Türkiye şu anda döviz kurları üzerinden bir operasyonla karşı karşıya.
Farklı ekonomi uzmanlarının analizlerine bakıyoruz. Hükûmete yakın ya da muhalif olan ekonomistlerin uzlaştıkları nokta, Türkiye’ye karşı yeni bir saldırı ve operasyon girişiminin devreye sokulduğu.
Ekonomi uzmanları ve büyük finans kuruluşlarının yöneticileri son birkaç gündür yaşanan döviz kurundaki gelişmelerin, “hiçbir ekonomik teoriye uymadığını” söylüyorlar. Yaşananların “normal piyasa dinamikleri içinde açıklanamayacağını” vurguluyorlar.
Türkiye’nin mevcut ekonomik göstergelerinin kötü olmadığını rakamlarla ikna edici bir şekilde anlatıyorlar.
Spekülatif ve manipülatif ataklara dikkat çekiyorlar.
Türkiye’nin en büyük bankalarından olan İş Bankası’nın Genel Müdürü Adnan Bali, Türkiye’nin mevcut durumunu ekonomiden, ekonomik rakamlardan anlamayanlar için bile izah edici şekilde dün katıldığı bir televizyon programında ortaya koydu.
Uzun bir alıntı olacak ama Türkiye’ye yönelik bu ekonomik saldırının spekülatif ve manipülatif yönünün iyi anlaşılması bakımından söyledikleri önemli:
“Bütçe açığının GSYH oranı yüzde 2’yi aşacak. Yıl sonunda da 2.5’u aşması bekleniyor. Bunu kıyaslayın, önemli bir mali disiplin göstergesidir. Kamu borç stoku yüzde 30’ların altında... Bunun 3 katına gitmiş ülkeler var.
Türkiye’nin 1 yıl kalmış borç tutarı 180 milyar dolar... Bu tutarın 102,5 milyar doları bankaların yükümlülüğü. Bunun da yarısı 50 küsur milyar doları bankaların yurt dışı yerleşiklerin açtıkları mevduat hesapları. Diğer yarısı da borçlar. Bunların yenilenme oranı yüzde 110’a yakın. Yönetilebilecek bir düzeyde. Merkez Bankası nezdinde tuttuğumuz rezervler 28 milyar dolar. Her an nakde döndürülebilir 50 milyar dolar döviz var.
Bankacılık sisteminde açık pozisyon yok...”
Döviz kurlarındaki aşırı artışı speküle ve manipüle edenler, Türkiye’nin hazırlıksız yakalandığı yalanını söylüyorlar. Krizi derinleştirmeye uğraşıyorlar. Ellerinde mevcut olan her türlü olumsuz enstrümanı kullanmaya çalışıyorlar.
Türkiye’nin ekonomik olarak hazırlıksız yakalandığı yalanına karşı ekonomistler ve konunun ilgilileri zaten, önceki satırlardaki alıntıda olduğu gibi, gerekli cevabı veriyorlar.
Meselenin toplumsal ve siyasal boyutuna bakıldığında hem siyaset kurumu hem de toplum zaten bu tür saldırılara karşı uzun süredir hazırlıklı.
Son 6 yıllık süreçte toplum ve siyasal iktidar birçok sınamadan geçti.
Farklı darbe girişimleri ile yüzleşti. Çok daha derin saldırıları bertaraf etti. Direnerek mücadele ederek her türlü darbe, saldırı ve işgal girişimini etkisiz hâle getirdi.
Bu bağlamda, ekonomi üzerinden Türkiye’yi hizaya sokmak isteyenlere gerekli cevabı toplum en makul şekilde veriyor.
Panik yapmıyor. Karamsarlığa kapılmıyor. Hükûmete ve devlete desteğini açıklıyor.
Bunun bir ekonomik saldırı girişimi olduğunu anlaması için birkaç göstergeye bakıyor.
FETÖ’cüler, diğer terör örgütleri ve Türkiye düşmanlarının bu tip krizlerde nasıl hareket ettiğini bildiği için, onların bu krizde de canla başla Türkiye’nin aşağı çekilmesi için uğraşmasını görünce meseleye bakışı netleşiyor.
Küresel efendilerinin verdiği emirleri, bunların eksiksiz nasıl yerine getirdiğini izliyor.
Dolayısıyla tarafını seçmekte zorlanmıyor. Ekonominin değişen rakamları ile artık çok ilgilenmiyor.
15 Temmuz darbe ve işgal girişimini bertaraf etmiş bir devlet, hükûmet ve toplum bu badireyi de atlatacaktır.
[Türkiye, 14 Ağustos 2018].