SETA > Atölye |
Tunus'ta Siyasi Kriz

Tunus'ta Siyasi Kriz

Tunus, son yaşanan gelişmelerle istikrarsızlığa sürüklenme riskiyle karşı karşıya kaldı. Son aylarda tansiyonun iyice arttığı ülkede, anayasa çalışmaları iktidarda bulunan muhafazakârlar ile laik kesim arasında yeniden bir diyalog kuruluncaya kadar askıya alındı.

Arap dünyasında değişimin başladığı ve demokratik dönüşüm sürecinde en ümit verici adımların atıldığı ülke olan Tunus, son yaşanan gelişmelerle istikrarsızlığa sürüklenme riskiyle karşı karşıya kaldı. Son aylarda tansiyonun iyice arttığı ülkede, anayasa çalışmaları iktidarda bulunan muhafazakârlar ile laik kesim arasında yeniden bir diyalog kuruluncaya kadar askıya alındı. Bundan sonra üzerinde durulması gereken birincil meseleler iyi tespit edilir, karar alıcılar arasındaki talep ve karşılıkları doğru anlamlandırılırsa olası senaryolar üzerinden Tunus’un yakın geleceğine dair isabetli önermelerde bulunmak mümkün olabilir.

Tunus’ta siyasi krizin başlamasına ve göstericilerin sokağa dökülmesine neden olan olay muhalefetteki Halk Partisi lideri ve kurucu meclis üyesi Brahimi’nin Temmuz ayında gerçekleştirilen bir suikast sonucu hayatını kaybetmesi olmuştu. Muhalif milletvekili Brahimi’nin öldürülmesine tepki olarak 50’den fazla milletvekili, hükümet istifa edene kadar meclisteki çalışmalara katılmayacaklarını açıklamış, Tunus’un en büyük işçi sendikası UGTT’nin ülke genelinde grev çağrısında bulunmasıyla ülkedeki gösteriler büyümüştü. Bu gelişmelere paralel olarak İçişleri Bakanlığı’nın muhalif lider Brahimi’nin, geçtiğimiz Şubat ayında gerçekleşen Şükrü Belaid suikastında kullanılan aynı silahla öldürüldüğü açıklaması, saldırıların belirli bir plan dâhilinde gerçekleştirildiğine işaret ediyor. Şubat ayında gerçekleştirilen ilk suikastın akıllarda bıraktığı soru işaretleri tam olarak giderilmeden benzer bir ikinci olayın yaşanması ve Cezayir sınırında 8 askerin hayatını kaybettiği saldırılar da bu şüpheleri destekler niteliktedir.

MISIR’DA GERÇEKLEŞEN DARBENİN TUNUS’TAKİ GÖSTERİLERE ETKİSİ

Tunus’ta yaşanan bu gelişmelere paralel olarak, bir başka devrim ülkesi olan Mısır’da yaşanan karışıklıklar ve Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin darbeyle görevinden uzaklaştırılması, Tunus hükümetinde endişelerin artmasına neden oluyor. Devrimden sonra demokratik hayata geçişte en başarılı ülke olarak gösterilen Tunus’ta bugüne kadar elde edilmiş kazanımların yaşanan karışıklıklarla birlikte sabote edilebileceğine dair endişeler mevcut. Nahda Partisi lideri Raşid Gannuşi ise olaylarla ilgili Reuters’e yaptığı açıklamada yaşanan olayların “özellikle Mısır, Suriye ve Libya’daki şiddetin yanındaki tek başarılı modeli öldürmek” için gerçekleştirildiğinin altını çizerek, Tunus’ta Mısır’daki senaryonun yaşanmayacağını vurguladı. Tunus muhalefeti ise Mısır’da yaşanan olayların aynısını kendi ülkelerine taşımak için ülkedeki karışıklık ortamını kullanmaya çalışıyor. Yaşanan bu olaylar en başında hükümeti tedirgin etmiş olsa da Tunus halkının genelinin Mısır’daki olaylara şüpheci bir gözle yaklaşması hükümet tarafını rahatlatmış durumda. Ayrıca Mısır’dan farklı olarak devrimden sonra gerçekleştirilen seçimlerde Nahda Partisi %37 oranında oy almasına rağmen hükümeti Tunus’un iki büyük seküler partisi ile paylaşmayı tercih etti. Bu aynı zamanda yeni anayasa yapım sürecinde karşılaşılabilecek olası sorunlar ve krizler karşısında sorumluluğun da diğer partiler arasında paylaşılması anlamına geliyor.

