Avrupa Birliği (AB) için Libya petrol rezervleri ve coğrafi konumu nedeniyle stratejik bir öneme sahiptir. 2011’de ülkede çıkan halk ayaklanmaları sonrası Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararıyla yapılan NATO müdahalesi sonucunda Libya’da istikrar sağlanamamış ve mevcut krize sebep olan çift başlı bir yönetim ortaya çıkmıştır. AB ülkeleri ise bu süreçte fikir birliğine varamamış ve bu durum Libya’daki krizin daha da derinleşmesine ve farklı aktörlerin bu ülkede etkinlik kazanmasına sebep olmuştur. Müdahale sonrası yeniden siyasi istikrarın sağlanamadığı Libya’nın batısını BM tarafından meşru kabul edilen Fayiz Serrac’ın liderliğindeki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) yönetirken ülkenin doğusunu ise Kaddafi yönetiminde görev yapmış darbeci General Hafter’e bağlı ve kendisini Libya Ulusal Ordusu olarak tanımlayan milis gruplar ele geçirmiştir. AB’nin bu süreçte güçlü bir politika izleyememesi ve etkin bir aktör olarak ön plana çıkamaması önde gelen AB ülkelerinden Fransa ve İtalya’nın Libya krizinde anlaşmazlık yaşamalarına sebep olmuş ve AB’nin iki ülke arasında ara bulucu luk konusunda da üzerine düşeni yerine getiremediği görülmüştür. ,
Bu perspektifte öncelikle 2011’de Kaddafi’ye karşı başlayan halk hareketleri sürecinde AB’nin Libya’ya yönelik nasıl bir politika izlediğinin üzerinde durulmakta, ardından Libya’nın AB için neden önemli bir mesele olduğu açıklamaktadır. 2019 itibarıyla AB’nin Libya politikasının söylem ve pratik olarak karşılaştırmalı değerlendirmesi yapıldıktan sonra ise Fransa ve İtalya arasındaki ihtilafın AB’nin politikalarını nasıl etkilediği açıklanmaktadır. Perspektifte genel olarak AB’nin neden etkin bir aktör olarak Libya meselesinde ön plana çıkamadığı sorusuna da cevap verilmeye çalışılmaktadır...