Darbe, ABD ve Avrupa ülkelerinin Venezuela'nın mali varlıklarına el koyması ile yeni bir aşamaya geçti.
ABD önce Maduro'nun teslim olmasını istedi. Olmayınca ülkedeki siyasi kriz üzerinden darbe tezgâhladı.
Bu noktada ordunun tavrı kilit bir noktaya geldi. Ancak ordu Maduro'dan yana bir tavır takınınca ABD'nin işi zorlaştı. ABD de, Guaido da ordunun desteğini talep etti.
Ancak ordu pozisyonunu değiştirmedi. Bazı bölgelerde alt düzeyli subayların darbe yanlısı göstericilere katılmış olması ise etkili olmadı.
Bunun yanında Rusya, İran ve Türkiye gibi ülkelerin açık desteği de ilk salvonun atlatılmasında rol oynadı. Bu noktadan itibaren ABD'nin parmağını şakırdatarak Maduro'yu deviremeyeceği anlaşıldı.
Gelinen noktada Maduro'nun ilk salvoyu atlattığını, öte yandan krizin sürece yayılacak olması dolayısıyla işinin zorlaştığını ifade etmek mümkün.
Zira ABD yönetimi yedi milyar dolarlık varlığı, devlet başkanı olarak tanıdığı Guaido'nun kullanımına tahsis etti. Bu durum ambargonun ilk uygulaması olarak kayda geçmiş oldu. Dahası muhalefet organize olmak için ciddi bir kaynağa kavuşmuş oldu.
ABD şimdilik Maduro'yu devirmekten vazgeçmedi. Ambargolarla sıkıştırmaya devam edecek, deviremeyeceğini anlayınca da anlaşmaya gidecektir.
Bu noktada ortaya çıkan soru ambargo yoluyla Maduro'nun devrilip devrilemeyeceği sorusudur.
Ambargo zaten ekonomik açıdan fazlasıyla sıkıntı yaşanan ülkede kitlelerin daha fazla mobilize edilmesine yol açabilir. Bu da yalnızca meşruiyet probleminin büyümesi değil, aynı zamanda Maduro'nun uğraşması gereken ciddi bir sorun olarak karşısına çıkacaktır.
Bütün bu tezgâhın ABD eliyle düzenleniyor olması Maduro açısından hem bir şans hem de ciddi bir problem. Şans, çünkü darbe girişiminin kitleler nezdinde mahkum edilmesi daha kolay olacak.
Büyük bir sorun olması ise ABD'nin Latin Amerika'yı arka bahçesi olarak görmesi ve diğer bölge ülkelerini Maduro'yu sıkıştırmak için organize edebilme kapasitesi. Birçok bölge ülkesinin Maduro karşıtı tavır takınması da ABD'nin işini kolaylaştıracaktır.
Nitekim ambargonun etkili olması noktasında üçüncü tarafların takındığı tavrın önemli olduğunu yakın zamanda Katar krizinde gördük. Ablukaya rağmen Katar'ın krizi atlatması Türkiye ve İran gibi ülkelerin Katar'a ihtiyaç duyduğu yardımı ulaştırması sayesinde olmuştu.
Venezuela krizinde de benzer bir tablo ile karşı karşıyayız.
ABD Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinin önemli bir kısmını Maduro'ya karşı mobilize ederken, Maduro ise Rusya, Türkiye, İran ve diğer ülkelere yaslanacaktır.
İşi zor olsa da bu durum Maduro açısından bir şans. Ekonomik kaynaklarını kullanarak krizi hafifletebilir. Ancak bunun için dolambaçlı yolları kullanması gerekecek.
Bir süre daha dayanıp, petrol ve altın rezervlerini ülke ekonomisi içine sokabilirse ABD masaya oturma opsiyonunu değerlendirmeye başlayacaktır.
ABD'nin dile getirdiği diğer opsiyon ise askeri seçenek.
Coğrafi yakınlığına rağmen bu seçeneğin neden kolay olmadığını bir sonraki yazıda açıklamaya çalışalım.
[Fikriyat, 30 Ocak 2019].