TROYKA’YA YÖNELİK ELEŞTİRİLER

Tunus’ta Troika da denilen hükümetin üç ortağına yönelik eleştiriler ilk zamanlarda ekonominin iyileştirilmesi, yüksek işsizlik oranı, dini hükümlerin yeni anayasada yer alıp almayacağı şeklinde iken, bugün gelinen noktada Tunus’ta eleştirilerin yaslandığı iki farklı ve önemli odak daha belirdi: güvenlik durumu ve terör tehdidi. Geçtiğimiz aylarda Tunus-Cezayir sınırındaki Şambi dağında patlayan mayınlar ve geçtiğimiz haftalarda aynı yerde 8 askerin hayatını kaybetmesi ülkede gerilimin yeniden yükselmesine neden olmuştu. Saldırılar sonrasında Tunus güvenlik güçlerinin yaptığı çelişkili açıklamalar ve sorumlular hakkında kesin bir delilin sunulamamış olması huzursuzluğu arttıran nedenler arasında. Hükümet, olaylardan sorumlu olarak Tunus’ta karşı devrim niyetiyle hareket eden gruplara destek veren laik ve liberal yöneticileri gösteriyor. Hükümet içerisindeki bir başka grupsa yaşanan olaylardan Selefileri ve Cihatçıları sorumlu tutuyor. Ancak bahsedilen grupların olaylarla arasındaki bağlantılar kesin delillerle ortaya çıkarılabilmiş değil. Bu iddialara karşılık laikler ve Selefiler, hükümeti suikastın arkasındaki gerçeği saklamak için Selefi militanları bir günah keçisi olarak kullanmakla suçluyorlar.

Yaşanan bu gerilimde tarafların birbirlerine karşı takındığı tutumdan da anlaşılabileceği üzere Tunus’ta İslamcılarla laikler arasında bir uzlaşmazlık ve açık bir güven problemi bulunmakta. Şayet taraflar arasında bir uzlaşma sağlanamaz ve ihtilaf edilen konular artarsa tarafların birbirlerine karşı duyduğu şüphe ve güvensizlik çatışmalara dönüşebilir.

Bugün gelinen noktadan hareketle Tunus için iki farklı senaryodan bahsetmek mümkün. Bunlardan birincisi olan tarafların anlaştığı ve bir uzlaşma zemini bulmuş oldukları senaryoda, kurucu meclis ve hükümet anayasa çalışmaları müddetince varlıklarını korurlar ve mümkün olan en hızlı sürede anayasa tamamlanır ve ilan edildiği gibi 17 Aralık’ta seçimler yapılır. Uzlaşmanın sağlanamadığı ikinci senaryoda ise tansiyonun yükselmesi ve artan terör eylemlerinin ülkede kaotik bir ortamın oluşmasına ve meclisin dağılmasına neden olması muhtemeldir. Böylesi bir durumda tamamıyla teknokratlardan oluşan bir komisyonun anayasa çalışmalarını tamamlaması beklenebilir. Ancak bu senaryoda üzerinde durulması gereken nokta, Mısır’dakinden farklı olarak Tunus muhalefetinin sokak protestocularını siyaseti değiştirebilecek önemli bir kitle haline getirebilme gücünden yoksun olmasıdır.

SÜRECE YÖN VERECEK MUHTEMEL FAKTÖRLER

Tunus ta yaşanacak olaylara yön verecek faktörlerden belki de en önemlisi Nahda Partisi’nin süreç içerisinde alacağı pozisyondur. Nahda’ya muhalefet tarafından en çok yöneltilen eleştiri hükümetin elinde tuttuğu gücü paylaşmak istemeyişidir. Ancak şu ana kadar Nahda Partisi’nin ılımlı bir çizgide seyrettiği görüldü ve gizli bir ajanda takip ettiğini gösterir bir durum yaşanmadı. Zaten seküler sol iki partiyle oluşturduğu koalisyon Nahda’nın böyle bir niyeti olma olasılığını zayıflatmıştır. Bu tartışmada Nahda’nın gücü bir tarafa, muhalefetin hâlâ Nahda’nın istikrarını tehdit etme ve meşruiyetini sorgulama gibi bir gücünün olduğunu belirtmek gerekir. Eski rejimin aktörlerinin de muhalefete desteği düşünüldüğünde Tunus içerisinde sürdürülen muktedir olma mücadelesinin çok boyutlu olduğunu söylememiz mümkün. Eski düzenin ayrıcalıklarına sahip olan elitler ile yeni süreçte istediklerini bulamayanlar siyasi süreci baltalama çabası içine girmektedirler. Tunus’ta farklı gruplar arasındaki bu mücadeleden zarar görmemek adına Nahda Partisi için önemli olan sadece seçimleri kazanmak değildir, aynı zamandan devletin seçmen kitlesini, ulusal değerleri tehdit etmeden devrim sonrası bir düzen inşası kurabileceklerine ikna etmeleri gerekir.

