedir. Böylelikle parlamenter sistemlerde özellikle tek başına iktidar olma yetkisine sahip, hem yürütme hem yasama konumundaki siyasal iktidârın bütçe konusunda tek karar mercii olması, parlamenter sistemin denge ve denetim konusundaki yetersizliğini net bir şekilde gözler önüne sermektedir. Zira yürütmenin/hükûmetin kendisi için hazırladığı bütçe konusunda verdiği karar, en nihayetinde bağlayıcı olmaktadır. Bununla birlikte parlamentarizmdeki bütçe görüşmelerinin esasen bir seremoniden öte anlam taşıdığı da ne yazık ki söylenemez.
BAŞKANLIK SİSTEMİNDE GÜÇLÜ PARLAMENTONUN VARLIĞI
Böylelikle parlamenter sistemde bütçe konusunda yasama erkinin de facto olarak güçlü ol(a)mayışı, gözleri başkanlık sistemindeki bütçe yapım sürecine çevirmektedir. Zira başkanlık sisteminde istikrar ve devamlılık yanı sıra güçlü bir parlamentonun varlığı da parlamentarizme kıyasla öne çıkmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, başkanlık sistemlerinin çıkış noktası sayılan ABD başkanlık sisteminde, başkanın bütçe yapımı aşamasında (dolaylı yetkiler ve veto hakkı haricinde) somut anlamda neredeyse yetkilerinin mevcut olmayışı, Türkiye kamuoyunda maalesef hâkim konumdaki, başkanlık sistemine yöneltilen “denetlenemeyen tek adamlık” eleştirisini de anlamsızlaştırmaktadır. ABD başkanlık sisteminde yürütme ve yasama erkleri arasındaki ilişkilerde öne çıkan hususların başında, başkanın kullanacağı bütçenin ABD Kongresi tarafından belirlenmesi gelmektedir. Zira başkan, yalnızca ABD Kongresi tarafından belirlenen finansal kaynağı kullanabilmektedir. Bu denetleyici mekanizmadan ötürü ABD başkanları Kongre üyeleri ile iyi ilişkiler içinde olma eğilimindedirler. Bu durum özellikle kendi mensup olduğu parti üyelerinin Kongre'de azınlık durumda olduklarında önem arz edebilmektedir. Bu bağlamda son günlerde 2016 ABD bütçesinin hâlâ Kongre'den geçmeyişi de Başkan Obama tarafından dikkatle takip edilmekte ve Kongre'ye yönelik yalnızca uyarılar (örneğin sosyal medya vasıtasıyla) dikkatli bir şekilde dillendirilmektedir. Tekrar etmek gerekirse; her ne kadar bütçe yapımı, ABD başkanlık sisteminde birbirinden net bir şekilde ayrılmış olan yürütme ve yasama erklerini karşı karşıya getirme potansiyeli taşısa da, ABD'de başkanın bütçenin hazırlanmasında herhangi bir yetkisi ve rolü bulunmamakla birlikte keskin bir güçler ayrılığı uygulanmaktadır. Başkan'a doğrudan bağlı olan hazine bakanının ABD'nin ihtiyaçlarına yönelik ABD Kongresi'ne bir rapor vermesine rağmen bu adımın bir bütçe teklifi/tasarısı olarak kabul edilmesi de sözkonusu değildir. ABD'de bütçeyi, yasama erki konumundaki çift-meclisli Kongre'nin bir parçasını oluşturan Temsilciler Meclisi hazırlar, ve Kongre'nin diğer parçası olan Senato'nun da onayı ile bütçe kabul edilmiş olur. Dolayısıyla bütçe yapımı, yürütmeyi temsil eden ABD Başkanı haricinde yalnızca yasama erkinin yetki alanı dâhilinde bulunan bir husustur ve somut bir denge unsurudur.
TÜRKİYE'YE UYGUN MODELİ ÜRETMEK
ABD'nin yasama erki Kongre, Başkan'a ihtiyacı olan bütçeyi vermediği, yani her iki erkin arasında bir tıkanıklığın oluşması durumunda, bazı önem arz eden işler hariç tüm federal işler askıya alınmaktadır. Bu duruma “government shutdown” denirken, bunun, başkanlık sistemine getirilen en dikkat çeken ve gerçekçi eleştirilerden biri olduğunun da altını çizmek gerekmektedir. Tam da bu noktada siyasetin devreye girmesiyle birlikte “Türkiye için başkanlık sistemi” arayışı önem arz etmektedir. Küresel ile yerel arasındaki dengenin nasıl olacağı yönündeki tercihler belirlenirken, farklı ülkelerdeki tıkanıklıkların aşılması yönünde yine başka ülkelerdeki tecrübelere başvurularak (Türkiye siyasetine uygun) sistem arayışında bir aşama kaydedilebilir. Örneğin, bütçe konusunda ABD'deki olası bir tıkanıklığı Türk tipi bir (yarı)başkanlık sisteminde önlemek adına, belli bir tarihe kadar yasama erki tarafından yeni bütçenin kabul edilmemesi durumunda önceki yıl kabul edilen bütçenin yeniden otomatikman kabul edilmesi gibi bir mekanizma devreye sokulabilir. Bu ve benzer nitelikteki alternatif çözüm arayışlarına dünyadaki başkanlık sistemi uygulamalarından yararlanarak ulaşmak mümkündür.
[Yeni Şafak, 11 Ocak 2016]