1. Esed rejimine bağlı güçler Rusya’dan aldığı destekle bir Türkmen bölgesi olan Bayırbucak’a saldırıyor. Bayırbucak neden hedef alındı?
Rusya’nın 30 Eylül’de başlattığı hava saldırılarının ardından, Esed’e bağlı rejim güçleri ile İranlı komutanların yönetimindeki Şii milisler ve Hizbullah’ın oluşturduğu koalisyonun üç ana cephede harekete geçtiği ve Suriyeli muhaliflere yoğun bir saldırı başlattığı görülüyor. Gab Ovası ve güney Halep’teki çatışmaların ardından kuzey Lazkiye cephesinde Türkmenlerin yaşadığı Bayırbucak bölgesi de hedef alınıyor.
Rejim ve müttefikleri Lazkiye üzerinden öncelikle Gımam bölgesine saldırıp, çatışmaların ardından bu bölgeyi 6 Kasım’da ele geçirdi. Sonrasında ise yoğun Rus bombardımanından yararlanarak Türkmen Dağı bölgesini ele geçirmek için daha kapsamlı bir saldırı başlatıp, bu bölgede de büyük oranda kontrol sağladı. İlerleyen safhalarında ise Kızıldağ stratejik yükseltileri de düşürüldü. Yoğun çatışma ve hava saldırılarından dolayı bölgedeki çok sayıda sivil Türkiye sınırına doğru kaçmaya başladı.
2. Bölgenin stratejik önemi nedir?
Sınırları içinde Türkmen Dağı ve Cebel-i Ekrad’ı da barından Bayırbucak bölgesi, coğrafi konumu, yükseltisi ve demografik unsurları itibarıyla Suriye’deki savaşın geleceği adına stratejik bir öneme sahiptir. Sahip olduğu hakim tepelerle Lazkiye kırsalındaki en önemli bölgedir. Türkiye’nin hemen sınır hattında yer alan Bayırbucak, konumu itibarıyla muhaliflerin kontrolündeki Cisre’ş-Şuğur ve İdlib kentlerine de açılan kapı konumundadır.
Rejim, Rusya’nın desteğiyle güney Halep cephesinde doğu yönündeki Kuveyris hava üssünün kuşatmasını kırarken, batıya doğru da ilerleyerek yirmiye yakın köyü ele geçirip stratejik açıdan önemli olan M5 otoyoluna yaklaşmıştır. Bayırbucak bölgesini de ele geçirebilirse Cisre’ş-Şuğur ve İdlib iki yönden de kuşatma altına alınabilecek ve buraya yönelik saldırı başlatılabilecektir. Bu bölgenin düşmesiyle aynı zamanda Lazkiye’nin güvenliği tahkim olacak, Türkmenler Türkiye’ye göçe zorlanacak, böylece bölgenin demografik yapısı değiştirilmiş olacaktır.
Rejim ve müttefikleri Viyana’da yürütülen siyasi görüşmelerde elini güçlendirebilmek adına saldırılarını yoğunlaştırarak Halep, İdlib ve Lazkiye’de ilerlemeye çalışmaktadır. Büyük askeri kayıplar vermeyi göze alarak üç cephede eş zamanlı saldırılara devam ederlerken, Bayırbucak bölgesi de aynı zamanda bu büyük stratejinin bir unsuru olarak hedef olmuştur.
3. Bayırbucak bölgesi nasıl bir demografik yapıya sahiptir?
Türkmenler, devrimden önce Suriye devleti tarafından azınlık olarak kabul edilmediğinden nüfus sayımlarına etnik kimlikleriyle dahil edilmemişlerdir. Resmi olmayan rakamlara göre Suriye genelindeki Türkmen nüfusunun 2,5 milyon ila 3,5 milyon arasında olduğu tahmin edilmekle birlikte, Lazkiye özelinde bir tahminde bulunmak zordur. Ancak, Hatay’ın Yayladağı ilçesinden başlamak üzere Lazkiye’ye kadar 60 kilometre derinlikteki ve doğu-batı yönünde 30-40 kilometre genişliğindeki Bayırbucak bölgesinde tamamen Türkmenler yaşamaktadır. Tamamına yakını Sünni olan Türkmenler, Lazkiye şehir merkezindeki Ali Cemmel Mahallesi başta olmak üzere Basit, Bayır ve Keseb nahiye ve köylerinde yaşamaktadırlar. Türkmen yerleşim yerleri demografik açıdan bitişik ve sürekli bir yapı arz etmektedir. Türkmen köyleri arasında Arap köyleri bulunmamaktadır. Türkmenler, Lazkiye’de Bayır, Bucak, Burç İslam ve Sulayıp Türkmen gibi ana yerleşim yerlerinin yanı sıra yaklaşık yetmiş kadar köy ve kasabada yaşamaktadırlar.
Bayırbucak’ın hedef alınmasındaki bir gaye de, Türkmenlerin göçe zorlanarak bölgenin demografik yapısının değiştirilmek istenmesidir. Böylelikle Türkiye’nin himayesinde Suriye muhalefetinin yanında yer alan Türkmenler oyun dışına itilecek ve Lazkiye’de Esed rejimi ve Rus askeri üslerinin güvenliği tahkim edilebilecektir.
4. Özellikle Rus uçağının sınır ihlali sonucu Türkiye tarafından düşürülmesi sonrasında Bayırbucak Savaşı’nın seyri nasıl olacak?
