Özellikle Avrupa devletlerinden bazıları “PKK bizim için tehdit değildir” iddiasıyla Türkiye’nin terörle mücadelesine yüklenmekte. En son Kati Piri tarafından net bir şekilde ortaya koyulan bu iddia, farklı formlarda Avrupa başkentlerinde karşılık buluyor. İddianın iki sorunlu tarafı var.
Birincisi, diyelim ki bu iddia doğru ve PKK Avrupa için bir tehdit değil. Bu iddiadan hareketle Türkiye’nin tam olarak ne yapması bekleniyor? Terörün tanımında “Avrupa için tehdit oluşturması” şeklinde bir madde mi var? Ya da Avrupa’ya tehdit oluşturmayan örgütlerle, bu örgütlerin tehdit oluşturduğu ülkelerin mücadele etmesindeki sorun nedir? Türkiye kendi milli güvenliğini sağlamak için atacağı adımlarda, kendi tehdit algılarıyla mı yoksa Avrupa’nın tehdit algılarıyla mı hareket etmeli? Avrupa’ya bir tehdit oluşturmuyorsa, PKK’nın Türkiye’ye yönelik tehdidi göz ardı mı edilmeli?
İkincisi ise PKK analizinin Avrupa başkentlerinde oldukça sığ bir şekilde yapılması. Yani bu iddianın özünde yanlış olmasıdır. PKK’nın Avrupa’ya yönelik tehdidinin şekli ve içeriği birtakım farklılıklar gösterse de bu durum PKK’nın Avrupa için de tehdit olduğu gerçeğini değiştirmez.
PKK Suriye’deki kontrolsüz göç, etnik temizlik ve demografik mühendislik gibi olguların bir kaynağıdır. Avrupa’nın sürekli şikâyet ettiği, seçimlerin sonuçlarını etkileyecek kadar fenomenleşen, aşırı sağın yükselişinde etki sahibi olan bu olgular PKK tarafından tetiklenmekte. Sadece Türkiye’de yüz binlerce mülteci, PKK’dan kaçıp yeni yaşam yeri arayışına girdi. Bunların bir kısmı Avrupa’ya ulaşmış, bir kısmı da ulaşmaya çalışmakta. Avrupa kontrolsüz göçle baş etmek istiyorsa, PKK terörüyle de mücadele etmeli.
PKK onlarca Avrupalıyı radikalleştirdi. Suriye’de PKK saflarına katılan Avrupalılar, ülkelerine döndüklerinde beraberlerinde radikal ideolojilerini ve terörist zihniyetlerini de getirecekler. PKK saflarında “DEAŞ’la mücadele kılıfında” çok sayıda masum katleden bu radikaller, Avrupa’daki radikalleşmeyi de derinleştirecekler. Bu psikopatlardan birisi Avrupa’da terör eylemine giriştiğinde, Avrupa göz yumulan radikalleşmenin ne tür bir tehdit olduğunu anlayacak.
PKK bir narko-terör örgütüdür. Afganistan, İran, Irak ve Suriye merkezli uyuşturucu kaçakçılığındaki kritik örgütlerden birisi. Avrupa’ya ulaşan uyuşturucunun önemli bir kısmında PKK’nın da dâhili var. Aynı zamanda Avrupa içerisinde de uyuşturucu ticaretini yöneten bir örgüt PKK. Belki de bu uyuşturucu sebebiyle hayatını kaybeden Avrupalı sayısı, DEAŞ’ın terör saldırılarında Avrupa’da hayatını kaybedenlerden de daha çoktur. PKK aynı zamanda Avrupa’da bilumum kaçakçılık, haraç kesme gibi mafya işlerine de bulaşmakta, Avrupa’dan topladıkları paralarla terör eylemlerine finansal destek sağlamakta.
Her şeyin ötesinde PKK ırkçı ve nefret suçunu ideoloji olarak benimsemiş bir terör örgütüdür. Zeytin Dalı Operasyonu başladığından beri saldırdıkları onlarca cami, Türk dernekleri gibi müessesler ve linç etmeye çalıştıkları Türk asıllı Avrupalılar, PKK terörünün Avrupa için ne denli tehdit olduğunu göstermekte. Zaten Avrupa’da nefret suçları artış gösteriyor; PKK da bu trendin bir parçası. PKK Avrupa için bir tehdittir, Avrupa bunu görmek istemese de…
[Akşam, 9 Şubat 2018].