SETA > Haber |
PKK Sivil Cinayetlerle Neyi Hedefliyor

PKK Sivil Cinayetlerle Neyi Hedefliyor?

PKK geçtiğimiz üç yıl içinde toplam 943 saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırıların yüzde 68,8’lik kısmı devletin güvenlik kurumlarına karşı düzenlenirken, yüzde 31,2’lik kısmı sivil hedeflere yönelikti.

Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesine bağlı Çiftlik köyünün Türkmen mezrasında bakkal dükkânı işleten ve AK Parti’ye yakınlığıyla tanınan Mevlüt Bengi 26 Haziran’da PKK’lı teröristler tarafından evinden kaçırıldıktan sonra Yaygınyurt köyü kırsalında öldürüldü. 24 Haziran seçimlerinde AK Parti’nin sandık müşahidi de olan Bengi’nin seçimlerden iki gün sonra katledilmesi, PKK’nın doğu ve güneydoğu illerindeki “ideolojik jenosit” eylemlerinden sadece birisi. PKK’nın sivillere dönük saldırılarını başlı başına ideolojik bir gerekçe üzerinden okumak da yeterli bir değerlendirme olmaz. Örgütün kırsal alanlardaki taktik ve operatif saldırı açmazları ve şiddeti kendine müzahir siyasi partiler vasıtasıyla kurumsal bir siyasi kimliğe büründürme çabası da göz ardı edilmemeli.

PKK ne yapmak istiyor?

PKK geçtiğimiz üç yıl içinde toplam 943 saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırıların yüzde 68,8’lik kısmı devletin güvenlik kurumlarına karşı düzenlenirken, yüzde 31,2’lik kısmı sivil hedeflere yöneldi. Sivil hedefler arasında en dikkat çekenleri ise özel girişim ve yatırımlar, özel mülkiyete konu olan şahsi varlıklar ve sivil şahısların doğrudan yaşam hakları oldu. Yol kesme ve kundaklama, suikast, adam kaçırma, cinayet, kundaklama, bombalı araç saldırısı ve intihar yeleğiyle yapılan saldırılar, PKK’nın sivillere yönelik gerçekleştirdiği saldırıların başında geldi. Sivilleri günlük yaşam seyirlerini değiştirmeye, kaygılı, endişeli ve gelecekten ümitsiz bir hayat yaşamaya ve ideolojik değişime zorlayan bu saldırılardan suikast ve adam kaçırma/öldürme yöntemleri, PKK’nın kent terörü stratejisinin çökmeye başladığı 2016 yılının ortalarından itibaren hız kazandı. 13 Ağustos 2016'da Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesinde AK Parti ilçe gençlik kolları başkanı Naci Adıyaman'ın öldürülmesi, 9 Ekim 2016’da Van Özalp’a bağlı Aşağı Mollahasan köyünde AK Parti Özalp ilçe başkan yardımcısı Aydın Muştu’nun evinde öldürülmesi, 16 Ekim 2016'da Van'ın Erciş ilçesinde belediye meclis üyesi ve Latifiye mahallesi muhtarı Mehmet Şerif Doğu’nun öldürülmesi ve 16 Nisan 2017’de AK Parti Muradiye ilçe başkanı İbrahim Vanlı'ya yönelik gerçekleştirilen saldırı, PKK’nın şehir stratejisindeki çöküşün ardından gerçekleştirdiği saldırılardan sadece bir kaçı.

Ağrı bölgesinde bulunan Ağrı dağı ile Tendürek dağı ve Kars bölgesinde bulunan Madur dağı Çemçe alanı PKK’nın Doğu Anadolu bölgesinde örgütsel varlığını sürdürebilmesi için stratejik bir öneme sahip. Ağrı dağı ve Tendürek dağındaki PKK varlığı, lojistik, ikmal ve istihbarat bakımından Doğubayazıt ve çevresindeki yerleşim alanlarındaki PKK’nın işbirlikçileri tarafından sağlanıyor. PKK’nın Tendürek’teki varlığına yönelik son iki yıl içindeki operasyonlar oldukça etkili sonuç verdi. Geçtiğimiz son iki yıl içindeki askeri operasyonlar Tendürek dağı bölgesindeki PKK varlığına karşı önemli bir etki doğurdu. Aynı zamanda Tendürek’teki PKK ile Doğubayazıt arasındaki irtibat da önemli ölçüde engellendi. Şimdi aynı şey Ağrı dağındaki PKK ile Doğubayazıt ve çevresindeki alanlar için uygulanıyor. Güvenlik kuvvetleri bir taraftan Ağrı dağındaki PKK varlığına son verirken diğer taraftan PKK ile örgütün kentsel irtibatını kesiyor.

