Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz perşembe günü AK Parti’nin yerel seçim manifestosunu açıkladı. “Memleket İşi Gönül İşi” ve “Gönül Belediyeciliği” temasının merkezde olduğu, manifestoda şu 11 başlık öne çıkarılmıştı: Şehir Planları, Altyapı ve Ulaşım, Kentsel Dönüşüm, Akıllı Şehirler, Çevreye Saygılı Şehirler, Sosyal Belediyecilik, Yatay Şehirleşme, Halkla Birlikte Yönetim, Tasarruf ve Şeffaflık, Değer Üreten Şehirler.
Manifesto metninin tümüne bakıldığında iki önemli husus öne çıkmakta.
Birincisi, dünyada kent yönetimine ilişkin trendin, yeni anlayış ve yaklaşımların manifestoda dikkate alındığı…
Dünyada yerel yönetimlerde öne çıkan yeni yaklaşımlar şu konular etrafında şekilleniyor: Dijitalleşme ve akıllı kentler, kentsel risklerin yönetimi ve güvenli kentler, kentlerin sosyal sermayesi ve kentsel topluluklar, kentsel alanın ve hizmetlerin yönetimi ve de finansmanı, kentsel kalkınma ve yenilenme vb...
İkincisi ise, Türkiye’de yerel yönetimlere ilişkin vatandaş ve seçmen taleplerinin dönüştüğü gerçeğinden hareketle manifestonun hazırlandığı…
Manifestoda yer alan 11 başlığa bakıldığında, seçmenin yerel yönetimlere ilişkin beklenti ve şikâyetlerine cevap niteliğinde konuların öncelendiği anlaşılıyor.
Daha önce bu köşede, “yerel seçimin belirleyici unsurları” başlıklı yazıda, seçmenin yerel yönetimlere ilişkin değişen beklentisini şu şekilde değerlendirmiştim:
“Seçmenin belediye başkanından beklentisi, temizlik, çevre düzenlemesi ve altyapının yeterliliği gibi klasik belediye hizmetlerinin çok ötesine geçmiş bulunuyor. Bunları zaten yapması gerekenler olarak görüyor. Bu hizmetlerde bir eksiklik olduğunda doğrudan cezalandırma mekanizmasını işletiyor.
Ancak seçmenin artık bunların yanında, belediye başkanından, seçim çevresinin kalkınması başta olmak üzere, iş imkânlarının artırılması, yenilikçi hizmetlerin devreye sokulması ve hayatının her anlamda kolaylaştırılmasına kadar birtakım yeni beklentileri var...”
Yine bu köşede yayınlanan başka bir yazıda, toplumun yerel yönetimlerden şikâyetlerine ilişkin olarak öne çıkan hususları özetlemiştim:
“Şehirlerin büyümesi, nüfusunun artması, toplumun hayat standardının yükselmesi ve teknolojik gelişmelerin sonucunda yeni sorunlar ortaya çıktı. Ayrıca toplumun yerel yönetimden beklentileri farklılaştı.
Dolayısıyla, büyük yatırımlar yapılmasına rağmen, toplu ulaşıma dair problemler, kentsel dönüşümde yaşanan sıkıntılar, ulaşımda kent içi trafik ve otopark yetersizlikleri gibi başlıklarda şikâyetler artmaktadır.
Kentsel altyapı, şehir şantiyeciliği, sosyal donatı alanlarının yetersizliği, mimaride dikey yapılaşma ve kent estetiği ile ilgili memnuniyetsizlikleri ayrıca saymak gerekmektedir. Yine özellikle denetimden kaynaklanan mikro sorunlar da önemli bir şikâyet başlığını oluşturmaktadır...”
Bu açılardan bakıldığında, aslında seçmen hangi konudan şikâyetçi ve ne tür alanlarda beklentiye sahipse bu konuların, büyük kısmının manifestoda yer aldığını söylemek mümkün.
Seçmenlerin şikâyetlerini artık kitle iletişim araçlarının bu kadar geliştiği bir dönemde yöneticilere ulaştıramamak gibi bir sorunu yok. Yöneticilerin de herhangi bir sorunla ya da taleple ilgili vatandaşın şikâyetlerinden haberdar olmadığını söylemesi gerçekçi olmaz. Bu bağlamda, talep ve şikâyetlerin toplanamaması veya ilgili yetkiliye ulaştırılamaması sorun değil. Sorun, toplanan talep ve şikâyetlerin takibinin yapılıp, çözüme kavuşturulup kavuşturulamaması…
Bu konu ile ilgili olarak, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde “izleme ve değerlendirme merkezi”nin kurularak, denetimlerin yapılacağının belirtilmesi önemli.
Toplumsal refahın yükselmesi ve hizmetlerin gelişmesi, seçmenlerin ihtiyaç hiyerarşisini ve siyasetten beklentisini dönüştürüyor. Örneğin, 1990’larda şehirlerin su, çöp ve çamur problemini çözmek yeterliydi.
Bugün ise bu konular üzerinden seçmene ulaşmaya çalışan bir belediye başkan adayı komik duruma düşer.
AK Parti, yerel seçim manifestosunu açıkladı. Bakalım diğer partiler hangi konuları öne çıkaracak.
[Türkiye, 2 Şubat 2019].