Türkiye hızla seçim maratonuna girdi. Planladıkları siyasal iletişim stratejisi etrafında önce Cumhurbaşkanı adayları tek tek manifestolarını açıkladılar, ardından partiler seçim müziklerini, sloganlarını, afişlerini ve beyannamelerini hazırladılar. Cumhurbaşkanı seçimi için Erdoğan, İnce, Akşener, Demirtaş, Perinçek ve Karamollaoğlu aday. Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimin favori adayı. Diğer adayların tüm motivasyonu seçimi ikinci tura taşıyabilmek. Bu sebeple seçime yönelik tüm plan, program ve enerjileri Erdoğan merkezli. Erdoğan'ın ise siyasal iletişimi yerli ve milli siyaset üzerine kurulu. Erdoğan, seçim manifestosunda, Türk milletinin hizmetkarı olarak yaptıklarını ve 24 Haziran'dan sonrada yapmaya niyetli olduklarını ön plana çıkardı. "Biz", "millet", "Türkiye", "birlik", "daha" ve "yeni" kelimeleri Erdoğan'ın manifesto metninde en sık kullandığı kelimeler. Erdoğan'ın kuvvetli "biz" vurgusu, kendisini milletiyle bir bütün gördüğünün ifadesi. Vatandaşlarına "aziz milletim" şeklinde seslenen Erdoğan, Türkiye'nin birliğine vurgu yapıyor. "Daha" ve "yeni" kelimelerini sık kullanması Cumhurbaşkanı seçildiği taktirde yapacağı çok iş olduğunun bir göstergesi. Erdoğan, 24 Haziran'da son sözü söyleyecek olan Türk milletine, yerli ve milli değerler üzerine kurulu, daha da büyüyecek ve gelişecek "yeni Türkiye" vizyonu sunuyor. Erdoğan'ın yeni Türkiye için ortaya koyduğu vaatler, bugüne kadar AK Parti iktidarının gerçekleştirdiğiicraatlara dayanıyor. Yaptıkları yapacaklarının teminatı; bu da seçmeni ikna ediciönemli bir unsur. Sonuç olarak Erdoğan, siyasal iletişim stratejisini toplumun her kesimini kapsayan ve Türkiye'yi "biz" olarak gören bir zemine oturtmuş durumda. AKParti de hazırlamış olduğu seçim müzikleri, logo, slogan ve afişleriyle Erdoğan'ın attığıtemel üzerinden hareket ediyor. Muharrem İnce'nin siyasal iletişim stratejisini ise ekonomi, adalet ve topluma yönelik vaatler üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti eleştirisi üzerine kurulu. İnce'nin neredeyse tüm vaatleri, Türkiye'nin Erdoğan ve AK Parti iktidarı dönemindeki kazanımlarının eleştirisi üzerinden şekillenmiş. Yapısal olarak ise İnce'nin vaatleri Erdoğan ile benzerlik gösteriyor; ekonomiye, sanayiye ve teknolojiye dayanan daha teknik ve somut vaatler ön planda. Bu yolla İnce, CHP'nin kullandığı kimliksiyasetinden kendini ayrıştırmaya çalışarak, toplumun her kesimine yönelik bir söylem geliştirme çabası içerisinde. "Gelecek Bildirgesi" adını verdiği manifestosunu 3B (Birlikte başaracağız, Birlikte büyüyeceğiz, Hakça bölüşeceğiz) şeklinde formülleştiren İnce, Erdoğan'ı ve AK Parti'yi devirme, ekonomik kalkınma ve eşit gelir dağılımı sağlama yolunda vatandaşları birlik olmaya davet ediyor. Fakat dönüp dolaşıp başladığı noktaya geliyor. Kendisinin Cumhurbaşkanlığını kazanmasını Cumhuriyet'in bir kazanımı olarak görüyor ve Cumhuriyet'in hak ettiği yüzüncü yıl sevincini ancak kendisinin Cumhurbaşkanı olduğu taktirde yaşayacağını ifade ediyor. Meral Akşener'in de siyasal iletişim stratejisi Erdoğan ve AK Parti karşıtlığı üzerine; bu yönüyle İnce ile benzerlik gösteriyor. Akşener her ne kadar manifestosunun hemen başında "ben bugün burada sizlere, 16. yılını yaşamakta olan iktidarın eleştirisi ağırlıklı bir konuşma yapmayacağım" dese de tüm vaatlerini, Erdoğan ve AK Parti karşıtlığı üzerine bina etmiş. Örneğin Akşener, Erdoğan ve AK Parti'nin devletin geleceğini geçici ve gündelik iktidar hırslarına feda ettiklerini, kısa dönemli öngörüsüz politikalar, kısır çekişmeler, bencil yaklaşımlar arasında Türkiye'yi umutsuz gençler ülkesi haline getirdiklerini, Türkiye'de yoksulluğu iktidarları sürdürme aracı olarak kullandıklarını, büyük bir yönetim boşluğuna sebep olduklarını suçlayıcı bir dille iddia ediyor. Bunun yanı sıra Akşener, "çiftlik" kelimesi üzerinden nefret söylemi içeren ifadelere de yer veriyor. Erdoğan ve AK Parti'nin devlet kurumlarını yandaşlarının çiftliğine dönüştürdüğünü söyleyen Akşener, kendisinin Cumhurbaşkanı olduğu taktirde bu çiftliği ait olduğu doğaya bırakacağını belirtiyor. Etik açıdan son derece problemli bir söyleme başvuran Akşener ilk vaadini -iktidar eleştirisi yapmamak- dahi yerine getirememiş görünüyor. Akşener'in vaatleri AK Parti'nin toplumu kutuplaştırdığı iddialarıyla bağlantılı şekilde bir kimlik siyaseti kurmaya yönelik. Anti-Erdoğan siyaseti güderek manifestosunu hazırlayan Akşener, bu çerçevede kimlik siyaseti izlemeyi tercih ediyor. Teknik ve ekonomik meseleler geri planda. Akşener toplumun farklı kesimleri üzerinden bir siyasal dil geliştirmeye de çalışıyor. Bir yandan Mustafa Kemal üzerinden sol seçmene, diğer yandan "devlet" vurgusunu ön plana çıkartarak Evlad-ı Fatihan'dan olduğu iddiasıyla muhafazakar seçmene göz kırpıyor. Ayrıca Akşener sosyal medyada anti-Erdoğancılık ve anti-AK Particilik üzerine kurguladığı seçim stratejisinin etkisini, kadın ve anne kimliği üzerinden toplumun farklı kesimleri ile empati uyandıracak paylaşımlar yaparak arttırmaya gayreti içerisinde. Sonuç olarak Erdoğan birlik ve beraberliğin ön planda olduğu, yerli ve milli politikalarla yükselecek olan yeni bir Türkiye vizyonuyla; diğer adaylar ise "Erdoğansız Türkiye" hayaliyle siyasal iletişim stratejilerini şekillendiriyorlar.
[Sabah, 2 Haziran 2018].