Türkiye, Kürt meselesini ilk defa tartışmıyor ve öyle görünüyor ki bu konu daha uzun yıllar gündemin en önemli konularından biri olacak. Fakat son yıllarda yaşananlar, öylesine başdöndürücü bir hızla gelişti ki ortaya çıkan dinamikler, sorunun aldığı yeni haller, etkilediği zeminler ve göründüğü alanlar alabildiğine karmaşıklaştı. Öyle ki sanki bu meseleyi ilk defa konuşuyormuşçasına, hem siyasi dinamikleriyle, hem de konuşulabildiği zeminler açısından yepyeni bir bağlam var karşımızda. Şüphesiz, bu yeni bağlam, meselenin, en az son 20 yıllık tarihinde biriktirdiği gerilimlerin, başarı veya başarısızlıkların, dönüşümlerin, kırılmaların üzerinde yükseliyor. Fakat bugün gelinen noktada, gerek sorunun kendisi gerekse sorunu etkileyen tüm aktörler açısından, 10 yıl öncesinin veya 20 yıl öncesinin diliyle konuşmanın imkanı kalmamıştır. Daha açık bir ifade ile söylersek, Kürt meselesi önümüzdeki dönemlerde de bütün ağırlığıyla Türkiye gündeminin en önemli siyasal sorunu olarak kalmaya devam etse bile, tartışmaların anlam bulduğu ve sorunun konuşulduğu çerçeve, farklılaşmak zorundadır.
İçinden geçtiğimiz dönemi, az veya çok, bu farklılaşmanın veya dönüşümün başladığı dönem olarak saymak abartılı bir tespit sayılmaz. Bu dönemin en önemli özelliği, Kürt meselesinin, medya, asker, siyasetçi üçgenine sıkışmış bir çerçeveden uzaklaşıp, kamuoyu vicdanında da somut bir karşılığı olan, siyasal önemi giderek teslim edilen bir sorun olarak kabul edilmesidir.
Araştırmamızın önemi, bu geçiş döneminin fotoğrafını çekme kabiliyetidir. Aynı zamanda bu dönemi de aşacak bir biçimde, Kürt meselesindeki yapısal ve dönemsel sıkıntılara değinilmiş, bunların kamuoyu tarafından nasıl algılandığı ortaya çıkarılmış ve tartışılmıştır. Araştırmamız toplumun Kürt meselesini nasıl algıladığı, çözümü nerede gördüğü, iktidar ve muhalefet partilerinin mevcut açılıma yönelik tutumlarını nasıl bulduğu, açılım çerçevesinde dillendirilen talepleri nasıl karşıladığı, sorunun kaynaklarının neler olduğu, toplumsal bütünlüğü sağlayan değerlerin hangileri olduğu gibi konularda oldukça ilginç ve önemli veriler sunuyor.
Ortaya çıkan veriler, hangi şekillerde ele alınırsa alınsın, Kürt meselesi üzerine yapılan tartışmalarda hem derinliği artıracak hem farklı boyutları aynı anda görebilme imkanı sağlayacak bulgulardır. Bir kitaba dönüştürerek kamuoyunun dikkatine sunduğumuz bu araştırmanın, Kürt meselesinde, hangi siyasi pozisyonda olunursa olunsun, ezberleri bozacağını, doğruları tahkim edeceğini ve daha verimli bir tartışma zemini yaratacağını umuyoruz.