2018 yılında sadece Ağrı’da 26 terörist öldürüldü, üç terörist yakalandı ve çok sayıda işbirlikçi de gözaltına alındı. Bununla birlikte, Afganistan’dan Avrupa ülkelerine yönelen uyuşturucu kaçakçılığının güzergâhlarından biri olan Balkan rotası üzerinde, Türkiye’ye giriş kapaklarından biri olan Doğubayazıt’taki narko-terör operasyonları da etkili sonuçlar üretti ve PKK’nın finansal kaynak akışını bu bölgede önemli derecede önledi. PKK’nın Ağrı’daki kapasite yetmezliğini örtbas etmek için bir hikâyeye ihtiyaç duyabileceği göz ardı edilmemeli. Dolayısıyla örgüt hem yerel alanlarda kendi ideolojisine müzahir olmayan sivilleri öldürerek bu başarısızlığı “devlet ajanı” olarak nitelediği kişilere karşı nefret geliştirmek suretiyle örtbas etmeye hem de geliştirilen nefret duygusuyla kendine müzahir kitleyi bir arada tutmaya çalışıyor. Bununla birlikte PKK, terör stratejisindeki başarısızlığın getireceği çözülmeyi önlemek için ihtiyaç duyduğu muarız ideoloji kaldırıcını, hükümet partisinin kurumsal kimliği üzerine inşa ederek nefreti devlet-hükümet ekseninde derinleştirmeyi hedefliyor. Suikast, adam kaçırma ve infaz eylemlerinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki AK Parti’ye mensup ya da yakın kişilerle güvenlik korucularını hedef alması bir rastlantı olarak görülmemeli. AK Partili kişileri “ajan”, güvenlik korucularını da “kontra” olarak tanımlayan PKK, AK Parti ve güvenlik koruculuğu karşıtlığı üzerinden, sosyolojik alan hâkimiyetine yönelen bir durumu muhafaza etmek istemektedir.

Terör saldırılarından sadece PKK mı sorumlu?

PKK 30 Haziran’da yaptığı açıklamada Mevlüt Bengi’yi kaçırarak öldürmesini de “ajanlaşma” argümanıyla meşrulaştırmaya çalışıyor ve yerel halk üzerinde korku ve baskı oluşturarak, devlet kurumlarıyla halk arasındaki vatandaşlık bağını zayıflatmayı hedefliyor. Bengi’nin 2015 yılından bu yana devlete bilgi sağladığı için öldürüldüğünü iddia eden PKK’nın, bu eylemi 24 Haziran seçimlerinden iki gün sonra gerçekleştirmiş olmasını, Ağrılılar da terör propagandasının ötesinde değerlendirmiyor. Örneğin isminin saklı kalması koşuluyla konuşan Ağrılı bir vatandaş, PKK’nın önümüzdeki yıl gerçekleşecek yerel seçimlerde Ağrı ve ilçelerinde PKK ideolojisine yakın partinin belediye seçimlerini kazanması için, şiddete dayalı bir stratejiyle etki oluşturma çabasına şimdiden giriştiğini söylüyor.

HDP’li bir milletvekilinin, cinayeti önce faili meçhul bir saldırı olarak kınaması, fakat failin PKK olduğu öğrenildikten sonra terör örgütünü kınayamaması, etnik kimliğe dayalı siyaset yapan oluşumların, PKK’nın şiddet stratejisine bakışındaki terör tahakkümünü bir kez daha gözler önüne koydu. HDP’li yöneticilerin, saldırı sonrasında hükümet yetkilileri tarafından kendilerine yöneltilen eleştirileri, partileriyle örgüt arasındaki ideolojik bağı kesmek için bir davetten ziyade tehdit olarak değerlendirmesi, kendilerinden beklenilen siyasi sorumlulukla da uyuşmuyor.

