Musul ve Rakka sonrasında DEAŞ’a yönelik pembe bir tablo çiziliyor. Her iki şehrin de DEAŞ’tan alınmasının DEAŞ tehlikesini azalttığına dair yanlış bir hava var. DEAŞ bir örgüt olarak kabul edilse de aslında sapık bir fikir ve bu DEAŞ’la ortaya koyulan mücadelenin aktörleri ve metotları bu fikrin oluşturduğu tehlikeden dünyanın hiçbir yerini daha güvenli bir hale dönüştürmedi. Diğer bir deyişle DEAŞ bitmedi, tehlike sürüyor.
Geçtiğimiz hafta İstanbul’da bir alışveriş merkezinde yakalanan DEAŞ militanları bunun bariz örneği. Üç aşamalı saldırı planını gerçekleştirmek için hazırlık yaparken mühimmatlarıyla birlikte yakalandılar. Kısa bir süre sonra bu sefer okyanusun diğer tarafında, Amerika’da başka bir saldırgan aracını insanların üzerine sürüp daha sonra ateş etti. 8 kişinin hayatını kaybettiği saldırıyı gerçekleştiren Özbek asıllı Saipov daha sonra yakalandı. Henüz DEAŞ bağlantısı kurulmasa da saldırının türü, hedefi ve saldırganın profili DEAŞ’ı işaret ediyor. Kısacası Irak ve Suriye’nin yanı başındaki Türkiye de okyanusun diğer tarafındaki ABD de Rakka ve Musul sonrası DEAŞ tehdidini bundan sonra da önemsemeli.
Daha da önemlisi Rakka ve Musul sonrasında Suriye ve Irak dışındaki ülkelerde DEAŞ saldırılarında artış olabilir. Zira bu iki ülkedeki saha hakimiyeti eriyen DEAŞ, bundan sonra Suriye ve Irak dışındaki saldırılara yoğunlaşabilir. Sahadaki fiziki varlığın erimesiyle yabancı savaşçıların önemli bir kısmı Suriye ve Irak’tan kaçmak zorunda kaldı, kalacak. Yerel halka karışmakta zorluk çekenler ya başka bir ülkeye ya da geldikleri ülkeye geri dönmek isteyecek. Geri dönenlerden bir kısmı istihbarat teşkilatlarının radarına takıldığından yasal takibata uğrayacak. Radara takılmayan bir başka kısmı tüm savaş travmalarıyla topluma karışmaya çalışacak. Bir diğer kısmı ise Suriye ve Irak’ı kaybetmenin, sahte hilafet hayallerinin çökmesinin öfkesiyle, DEAŞ fikrini yaşatma gayretiyle saldırılarını Irak ve Suriye dışında yoğunlaştıracak. En tehlikelisi bu grup ve tüm ülkeler ciddiyetle uluslararası istihbarat paylaşımını artırmak zorunda. DEAŞ’ın ideolojik çekirdeğini oluşturan, mesiyanik düşüncelere gark olmuş bu gruptan her türlü saldırı beklenebilir. Irak ve Suriye’den kaçan DEAŞ militanlarının istihbarat örgütlerinin tetikçilerine dönüşmesi ihtimali de gözden kaçırılmamalı.
Irak ve Suriye’de Musul ve Rakka’nın neredeyse tamamen yıkılması, PKK gibi terör örgütlerinin ırkçı projelerini sahneye koyma çabaları, demografik depremler, merkezi otoritenin zayıflığı, aşırı silahlanma, milis grupların iktidarı gibi sebepler DEAŞ’ı saha hakimiyeti olmayan bir terör örgütü olarak canlı tutacak. DEAŞ geçtiğimiz dört senede kırk seneden daha fazla askeri ve istihbari deneyim kazandı. Suriye ve Irak adaletle yeniden yapılandırılmazsa DEAŞ’ın bir başka türevi bu deneyimi kullanıma sokacaktır. Dünyanın DEAŞ konusundaki alarm halini belki eskisinden daha dikkatli bir şekilde sürdürmesi gerek.
[Akşam, 3 Kasım 2017].