Haberler doğruysa bu soruyu dava soruşturmasını yürüten baş savcı ABD Büyükelçiliğine yazdığı resmi yazıyla sormuş oldu.
Mit Tırlarının durdurulması davası ile ilgili oldukça önemli bir gelişme yaşandı. Dava savcısının imzasıyla ABD büyükelçiliğine ilgili soruşturma kapsamında bir yazı gönderildiğine ilişkin haberler ve hatta yazının bir kopyası olduğu anlaşılan belge dolaşmaya başladı. Belge bir iddia ya da itham değil, oldukça somut veriler içeriyor. Savcılık, tırların durdurulması kumpasında önemli roller üstlenen FETÖ'nün üst düzey görevlisi olduğu bilinen iki ismin ABD Büyükelçiliği ve Başkonsolosluğunu defalarca aradığını tespit etmiş. Arama saatleri ve süreleri de açıkça belirtilmiş ve bunun üzerinden üç soru yöneltmiş. ABD Büyükelçiliği twitter hesabından kendilerine resmi makamlardan böyle bir yazı ulaşmadığına dair bir mesaj yayınladıktan dakikalar sonra bu sefer yazının Büyükelçiliğe ulaştığına dair posta iletisini gördük.
Son yedi yıldır Türkiye çok badire atlattı. Bunlardan bir kısmına şahit olduk, bazılarının farkında bile olmadık. Mit Tırlarının durdurulması ve bunun üzerinden Türkiye'ye çekilen operasyonlar, bu sürecin en kritik dönemeçlerinden biriydi. Operasyonun failleri bir taşla birçok kuşu vurmuştu. Her şeyden önce Suriye'ye gidecek yardım malzemeleri yerine ulaşmamış oldu. Böylece Türkiye ile işbirliği içinde olan gruplar sahada zor durumda kalmış oldu. Bu yetmedi, Türkiye'nin IŞİD'e yardım ettiği martavalına dayanak yapıldı ve Erdoğan'ın uluslararası mahkemelerde yargılanacağı iddia edilmeye başlandı. (Enis Berberoğlu'nun ceza aldığı gün dahi CHP Genel Başkan yardımcısının bu ifadeyi tekrarladığını hatırlatmakta yarar var). Bununla da kalınmadı, 7 Haziran seçimlerinden bir hafta önce bu hadiseye ilişkin olduğu iddia edilen görüntüler 29 Mayıs 2015'te Cumhuriyet gazetesinin manşetine taşındı.
Bu kumpasın uluslararası ağ destekli bir operasyon olduğu tartışılıp konuşuldu. Önce operasyonun sahadaki failleri açığa çıkarıldı. Sonra medya üzerinden yürütülen kampanyanın araçları kendini açık etti. ABD Büyükelçiliği bu yazıya tatmin ve ikna edici bir cevap vermezse operasyonun uluslararası ayağına ilişkin kamuoyunun taşıdığı şüpheleri üzerinde toplamış olacak. Zira dünden beri sosyal medyada dönen tartışma ve yorumlar bu anlamda kamuoyunun taşıdığı kanaati gözler önüne seriyor.
Tırlara ilişkin Türkiye ile ABD yönetimi arasındaki tartışmalar, diplomasinin kendine özgü soğuk atmosferi içinde konuşulup üstü örtülecek bir mesele olabilirdi. Tıpkı 15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra Adil Öksüz'ün ABD Büyükelçiliğinden arandığına dair haberlerde olduğu gibi. Ancak bu sefer durum farklı. Ortada tarafsız ve bağımsız Türk yargısının resmi yazısı var ve olay artık kamuoyunun gündemine gelmiş durumda.
Türk kamuoyunun ABD'ye ilişkin kanaatinin parlak olduğu söylenemez. Bunu yıllardır yapılan algı ölçme anketlerinde gördük. 15 Temmuz birçok açıdan olduğu gibi bu konuda da bir dönüm noktası. 15 Temmuz askeri darbe kalkışmasından sonra Türk kamuoyunun taşıdığı hissiyata karşı ABD'nin takındığı soğuk ve mesafeli tavır hafızalardan silinmiş değil. Dahası, Türkiye'nin kırk yıldır çatışma halinde olduğu PKK'nın Suriye'deki faaliyetlerine açıktan destek veriyor. Bu durumda kamuoyunun ABD'ye ilişkin olumsuz kanaatini sorgulamak abes kaçıyor.
Bununla beraber FETÖ elebaşı yıllardır ABD'ye üs kurmuş durumda. Birçok FETÖ'cü de darbe kalkışmasından hemen önce ya da sonra ABD'ye kaçtı. Dahası, kalkışma üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen ABD dost, müttefik ve model ortak dediği Türkiye'ye bu anlamda bir katkı yapmış değil. Türk kamuoyu nezdindeki algısını düzeltmek için de soğuk ve diplomatik açıklamalar dışında hiç bir adım atmadı. Savcının, Büyükelçiliğe yazdığı yazıdan sonra kamuoyu algısının nasıl şekilleneceğini tahmin etmek de zor değil. Dış İşleri Bakanı Tillerson'un Türkiye'ye apar topar gelecek olması, meseleyi ciddiye aldıklarına dair bir işaret olarak yorumlanıyor. Bu ihtimali hesaba katarak şöyle diyelim: Lafı evirip çevirmeye gerek yok. Türkiye'deki kamuoyunun önemli bir kısmı atlattığı badirelerinin çoğunun ve en önemlisi darbe kalkışmasının arkasında ABD'nin olduğunu düşünüyor ve böyle düşünmeye devam edecek. Kamuoyu dediğimde 15 Temmuz gecesi tankların önünde duran, yenikapı mitinglerinde meydanları dolduran kitleler başta olmak üzere ülkenin % 70'inden bahsediyoruz.
Bu kitle ne siyasal mühendislikle yönlendirilebilir ne de darbe tehdidi ile. Dahasını söyleyeyim, güçlü liderler bile bu insanların kanaatini değiştiremez. ABD bu konuda bir adım atmak istiyorsa bu insanların iradesini ciddiye almakla işe başlayabilir. Bu insanlar kuru kuruya bir siyasi takıntıyla hareket etmiyor. İaşesini sağlayan, can ve mal güvenliğini, inancını önemseyen ve bunları korumak için kıskançlıkla hareket eden insanlardan bahsediyoruz. CHP yetmiş yıldır kavramadı. Bakalım ABD kavrayabilecek mi?
[Fikriyat, 6 Temmuz 2017].