PKK açısından bakıldığında, yerel yönetimler örgütün hayatta kalabilmesini sağlayan insan ve finans kaynağına aracılık etmesi bakımından hayati derecede önemli görülüyor. Örgütsel büyüme sürecini sağlayan sosyal alanlara erişebilmesi ve bu alanları kontrol edebilmesi için belediyelerin lojistik ve ikmal imkânlarını kullanması, PKK terör örgütü için operatif anlamda ayrıca önemli. PKK ile ideolojik ortaklıkları bulunan siyasi partilere ait belediyelerde, ölen teröristlerin yakınlarının istihdam edildiği, belediye bütçelerinden PKK yanlılarına yardım verildiği, öldürülen PKK’lıların ve onları ideolojik olarak destekleyenlerin isimlerinin sokaklara verildiği, belediye yönetimlerine kayyum atanmadan önceki süreçlerde görülmüştü. Bu hamlelerle, PKK’nın siyasi partiler aracılığıyla sürekli olarak canlı kalmasının amaçlandığı malum. Böylelikle siyasi partinin kendine ait kitle tabanı ile PKK destekçiliği özdeşleştirilebilmekte ve PKK ideolojisi de yerleşik hale getirilebilmektedir. Öte yandan, aynı belediyelerin çeşitli gençlik faaliyetleri, sosyal organizasyonlar ve eğitim programları düzenleyerek örgüte eleman, PKK ideolojisine de sempatizan devşirdiği geçmiş yıllarda görülmüştü. Bütün bunlarla birlikte belediyeler, örgüt ideolojisinin yerel yönetimlerin siyasi kimliği üzerinden uluslararası ortamlara taşınması için de rol almıştı.

Önümüzdeki yıl gerçekleşmesi planlanan yerel seçimlerin öncesinde, PKK’nın kendisine müzahir siyasi partinin adaylarının seçilmesi ve yerel yönetimler üzerindeki etkinliğini artırmak için, siyasi ve demografik dinamikleri hassas olan bölgelerde, sivilleri hedef alacak silahlı eylemlerde bulunması muhtemel.

PKK’nın sivillere yönelik saldırılarında göze çarpan iki temel argümanının, taktik ve operatif başarısızlıklarını örtmek ve şiddet stratejisini siyasi parti kimliğiyle örtüştürmek olduğu rahatlıkla görülüyor. Bununla birlikte, PKK’nın sivillere ve siyaset yapan yerel aktörlere saldırması, örgütün hedef seçiminde ahlaki bir sınırının olmadığını da ortaya koyuyor. Bu saldırıların en önemli sonuçlarından biri de PKK ile etnik kimliğe dayalı siyaset yapan Kürt siyasal oluşumların ilişkisinin sürdürülemezliğidir. Etnik kimliğe dayalı siyaset yapan yasal Kürt siyasal oluşumlarının iki temel problemi, Türkiye partisi olamama ve PKK ile olan ilişkileridir. Etnik temelli siyasi hareketlerin bir büyüme sınırı olacağı kabul gören bir yaklaşımdır. Ancak burada etnik kimlik tarifinin nasıl yapılacağı ve bu kimliğin siyasi ve sosyal sınırlarının nasıl belirleneceği üzerine yapılan tartışmalar meseleyi daha da muğlaklaştırmaktadır. PKK ile paylaşılan siyasal hedef, taban ve kitle, milliyetçi Kürt siyasal hareketlerinin yasallığı sorununu sıklıkla gündeme getirmektedir. Zira PKK’nın mı milliyetçi Kürt siyasal hareketlerinin kontrolünde, yoksa milliyetçi Kürt siyasal hareketlerinin mi PKK’nın kontrolünde olduğu önemli bir ikilem oluşturmaktadır. Bu ikilem, PKK’nın terör eylemleri bağlamında Türkiye’deki seçim süreçlerinin analizi yapıldığında, PKK ile hedef ve taban ortaklığına sahip olan milliyetçi Kürt siyasi partilerini de analiz birimlerine dâhil etme zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Öyle ki bu hareketlerin terör örgütüyle olan ilişkisi hukuken yargı müktesebatında, ahlaken de kamu algısında sorun olarak varlığını sürdürmektedir.

[AA, 12 Temmuz 2018]