Türkiye Suriye’de uzun süredir beklenen harekatı başlattığında Suriye’de ve Ortadoğu’da bir paradigma kayması yaşandı. ABD ile “müttefiklik” ilişkisine sahip bölgesel bir güç kendi imkânlarıyla ve ABD’ye rağmen hatta ABD’nin karşısında durarak Kuzey Suriye’de oyun değiştirme gayreti içerisine girdi. Çünkü sınır hattımızda Türkiye aleyhine gerçekleşen her gelişme hem milli güvenliğimizin altını oyuyordu hem de bölgedeki caydırıcılığımız buharlaşıyordu. Harekâta hızlı başladık ve önce Cerablus sonra da sınır hattını DAİŞ’ten temizledik. Şimdi bu hatta derinlik kazandırma gayretindeyiz. Malum sınırlı sayıda TSK unsuruyla harekât ilerliyor. Kimse harekâtın bundan sonrasının ilk günler gibi hızlı ve sorunsuz geçmesini beklemesin; zira önümüzde ciddi meydan okumalar var.
Başlıca meydan okuma, TSK unsurlarıyla ilerleyen ÖSO bileşenlerinin nitelik ve nicelik sorunları. Aynı anda birkaç aktif cephede savaşmak zorunda olan muhaliflerin Azez-Cerablus hattına kaydırılmasının maliyeti var ve bu maliyetten kaçılıyor. Halep’in doğusu da kuzeyi kadar önemli. Kuzeydeki grupların çoğu da bu bölgeye DAİŞ’in gelmesiyle çok önceden ya dağılmış ya da farklı cephelere kaymıştı. Mevcut bileşenlerin hem sayısının artması gerekiyor çünkü temizlenen alan genişledikçe o bölgeyi elde tutmak için daha fazla milise ihtiyaç olacak. Hem de niteliklerinin artırılması gerekiyor çünkü mevcut bileşenlerin bir kısmı DAİŞ’le mücadele edecek deneyime sahip değil. DAİŞ hem askeri stratejisi, hem silah kalitesi hem de adanmışlığıyla ciddiye alınması gereken bir örgüt. DAİŞ’le savaşma “akaidine” sahip ÖSO bileşenlerinin sayısının artması elzem. ABD’nin bizimle uyuşmayan çekincelerini yok sayıp etkin grupları Azez-Cerablus hattında mobilize etmeliyiz.
İkinci meydan okuma ABD. Suriye’de dokunduğu herkesi yakan ABD’yle minimum ilişki herkesin faydasına olacak. ABD Özel Kuvvetleri’nin adı duyulduğundan beri harekâtta yavaşlama var. ABD de tam bunu istiyor. Obsesif bir şekilde PKK’ya satılmış durumdalar ve tek oyun planları PKK kuşağına hâlâ yatırım yapıyorlar. Fırat Kalkanı ABD’ye rağmen başlamış bir harekât ve öyle kalmasında da fayda var. Bu süreçte Türkiye içinde artan PKK saldırıları ve PKK’nın batıdan doğuya doğru genişleme çabaları bir ABD projesidir; Fırat Kalkanı’nın kazanımlarını boşa çıkarma gayretidir.
Üçüncü sorun, harekât genişledikçe Esed ve müttefikleriyle sınırdaş olacağız ve bu şimdiye kadar pek ses çıkarmamış rejim bileşenlerini Türkiye’ye karşı harekete geçirecektir. Rejim PKK kuşağı tehlikesinin ortadan kalkmasından memnun fakat Fırat Kalkanı’ndan özünde rahatsız. Hele harekâtın Doğu Halep’te muhaliflere ivme kazandırmaması için elinden geleni yapacaktır. Rejim ile DAİŞ arasındaki pragmatik ilişki bu süreçte Suriye’deki TSK unsurlarını yıpratmak için kullanılabilir.
Türkiye bu meydan okumaları ancak kendi oyun planıyla, kendi imkânlarıyla ve muhaliflerin etkin gruplarını mobilize ederek aşabilir. Sahadaki başarı arkasından uluslararası destek de getirecektir.
[Akşam, 30 Eylül 2016].