Amerikan Başkanı Trump’ın Suriye’den çekilme kararıyla birlikte, Türkiye ile Rusya arasında Fırat’ın batısında mümkün olan iş birliğinin nehrin doğusuna da taşınıp taşınamayacağı sorusu gündeme geldi.
Fırat’ın batısındaki bu iş birliği sayesinde, Türkiye’nin DEAŞ ve PKK/PYD’ye karşı Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarını gerçekleştirmesi mümkün olurken, İdlib’de iki ülke arasında varılan anlaşma yeni bir mülteci dalgasına ve çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine yol açacak çatışmalara engel oldu. Rusya ise, başta ekonomik ve askerî olmak üzere başka birçok alanda doğrudan iş birliği yaptığı Türkiye ile Suriye’de doğrudan karşı karşıya gelmek zorunda kalmazken, Suriye’deki askerî varlığını güçlendirme imkânı buldu.
Ama Fırat’ın batısında Ankara ile Moskova arasındaki bu iş birliğinin sınırları da vardı.
Her iki ülke de esas olarak kendi çıkarlarına odaklandığı için bu çıkarların çatıştığı noktalarda birbirlerini rahatsız edecek adımlar da attılar.
Tel Rifat meselesi bu çıkar çatışmasını ve Türkiye ile Rusya arasındaki iş birliğinin sınırlarını gösteren örneklerin başında gelir.
Afrin ve Tel Rifat, Rusya’nın PKK/PYD politikasındaki ikilemi ya da ikircikli tavrı gösteren en açık örnektir ve bu örneğin şimdi Fırat’ın doğusunda tekrarlanması riski söz konusudur.
Ne yapmıştı Rusya, Afrin ve Tel Rifat’ta?
Afrin’deki PKK/PYD varlığına karşı Zeytin Dalı Harekâtı’nı yapmasına göz yumduğu Türkiye’nin Tel Rifat’ı kontrol etmesine karşı çıkmış ve buradaki PKK/PYD varlığının devamını sağlamıştı. Örgütün 2016 başında bu bölgeyi ele geçirmesinde de Rusya’nın hava bombardımanı etkili olmuştu.
Afrin, Rusya’nın başka alanlarda iş birliği yaptığı Türkiye’nin PKK/PYD’ye karşı Suriye topraklarında operasyon yapmasına ses çıkarmamasının, Tel Rifat ise Moskova’nın bu örgütten tamamen vazgeçemediğinin göstergesidir.
PKK/PYD’nin Suriye’de esas olarak ABD güdümünde olduğu dönemde örgüte karşı bu şekilde ikircikli bir politika izleyen Rusya’nın, şimdi ABD’nin bu örgütü yüzüstü bırakıp Suriye’den çekilme kararı verdiği dönemde nasıl bir politika izleyeceği merak ediliyor.
PKK/PYD’nin, kendisine yeni hami bulma çabaları çerçevesinde bir yandan Fransa bir yandan ise Rusya-Şam ile görüşmeler yaptığı biliniyor.
Fransa, Suriye’de etkin bir aktör olabilecek kapasiteye sahip olmadığına göre Rusya’nın tavrı gerek PKK/PYD’nin Suriye’deki geleceği gerekse Türkiye-Rusya ilişkilerinin bundan sonraki seyri konusunda belirleyici olacak.
Ankara’nın bu konuda Moskova’dan beklentisi çok açık.
Rusya’nın PKK’yı Suriye’deki bütün uzantılarıyla birlikte terör örgütü olarak tanımlaması ve bu örgüte karşı Türkiye ile dayanışma içerisinde hareket etmesi. Uluslararası terörizme karşı mücadele bunu gerektiriyor.
Türkiye’nin Batılı ülkelerle ilişkilerinde yaşadığı en önemli sorunun bu ülkelerin PKK ve FETÖ gibi terör örgütleri konusunda ikircikli politikaları olduğu hatırlanırsa, Moskova’nın Ankara ile son dönemde iyi gelişme gösteren ilişkilerini riske atmamak için Türkiye’nin terör örgütleri konusundaki hassasiyetine dikkat etmesi gerekiyor.
Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın herhangi bir şekilde varlık göstermesine kesinlikle tahammül etmeyecek olan Türkiye, yakın ilişkilere sahip olduğu Rusya’dan buna uygun şekilde davranmasını bekliyor.
Suriye’nin yeniden inşasında ve varılacak barışın kalıcı olması konusunda Türkiye’nin desteğine ihtiyacı olan Moskova’nın, ABD’nin çekilmesi sonrasında PKK/PYD’nin Fırat’ın doğusunda ya da batısında bir şekilde varlığını sürdüreceği ve otorite sahibi olacağı hiçbir formüle sıcak bakmaması gerekiyor. O bölgede ihtiyaç duyulan şey, bu örgütün tasfiye edilmesi ve bölgenin asıl sahiplerinin evlerine dönmesine imkân verilmesidir.
Bunun için ise Rusya’nın, PYD ile iş birliği yolları aramak yerine bu örgütün nasıl tasfiye edileceği konusunda Türkiye ile birlikte ortak hareket etmesi doğru seçenek olacaktır.
Moskova, kendisinin tavrı ne olursa olsun, Türkiye’nin sınırlarının ötesindeki PKK/PYD varlığına karşı harekete geçeceğini bilerek hareket etmelidir. Suriye’de Türkiye’nin güvenliğini dikkate almayan bir düzenin kurulması mümkün olamaz.
Bugün Rusya’ya gidecek olan Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı, MİT Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü’nden oluşan heyet Moskova’daki muhataplarına bu gerçeği açık bir şekilde anlatacaktır.
[Türkiye, 29 Aralık 2018].