Öncelikle mevcut duruma göz atmak gerekir. Rusya Lazkiye’deki hava üssünden ve doğu Akdeniz’deki gemilerinden bölgeyi bombalarken; Esed’e bağlı düzenli ordu, yerel milislerden teşekkül ettirilen Şebbihalar, İran Devrim Muhafızları ile yine İran komutasında hareket eden Şii milisler ve Hizbullah’ın oluşturduğu çok geniş bir koalisyona karşı savunma yapılıyor. Türkmen Dağı saldırısına Iraklı Şii milislerden oluşan Zülfikar tugaylarına bağlı yaklaşık 4000 milis, Mihraç Ural’ın yönettiği “Mukaveme Suriyye”ye bağlı yaklaşık 1000 kadar milis ve rejim ordusuna bağlı 3000 asker katılmıştır. Ayrıca henüz doğrulanmamakla birlikte, 45. Nokta çevresine Rus Özel Birlikleri tarafından indirme yapıldığı da iddia edilmiştir. Türkmen Dağı saldırısına karşı direnen gruplar; Türkmen Dağı’nda konuşlu Sultan Abdülhamid Tugayları ve bünyesindeki irili ufaklı Türkmen tugayları, İkinci Sahil Tümeni, Cebel İslam, Liva Aşur, Doğu Türkistanlılar, Şamil İslam ve Sultan Selim Tugayı’dır. Bu grupların yanı sıra 19 Kasım itibarıyla Fetih Ordusu’na bağlı birlikler de Türkmen Dağı’ndaki muhaliflerin direnişine katılmıştır.
Bölgede halen yoğun çatışmalar yaşanmakta ve Türkmenlerin oluşturduğu birliklerle Suriye muhalefetinin diğer unsurları bölgeyi savunmaya çalışmaktadır. Muhalifler rejimin kuzey Lazkiye’de ve güney Halep’te ilerlemesini engelleyebilmek adına, Hama’da başlattıkları operasyonu durdurup tekrar bu iki cepheye yüklenme kararı alırken, Ecnadu’ş-Şam ve Ceyşü’ş-Şam grupları da direnişe destek vereceklerini açıklamışlardır. Ancak muhaliflerin ağır silahlardan yoksun olması, manpad ve daha sofistike uçaksavar bataryalarına sahip olmamaları ve Esed rejiminin çok büyük askeri kayıpları göze alarak tüm cephelerde eş zamanlı saldırı başlatması konjonktürel de olsa savaşın aleyhlerine dönmesine sebebiyet vermektedir. Suriye muhalefetini destekleyen ülkelerden oyun değiştirici bir hamle gelmezse Bayırbucak savunmasının uzun sürmesi çok zor gözükmektedir.
Türkiye’nin hava sahasını ihlal eden Rus savaş uçağı SU-24’ün bölgede uygulanan angajman kuralları çerçevesinde düşürülmesi de askeri açından önemli bir gelişmedir. Türkiye’nin bölgedeki Türkmen ve diğer muhalif unsurlara verdiği desteği ve kararlılığını gösterirken aynı zamanda Türkiye’ye adeta meydan okuyan Rusya, İran ve Esed rejimine de önemli bir mesaj olmuştur. Türkiye’nin Suriye meselesinde oyun dışına çıkartılamayacak kadar önemli bir aktör olduğunu yeniden teyit etmiştir. Rus uçağının düşürülmesi muhalifler açısından da bir moral unsuru olurken, aynı zamanda bölgede bombardıman yapan diğer Rusya’ya ve Esed’e bağlı uçakların hareket kabiliyetini sınırlandıracak bir etki yapacaktır.
5. Bayırbucak’a yapılan saldırı insani açıdan ne gibi sonuçlar doğurdu, Türkiye bu konuyla ilgili nasıl bir tutum aldı?
Rus ordusunun hava desteği eşliğinde yapılan saldırı sonucunda pek çok köy boşaltılmış, yaklaşık 5000 kişi Suriye içerisinde güvenli gördükleri yerlere göç etmiştir. Bunlara ek olarak 30.000 civarında sivilin de Türkiye sınırına dayanma ihtimali bulunmaktadır. Türkiye, AFAD, Kızılay, Sağlık Bakanlığı ve STK’lar aracılığıyla saldırılar sonucu köylerini terk etmek zorunda kalan sivillere insani yardım yapmaktadır. 20 Kasım 2015 itibarıyla bölgeden 200 aile Hatay’ın Yayladağı ilçesine geçmiştir. Köylerini terk etmek zorunda kalan bir grup Türkmen aile, AFAD tarafından Yayladağı’nın karşısında bulunan Yamadi kampına yerleştirilmiştir. Göç eden ailelerin acil ihtiyaçlarını karşılamak üzere ek aile tipi çadırlar gönderilmiş, çok sayıda bebek battaniyesi ve kıyafetinin sınıra ulaştırılması sağlanmıştır. Olası gelişmelere ve yeni mülteci dalgalarına yönelik de planlamalar ve hazırlıklar yapılmaktadır.
Türkiye Lazkiye’nin kuzey kırsalında ve Bayırbucak bölgesinde yaşanan gelişmelere hızla yanıt vererek insani açından atılması gereken tüm adımları atmaya başlamıştır. Türkiye bir yandan da uluslararası diplomasi kanallarını kullanarak BM ve NATO nezdinde çeşitli girişimlerde bulunmuş, Rus Büyükelçisi Dışişlerine çağrılarak bölgedeki bombardımanlar konusunda açık bir şekilde uyarılmıştır. Türkiye’de bölgedeki muhalif unsurlara yönelik yardımlarını da kararlı bir şekilde devam ettirmekte ve Suriye halkını desteklemektedir.