SETA > Yorum |
Erdoğan'ın Mesajını Doğru Okumak

Erdoğan'ın Mesajını Doğru Okumak

Yeni Türkiye bir ideal ve Erdoğan'ın siyasi iradesi bunu temsil ediyor. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı bu anlamda kurucu bir rol üstlenecek.

Beklenen oldu ve R. Tayyip Erdoğan doğrudan halk tarafından, birinci turda Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Aslında sonuç hiç kimse için sürpriz olmadı. Seçimlere katılım oranının görece düşük olmasının arkasında yatan en önemli saik de buydu. Erdoğan’ı destekleyenler de, karşısında konuşlananlar da onun seçilmesine kesin gözüyle bakıyorlardı. Sonuçta muhtar bile olamaz denen Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu.

Her ne kadar, seçimin mağlupları “katılım oranının düşük olduğu”, “kampanya süreçlerinin adil yürütülmediği”, “Erdoğan’ın beklenenden daha az oy aldığı”, “seçimlere şaibe karıştığı” gibi cılız söylemlerle seçimleri itibarsızlaştırma, sonucu değerlesizleştirme gayreti içine girmişlerse de, sonuç da, zafer de çok açık. Erdoğan, siyasi kariyerini taçlandırmış, girdiği bir seçimden daha galibiyetle çıkmış oldu. 45 milyon seçmenin oy kullandığı 30 Mart yerel seçimlerinde 20 milyon 519 bin kişinin oyunu alan Erdoğan, 40 milyon kişinin iştirak ettiği bu seçimde 20 milyon 541 bin kişinin oyunu alarak Çankaya’ya çıktı.

Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkacağı herkesin malumu olsa da, seçim gecesi AK Parti Genel Merkezi’nin balkonuna çıktığında ne konuşacağı, toplumun farklı kesimlerine, siyasi rakiplerine ve siyasal gerilim alanlarına nasıl yaklaşacağı merak konusuydu.

Erdoğan konuşmasında 10 Ağustos 2014 seçimlerini, 27 Mayıs vesayet düzenini sona erdiren, yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirdi. Kendisine oy verenler yanında, vermeyenlere de teşekkür etti, “sevenlerimiz kadar sevmeyenlerimiz de kazanmıştır” dedi. Bu seçim sonuçlarının, yeni bir toplumsal sözleşme için bir zemin olarak değerlendirdi. Ve elbette statükonun kaybettiğini ifade etti.

Erdoğan’ın konuşması, daha önceki balkon konuşmalarıyla paralellik gösteriyordu. Konuşma genel bir memnuniyet havası oluşturmakla birlikte, rahatsızlar koalisyonunun keskin kalemleri, kendi mecralarında Erdoğan’ın verdiği mesajların “inandırıcılık problemi”yle malul olduğunu işlemeye başladılar. En temel referansları ise Erdoğan’ın daha önce yaptığı balkon konuşmalarıydı. Cemaat medyası, CHP entelijansyası ve dışarıda bırakılmaktan mustarip sol-liberal kalemler tarafından oluşturulan rahatsızlar koalisyonuna göre Erdoğan, daha önce yaptığı gibi önüne konan metni, inanmadan okudu.

Erdoğan düşmanlığı nedeniyle siyaseti okuma becerisini giderek yitiren bu koalisyonun göremediği nokta şu: Erdoğan, AK Parti’yi kurduğu günlerden bu yana tutarlı bir siyasi çizgi izliyor. Bir yandan siyasetin temsil imkanlarını genişletirken, diğer yandan vesayet sistemiyle mücadele ediyor. Fakat çok net bir biçimde toplumla çatışmayı değil, uzlaşmayı esas alıyor. Ne var ki, vesayetle mücadele çerçevesinde çatışmanın gerekli olduğunu düşündüğünde mücadeleden geri durmuyor.

Hatırlayalım, Erdoğan, gerek 2007 gerekse de 2011 seçim zaferlerinin ardından yaptığı balkon konuşmalarında çok açık ve net bir biçimde uzlaşı ve birlikte yaşama mesajları verdi. Erdoğan 2007’de balkon konuşmasını yaptığında, 27 Nisan Muhtırası ve Cuhmuriyet Mitinglerinin terörize ettiği bir siyasi ortamda partisini başarıya taşımış bir lider olarak, karşısındakileri alt etmiş bir siyasi figür olarak konuşmuştu. Verdiği mesaj ise şuydu: “Milletimiz önemli bir çoğunluğuyla AK Parti’yi toplumsal merkezin adresi olarak tescil etmiştir. Bize oy vermemiş olanların sandıkta verdiği mesajı da anlıyorum. Farklı tercihleriniz demokratik hayatımızın zenginliği”dir.

Erdoğan böyle dedi ama 22 Temmuz 2007 seçimlerinden sonra CHP ve bürokratik oligarşi koalisyonu gayrimeşru mücadele teknikleri kullanarak siyaseti kilitlemekten vazgeçmedi. Seçimlerden 8 ay sonra AK Parti, kapatma davasıyla tedib edilmeye çalışıldı. AK Parti 2011 seçimlerine irili ufaklı birçok müdahalenin eşliğinde girdi. Ve yine zafer kazandı. Erdoğan, 2011 seçimleri sonrasında yaptığı konuşmada da yine uzlaşı mesajı verdi. Birlikte yaşamaktan bahsetti. AK Parti’ye oy vermiş olsun olmasın herkesin, Türk, Kürt, Roman, Laz 74 milyonun kazandığından dem vurdu. Sonrasında olanları hepimiz biliyoruz. Demokratik Açılım sürecine yönelik sistematik müdahaleler, Gezi Parkı Protestoları ve 17-25 Aralık Operasyonları. Erdoğan bütün bu müdahalelerin tehdit ettiği siyaseti savundu ve bu gerilim ortamında tarafını açıkça belli ederek toplumdan oy istedi. Gerek 30 Mart’ta gerekse de 10 Ağustos’ta çok net bir teveccüh gördü.

Erdoğan bunun üzerine, bir kez daha uzlaşı mesajı verdi. Siyasi kodlarının, misyonunun gereğini yerine getirdi. Ve bu kez siyasal kültürümüze çok daha önemli bir katkı yaptı: Türkiyelilik vurgusu etrafında yeni bir toplumsal sözleşmeden bahsetti. Bununla birlikte Erdoğan, vesayetle, vesayet girişimleriyle mücadele etmeye devam edeceğinin de altını çizdi. Bir yandan birlikte yaşama iradesini siyaseten temsil ettiğini, diğer yandan meşru yönetme hakkını gayrimeşru odaklara kaptırmayacağı mesajı verdi.

Yeni Türkiye bir ideal ve Erdoğan’ın siyasi iradesi bunu temsil ediyor. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı bu anlamda kurucu bir rol üstlenecek. Bugüne kadar bulunduğu pozisyonları dönüştüren Erdoğan, öyle görünüyor ki Cumhurbaşkanlığı makamını da dönüştürecek.

[Akşam, 12 Ağustos 2014]