Tunus’ta siyasi süreç üzerine bir çıkarımda bulunmak istenirken sosyo-ekonomik durum en çok gözden kaçırılan konulardan biri ve aynı zamanda sürece yön verecek ikinci önemli faktör. Sosyo-ekonomik durumun zayıflığı zaten eski düzenin devrilmesinin bir nedeniydi ve ülkenin kalkınmasının önünde bir problem olarak şimdiki hükümete miras kaldı. Geçtiğimiz birkaç ay içerisinde S&P ve Moody’s gibi kredi derecelendirme kuruluşları Tunus’un kredi notunu düşürdüklerini açıkladı. Diğer taraftan artan terör olaylarına karşı alınacak askeri tedbirlerin Tunus ekonomisine ağır bir yük getireceği açık bir gerçek. Son haftalarda Bardo meydanında gerçekleştirilen gösterilerde İslamcı ya da laik sloganlardan daha fazla “İş, Özgürlük ve Onur” sloganı atıldı. Bugün önemle üzerinde durulması gereken nokta, toplumu tehlikeli kutuplaşmaların oluşmasına ve ideolojik bir savaşın çıkmasına izin vermemek ve farklı grupların işbirliği ile sosyal düzen ve istikrarın tesis edilmesine çalışmaktır.

Bölgesel gelişmeler ise Tunus’taki süreci etkileyebilecek diğer önemli faktör. Tunus’taki hareketlenmeleri bölgedeki yeni gelişmeler ve yarattıkları etkilerden bağımsız değerlendirmemek gerek. Müslüman Kardeşler, demokratikleşme süreçlerini güçlendirmek ve demokratik ülkelerin desteğini almak için Batılı ülkelere yaklaştıkça, milliyetçi ve Selefi gruplar Nahda karşıtı şemsiye altında birleşerek kendilerine cephe almaktadırlar. Kendi aralarında ciddi ayrılıkların söz konusu olduğu bu gruplar, Nahda söz konusu olduğu zaman aynı blokta toplanabilmektedirler.

KRİZİN AŞILMASI YÖNÜNDEKİ BEKLENTİLER VE TUNUS’UN GELECEĞİNE DAİR

Sürece yön verecek başlıkların hem birbirini etkilediğini hem de birden fazla aktör tarafından şekillendirilmek istendiğini söylemeliyiz. Tunus’ta Nahda Partisi’nin muhalefetle olan ilk görüşmesinden herhangi bir sonuç çıkmamış olsa da, iktidarın büyük ortağının taraflarla müzakere etmeye ve masaya oturmaya hazır olduğunu göstermesi gergin gündemi yumuşatmakta başarılı oldu.

Meclis Başkanı ve mensubu olduğu Tekatül Partisi’nin söylemlerini yumuşatması ve Gannuşi’nin Nida Partisi lideri es-Sebsi ile Paris’te gizli bir görüşme gerçekleştirmesi tarafların uzlaşma ihtimalini göstermektedir. Karşı karşıya olunan krizi aşmak için atılacak adımlar Tunus’un geleceği için olduğu kadar Ortadoğu’da siyasetin renginin ne olacağı tartışması için de önemlidir. Sosyal ve ekonomik alanda yaşanan ciddi sıkıntılara rağmen Tunus bugüne kadar devlet geleneğine bağlı kalmıştır. Ancak son yaşanan suikastlar ve sonrasında gelişen olaylar göstermiştir ki, görünmez derin güçler geçiş dönemini baltalamak için elinden geleni yapacaktır. Şayet bu derin güçler başarılı olur, Tunus’ta siyasi cinayetlerin ve karışıklıkların önüne geçilemezse önümüzdeki dönemde Tunus’ta ancak koalisyonlarla hükümetlerin kurulabildiği zor bir dönem söz konusu olabilir. Buna karşılık Tunus bu krizden hâlihazırda var olan kurum ve araçlar sayesinde çıkılabilirse, bu, devlet kurumlarına olan inancı güçlendirecek ve Tunus’u bölge ülkeleri nezdinde tam bir demokratik model olarak öne çıkaracak önemli bir adım olacaktır.