Uçak alçalırken camdan merakla bakanları, sarımtırak kurak bir görüntüyle karşılayan Amman'a iniyoruz. Orta seviye Türkçesini bizimle pekiştirmek için yakaladığı fırsattan pek memnun pasaport görevlisini geçip havalimanından çıkar çıkmaz, gelişmeye epeyce yolu olan bir diyara geldiğimize kani oluyoruz. Şehir merkezine uzanan yola, hemen her levhada İngilizce yönlendirmeler eşlik ederken, reklam panolarında bir Türk markası görmenin memnuniyeti ise bir başka…
Az ileride büyükçe bir üniversite kampüsünün önünden geçtikten sonra, Ölü Deniz'e giden yolun işaretleri gözüme çarpıyor. Bu arada Ürdünlü şoför de, başlıyor anlatmaya: "Ortadoğu'da güvenlik isteyen bize sığınıyor. Yüzbinlerce Suriyeli ve Mısırlıya kucak açtık" derken sesi gurur yüklü. Nüfusu 10 milyona henüz varmamış bir ülkede 1,3 milyon Suriyeli ağırlamak, herkesin harcı değil ne de olsa.
İş kafilesinden, "Tabii zenginliğiniz var mı?" diye soranlara, "Doğalgaz var ama az" diyor. Sonrasında, sahip oldukları fosfat ve potasyumdan bahsederken, bir anda Batı Amman'a giriş yaptığımızı not düşüyor. Bizi iş forumuna götürmeden önce şehri gezdirecek zira. Lakin şehrin doğusunu değil, gelişmiş batı yakasını…
O sırada adım attığımız muhit Philadelphia, Amman'ın tarihi ismini taşıyan modern çehresi. Çevredeki bina ve arabaların şehrin lüksünü tanımladığı bu muhit, Kuveyt'in işgalinde Ürdünlü zenginlerden yurda dönüş yapanların yerleştiği yermiş. İlerledikçe lüks moda markaların mağazaları belirirken, dikkat çeken bazı evlerin üstündeki nazarlık cümleler dikkatimi çekiyor.
BİR BÜYÜKŞEHİR
"Okumuşumuz çoktur" diyor, bu arada şoför. Ülkenin tamama yakını okuryazar ve 40'ı aşkın üniversitemiz var diye övünürken, komşularına diploma sayısıyla fark attıklarıyla hava atıyor. Konuşurken ara ara halkın Türkiye'yi sevdiğini ima ediyor, bildiği siyasi isimleri sayıyor.Şehri turlamaya devam ederken, bir köprünün üzerinden geçiyoruz. Buradan Doğu Amman da gözüküyor. Gecekonduların konduğu az gelişmiş doğu yakasına ve dolayısıyla ülkedeki malum gelir adaletsizliğine kuşbakışı bakarken başlayan hafif trafik için ise hemen açıklama geliyor: "Bugün haftanın ilk iş günü olduğu için trafik yoğun". Onların Pazar'ı, bizim Pazartesimiz…
Biraz ötede iş merkezlerinin olduğu bölge çıkıyor karşımıza. Yükselen binaların inşa halinde olduğu bu bölge, kalabalığıyla Amman'a dair izlenimlerimize renk katıyor. Bir büyükşehir olarak baktığımızda; kalkınmışlık düzeyi, Türkiye'nin çok eskide bıraktığı dönemlere muadil…
ÜRDÜN EKONOMİSİ
Geçtiğimiz Pazar günü Başbakan Davutoğlu iştiraki ile DEİK bünyesinde düzenlenen Türkiye-Ürdün İş Forumu münasebetiyle ziyaret ettiğimiz Amman, başkent sıfatıyla ülke ekonomisine dair anlamlı bir perspektif sunuyor. Kişi başına milli geliri Türkiye'nin yaklaşık yarısı kadar olan Ürdün, çok güçlü denemeyecek ancak dış şoklarla iç sıkıntılar arasında stabil kalmaya çalışan bir ekonomiye sahip. Özellikle son yıllarda bölgedeki gelişmelerin dolaylı ve dolaysız yansımaları, ülke ekonomisi üzerinde etkiler gösteriyor.Örneğin; Mısır-Ürdün arasındaki doğalgaz hattında meydana gelen sıkıntılar, ülkenin elektrik üretimi için pahalı alternatiflere başvurmasına yol açıp bütçe açığını tırmandırmış bir etken. Bunun yanı sıra, bölgenin iki sorunlu ülkesi Irak ve Suriye'ye sınırı olan Ürdün, tıpkı bizim gibi, buralarda süren kaostan da yıllardır etkilenmekte. Bu bağlamda mültecilerin maliyeti de hesapları bozarken, Ürdün'ün, 2012 yılında IMF ile yapma yoluna gittiği stand-by anlaşması çerçevesinde ekonomik istikrarını kazanmayı hedeflediğini görüyoruz.
Öte yandan mülteciler, nüfusun %20'sini aşkın bir kalabalığa ulaşarak, emek piyasasında basınç yaratıyor. İstihdam gelişiminin parlak olmadığı ülkede gençler işgücü piyasasını zorlarken, diğer yandan mülteciler de işsizlik oranının çift hanelerde kalmasına yardım ediyor. Bu nedenle, istihdam yaratan altyapı yatırımları gibi projeler, Ürdün için hayati önem taşıyor. Ve işte tam bu noktada, yabancı yatırımcıyı çekme hayalleri devreye giriyor.
BİR KIVILCIM
Amman'daki forumda yapılan konuşmalar, ülkenin altyapı, enerji, bilişim, sağlık, turizm ve ulaştırma gibi öncelikli alanlarda, yabancı yatırımlara ve ortaklık modellerine açık olduğunu, teşvikler sunduğunu söylüyor. Bölgedeki karmaşanın içinde Ürdün'ün sakin bir ortam sağladığını sürekli vurgulayan yetkililer, Akabe Özel Bölgesi'ni öne çıkarırken, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için oldukça istekli bir tablo çiziyor.Bu çerçevede Ürdün Başbakanı Ensour, "Teknolojinizi bu topraklara da getirin" derken hiç şüphesiz samimi bir talep iletiyor. Ensour ayrıca, bölgedeki yolların savaşa ve teröre teslimiyeti problemini aşmak adına, Türk mallarının Ürdün üzerinden yakın piyasalara taşınması için "Ro-Ro seferleri" fikrinin altını çiziyor. Hemen ardından söz alan Başbakan Davutoğlu ise, bu bağlamda İskenderun ve Akabe Limanları arası akışın gerçekleştirileceğini açıklarken, gelişime açık ülkedeki su, tünel ve metro ile ilgili projelerde ortaklıkların söz konusu olabileceğini hatırlatıyor.
Ve Amman'da upuzun bir gün bitiyor. Havalimanı istikametinde dönerken, caddelerdeki hareketin henüz sönmediğine şahit oluyoruz. Bir şeylerin eksikliği gecenin karanlığında dahi net olsa da, ortada bir potansiyel olduğu da açık… Taşı toprağı sarı Ürdün'e veda ederken vardığım sadet, "bu diyarlara sanki bir kıvılcım gerektiği" oluyor.
[Yeni Şafak, 29 Mart 2016].