Bu satırların yazıldığı saatlerde Amerikan seçimlerinin sonuçları henüz belli değildi...
Belki yazının yayınlandığı çarşamba günü (bugün) de hâlen belli olmamıştır. Zira geniş kesimlerin tahminleri bu seçimlerin çok çekişmeli geçeceği ve çok sorunlu bir şekilde gerçekleşeceği yönünde. Aslında anketlerin çoğu Joe Biden’ı açık farkla önde gösterse de çekişmeden bahsedilmesi Amerikan seçim sistemi ve Başkan Trump ile alakalı.
Meselenin Amerikan seçim sistemiyle ilgili boyutu, öncelikle 2016 seçimlerinde olduğu gibi, adaylardan birinin toplam oyları rakibinden çok daha fazla olsa da kritik eyaletleri kaybetmesi durumunda başkanlık yarışını da kaybedecek olmasından kaynaklanıyor. Zira toplam seçmen oylarının çoğunu almak değil, başkanı seçecek delegelerin çoğunu kazanmak asıl belirleyici olan.
İkinci olarak ise posta yoluyla oy kullanılacak olması Amerikan seçimlerini Başkan Trump açısından “şaibeli” yapıyor. Ya da Trump’ın seçimleri kaybetmesi durumunda posta yoluyla kullanılacak oyları tartışmaya açıp bir kaosa yol açacağına dair endişeler var.
Gerek ABD’de gerekse Washington’un geleneksel müttefiki olan Batı başkentlerinin çoğunda seçimlerin olaysız bir şekilde tamamlanması, sonuçların tartışmasız bir şekilde ilan edilmesi ve Biden’ın kazanması yönünde bir beklenti söz konusu.
Amerikan seçimlerinin dünyaya etkisinin ne olacağı meselesine gelince, seçimlere dair üç senaryoya göre farklı etkilerden bahsedilebilir.
Bu senaryolar; Trump’ın kazanması, Biden’ın kazanması ve seçimlerin ardından kimin kazandığının uzun süre belli olmamasına yönelik kaos durumu şeklinde kendisini gösterebilir. Ayrıca seçimlerde Senato’nun üçte birinin yenileneceği de düşünüldüğünde, Senato’daki Cumhuriyetçi çoğunluğun devam edip etmeyeceğine dair alt senaryolar da yapılan analizlerde hesaba katılabilir.
Almanya, Venezuela, İran ve Rusya gibi ülkelerin Amerikan seçimlerini en yakından takip eden ülkeler olduğunu söylemek mümkündür.
Başkan adaylarından Biden, “Türkiye’deki iktidarı muhalefeti destekleyerek devirmek istediğini” açıklasa da, uzun zamandır bağımsız bir yola girmiş Ankara için Trump’ın ya da Biden’ın kazanmasının çok farkı olmayacaktır. Zira Trump’ın başkanlığı döneminde ABD’nin Türkiye’ye yönelik baskısı, Biden’ın yardımcılığını yaptığı Obama döneminden daha az değildi.
ABD, her iki başkan döneminde de PKK/YPG’ye destek verdi, Türkiye ekonomisini hedef alan saldırılarda bulundu ve FETÖ konusunda Ankara’nın taleplerini yerine getirmekten uzak durdu. Bu durum, Biden kazansa da Washington’un Türkiye politikasının fazla değişmeyeceğinin göstergesi. Türk-Amerikan ilişkilerinde asıl belirleyici olan Beyaz Saray’da kimin oturduğu değil, dayatma ve baskılara karşı direnen Ankara’nın bağımsız politikasının Washington’da ne zaman kabul göreceği meselesidir...
Türkiye konusunda durum böyle iken, mesela İran gibi Trump döneminde yoğun Amerikan baskısına maruz kalan ülkeler açısından Biden’ın başkanlık koltuğuna oturması bu baskının hafiflemesi anlamına gelebilir. Biden’ın, daha önce yardımcısı olduğu Obama’nın yolunu izlemesi durumunda İran’la yeni bir anlaşmanın imzalanması gündeme gelebilir ki böyle bir anlaşma Orta Doğu siyasetinin akışını ciddi şekilde etkiler.
Buna karşılık Trump’ın devam etmesi ya da Biden’ın gelmesi durumunda değişmeyecek şeyler çoğunluktadır. Çin ile rekabetin daha da derinleşmesi, İsrail lobisinin Amerika’daki etkinliğinin sürmesi, ABD’nin başka ülkelerin içişlerine müdahaleleri yakın zamanda değişmeyecektir....