SETA > Yorum |
Kutlamalar Yasaklandı Kampanyası ile ne Amaçlandı

‘Kutlamalar Yasaklandı’ Kampanyası ile ne Amaçlandı?

Eğer dertleri gerçekten 30 Ağustos Zafer Bayramı olsa, binlerce şehit vererek kurtardığımız ve yeniden bir kez daha kurduğumuz bu devlete “katil” diyenlerle yol yürümezlerdi. Ya da kurtuluşun yıl dönümünde, devletin savcısını şehit eden terör örgütü üyelerinin savunuculuğunu yapmazlardı.

Muhalefet çevreleri, 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları üzerinden bir tartışma başlatmak istedi. Hükûmetin; 15 Temmuz’un, İstanbul’un Fethinin ve hatta Malazgirt Zaferi’nin yıl dönümlerine gösterdiği ihtimamı, Cumhuriyet dönemi millî bayramlarına göstermediğini iddia ederek buradan bir muhalefet söylemi üretmeye çalıştılar...

CHP’li siyasetçiler başta olmak üzere, muhalefeti destekleyen özellikle yabancı sermayeli medya, İçişleri Bakanlığı’nın bir genelge ile 30 Ağustos kutlamalarını yasakladığı yalanını ve tezviratını yaydılar.

Bakanlık, bu çevreleri yalanlayan yeni açıklamalar yapsa da, aslında “yasaklandı” kampanyasını yürütenlerin derdi millî bayramların kutlanması falan değildi.

Eğer dertleri gerçekten 30 Ağustos Zafer Bayramı olsa, binlerce şehit vererek kurtardığımız ve yeniden bir kez daha kurduğumuz bu devlete “katil” diyenlerle yol yürümezlerdi. Ya da kurtuluşun yıl dönümünde, devletin savcısını şehit eden terör örgütü üyelerinin savunuculuğunu yapmazlardı.

Muhalefet liderleri gerçekten 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın anlamını tam idrak edebilmiş olsalar, kutlama mesajlarında Doğu Akdeniz ve Ege’de Batı'dan yüz bularak kendince Türkiye’nin çıkarlarını hiçe saymaya çalışan Yunanistan’a haddini bildiren iki kelime ederlerdi.

Muhalefet partilerinin başkanlarının ve yöneticilerinin 30 Ağustos Zafer Bayramı mesajlarını tek tek inceledim. Şu anda gündemin ön sırasında olan, hatta zaferin yıl dönümünde, uluslararası hukuku hiçe sayarak, adalara turist gemisi ile asker gönderen ve Türkiye’ye karşı küstahça girişimlerde bulunan Yunanistan’a bir cümlelik de olsa herhangi bir tepki vermediklerini gördüm. Yunanistan’a Türkiye’nin çıkarlarını hatırlatmadıkları gibi Lozan Anlaşmasının maddelerini hiçe saymasına da bir karşılık vermediler.

Ancak Yunanistan’a göstermedikleri tepkiyi iç siyasetle telafi ettiler. Örneğin CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun 30 Ağustos mesajında “tek adam rejiminden” bahsediliyordu.

***

Muhalefetin iddia ettiğinin aksine devlet 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı coşku ile kutladı. Herhangi bir yasaklama falan da yoktu. Kutlamalarda salgın önlemleri doğal olarak en azından resmî törenlerde uygulandı.

30 Agustos akşamı Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki coşkulu kutlamalar muhalefetin kontrolündeki medya ve yabancı sermayeli medya dışına tüm kanallardan canlı verildi. İletişim Başkanlığınca hazırlanan etkinlikte, 300 İHA ile yapılan ışık gösterisi muhteşemdi.

Tüm bu gerçekliklere rağmen sorulması gereken soru şu: Muhalefet çevreleri niçin 30 Ağustos üzerinden bir tartışma başlatmayı denedi?

Bu sorunun iki cevabı var.

İlki, muhalefet son zamanlarda yeni bir tartışma başlatmada eli giderek sıkışıyor. Örneğin dış politikada Akdeniz ve Ege’de tırmanan gerilimlerle ilgili iktidarın mevcut politikasını ne destekleyebiliyor, ne de eleştirebiliyor. Suskunlukla süreci geçiştirmeye çalışıyor. İçeride ise, Erdoğan kendilerini uzun süredir doğrudan muhatap almadığı için cevap da yetiştiremiyorlar.

Dolayısı ile iktidar kanadının, doğalgaz rezervi keşfi, salgına rağmen her gün yeni bir açılış ve üretime yönelik yeni hamleler gibi başlıklarla gündemi pozitif yönetmesine bir karşılık bulmaya çalışıyorlar. Başvurdukları yer, negatif siyaset söylemine dayanan suni gündem üretimi. Burada da geçmiş ezberler devreye giriyor.

Sorunun ikinci cevabı ise, tam da geçmiş ezberlere yaslanan, millî bayramları sahiplenir gibi görünerek buradan dışlayıcıdüşmanlaştırıcı ve ötekileştirici bir muhalefet aktivizmi üretme çabası ile ilgili.

Şöyle ki, geçmiş millî bayramların kutlama mesajlarında ve etkinliklerinde toplumun bir kesimini dışarıda tutan, bu kesimlerin cumhuriyetle ve onun değer ve sembolleri ile sorunu var algısını oluşturan bir dil kullanılırdı. Böylece karşıtlıklar diri tutulurdu. Millî bayramları kutlamak için “makbul bir dünya görüşü” ve “siyaseten bir tarafa ait olmak” gerektiği gösterilmeye çalışılırdı. Örneğin başı kapalı bir kimse millî bayramların kutlandığı resepsiyonlara gidemezdi.

Aslında bu tip bir yaklaşım bir yönetim mantalitesi ve iktidar kurma biçimiydi. Son yıllarda her alanda yaşanan sivilleşme millî bayram kutlamalarına da yansıdı. Toplumun her kesimi millî bayramları sahipleniyor. Dolayısıyla semboller üzerinden iktidar kurma çabası işe yaramıyor.

Ama böyle olmasına rağmen, yine de denemekte fayda var diye düşünüyorlar ki, her millî bayramda benzer içerikli tartışmaları gündeme getiriyor. “Zafer Bayramı kutlamaları yasaklanıyor” algısına yapılan yatırımın özeti budur...

[Türkiye, 1 Eylül 2020].