Mısır’da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi tarafından, 22 Kasım 2012’de yeni anayasal düzenlemelerin ilanı, beraberinde büyük tartışmaları da getirmiştir. Dünya kamuoyunun Gazze’de sağlanan ateşkes ile ilgilendiği bir dönemde hazırlanan ve kamuoyuna duyurulan yeni kararlar, beklentilerin çok üstünde bir tepkiyle karşılanmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin Mısır Parlamentosu’nun alt kanadı Şura Meclisi ve Anayasa Komisyonu’nu fesh edeceği yönündeki istihbarat bilgileri çerçevesinde yapıldığı açıklanan yeni düzenlemelerin, genel itibarla kabul görmesi beklenirken, tam tersi etki yapmış ve bir araya gelmesi asla mümkün görülmeyen muhalefetin bütün unsurlarını bir çatı altında birleştirmiştir.
Buna karşılık Selefi İslami cemaatlerin düzenlemelere destek vermesi, ülkede toplumsal ayrışmaya, kutuplaşmaya ve zıt görüşlerin karşı karşıya gelmesine neden olmuştur. Yapılan anayasal düzenlemelerden Mursi’nin en yakınındaki isimlerin bile haberdar olmaması, Mısır kamuoyunda Cumhurbaşkanlığı karar alma mekanizmasında ciddi sorunlar olduğu kanaatini uyandırmıştır. Müslüman Kardeşler’in Cumhurbaşkanlığı makamı üzerindeki etkisi de bu süreçte gündeme gelmiş, muhalefetin “Mısır’ı Müslüman Kardeşler İrşad Bürosu yönetiyor” iddiası enine-boyuna tartışılmış ve iki başlı bir yönetim anlayışıyla fazla başarılı olunamayacağı şeklinde genel bir kanaat oluşmuştur.
5 Aralık 2012’de yaşanan kanlı çatışmaların ardından, Mısır Silahlı Kuvvetleri’nin taraflara diyalog çağrısında bulunması ve diyalog dışında hiç bir alternatife izin verilmeyeceğine vurgu yapmasının ardından olayların durulması, askerin Mısır siyasetindeki devam eden etkisini göstermesi bakımından önem arz etmektedir. Bu noktada Mısır halkının da askerin bu tür bir girişimde bulunmasını temenni etmiş olması dikkat çekicidir.
Bu çalışmada, yapılan anayasal düzenlemelerin nedenleri analiz edilmekte ve Cumhurbaşkanı Mursi’nin göreve geldiği 30 Haziran 2012’den beri izlediği politika değerlendirilmektedir. Analizin ikinci bölümünde Mursi’nin kararından önceki süreç ele alınmakta, yargının seçimle işbaşına gelmiş olan milletvekillerinden oluşan parlamentoyu feshedişi ve yasama yetkisini ülkenin fiili yöneticisi durumundaki Yüksek Askeri Konsey’e verişi incelenmektedir. Krizden çıkış için çözüm arayışlarının değerlendirildiği üçüncü bölümün ardından, 22 Kasım 2012’den bu yana yeniden şekillenen ve Ulusal Kurtuluş Cephesi çatısı altında birleşen, Mısır muhalefeti ve medyanın gelişmeler karşısındaki tutumu ele alınmaktadır. Sonuç bölümünde ise, bu tür krizlerin hem Mısır’daki demokrasinin gelişimini ve hem de Arap dünyasının bel kemiği konumunda olması nedeniyle, diğer ülkeleri nasıl etkilediğine işaret edilmektedir.