SETA > Yorum |
Çözüm Süreci Bölgesel Kalkınmayı Nasıl Etkiler

Çözüm Süreci Bölgesel Kalkınmayı Nasıl Etkiler?

30 yılı aşkın bir süredir devam eden Kürt meselesinin Türkiye'ye yüklediği ağır siyasi ve sosyal maliyetinin yanısıra bir de ekonomik yükü olmuştur.

30 yılı aşkın bir süredir devam eden Kürt meselesinin Türkiye’ye yüklediği ağır siyasi ve sosyal maliyetinin yanısıra bir de ekonomik yükü olmuştur. Bu süre zarfında savunma ve güvenliğe aktarılan kaynağın, eğitim, sağlık, ulaşım, sosyal yardımlar gibi kamu harcamalarında kullanıldığı takdirde toplumsal refahın artacağı su götürmez bir gerçektir.

Bu gerçeğe rağmen, yıllarca Türkiye’yi yöneten iktidarlar çözümsüzlüğü çözüm olarak seçmişlerdir. 2002’den sonra birçok alanda gerçekleştirdiği değişim ve dönüşümle Yeni Türkiye’yi inşa sürecini başlatan AK Parti, Kürt meselesinde de çözümden yana tavır alarak Eski Türkiye’nin dinamiklerine göre hareket etmeyeceğini açıkça göstermiştir.

Arkasındaki güçlü halk desteğinin etkisiyle bu sorunun çözümüne yönelik atılan adımlar, “çözüm süreci” olarak adlandırılmıştır. Paris suikastleri, Gezi olayları, 17-25 Aralık darbe girişimi ve son olarak 6-7 Ekim olaylarıyla sekteye uğratılmak istenen çözüm süreci, tüm bunlara rağmen, ilerlemeye devam etmektedir.

Peki doğrudan veya dolaylı olarak siyasi kaos ve sosyal çatışma ortamı oluşturmaya çalışanlar, neden çözüm sürecini hedef noktası seçtiler?

ÇÖZÜM SÜRECİ BÖLGENİN KADERİNİ DEĞİŞTİRECEK

Doğu ve Güneydoğu Bölgesi, uzun yıllar karmaşanın, çatışmanın ve güvenlik endişesinin merkezi olarak kabul edildi. Güvenlik açısından sorun teşkil etmesi, bölgenin sosyal dokusunda ağır tahribatlara sebep olurken, ekonomik anlamda da diğer bölgelere kıyasla dezavantajlı bir konuma sahip olmasına yol açmıştır.

Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde hâkim olan bu anlayış sonucunda, huzur ve güvenin tesis edilemeyişi yalnızca dışarıdan bölgeye olan ilgiyi azaltmamış, aynı zamanda bölge insanının da bölgeden ayrılmasına sebep olmuştur. Bu nedenle çözüm süreci, iç ve dış vesayet odakları tarafından kaderi tayin edilmeye çalışılan bir coğrafyanın kaderini yeniden belirleme sürecidir.

Çözüm sürecinin bölgenin ekonomik ve sosyal özelliklerine pozitif bir ivme kazandıracak olması, sürece karşı çıkanların Türkiye’nin geleceğine karşı çıkma isteklerini de ele vermektedir.

Çünkü, eğitim, sağlık, ulaşım gibi kamu yatırımlarının son 12 yılda zirve yaptığı bölgede, çözüm sürecinin belirli bir aşamaya gelmesiyle özel yatırımlar için de güvenli bir ortam oluşacaktır. Tekstil, inşaat ve hazır giyim gibi emek yoğun sektörlerde artacak yatırımların, bölgenin kronik sorunu olan işsizliği azaltması beklenmektedir.

Çözüm sürecinin de olumlu olarak etkilediği Doğu Anadolu Projesi (DAP) ve GAP kapsamında atılacak adımlar, birçok ilin gelişmişlik düzeyini artırmada etkin rol oynayacaktır. Böylelikle, Doğu ve Güneydoğu illerinin sınırdaş olduğu birçok ülkeyle geliştirilecek ticari ilişkiler, hem bölgesel hem de kent bazında bir değişime kapı aralayacaktır.

Aynı şekilde, bu illerin zengin enerji kaynaklarına sahip olan İran ve Irak’a komşu olması da, bölgeyi enerji ve lojistiğin merkezi haline getirecektir. Enerjinin geçiş güzergâhı olacak bu bölgenin güvenilir ve istikrarlı olması, çözüm sürecinin başarıyla ilerlemesi ve sonuçlanmasıyla doğrudan ilişkilidir.

Bugün Güneydoğu ve Doğu Bölgesi’ndeki her ilde bir üniversite bulunmaktadır. Üniversite eğitimi alan gençlerin de bölgedeki ekonomik ve sosyal dönüşüme katılmasının sağlanması, çözüm sürecinin hedeflediği noktaya ulaşmasını kolaylaştıracaktır. Çünkü yalnızca emeğe dayalı işgücü anlamında değil, bilgi üretiminde de sahip olduğu potansiyel, bölgeyi her açıdan cazibe merkezi konumuna taşıyacaktır.

YENİ TÜRKİYE YOLUNUN KİLOMETRE TAŞI: ÇÖZÜM SÜRECİ

Bölgenin turizm, tarım, hayvancılık, enerji, sınır ticareti ve lojistik gibi sektörlerde ilerlemesinin önündeki en büyük engel olan güvenlik sorunu, aynı zamanda bölgenin ülke ekonomisine entegre edilmesini de zora sokmuştur. Çözüm süreciyle birlikte bu sektörlerde önemli gelişmeler kaydedilecektir.

Bölgeler arasında gelişmişlik farkının olmadığı, ulaşım ve iletişim olanaklarının en üst seviyeye getirilmesiyle Türkiye’nin kuzey-güney, doğu-batı bölgelerinde iş ve yaşam koşulları açısından eşitliğin sağlandığı, ekonomik aktivitenin bölge ve kentlerdeki güvenlik farkına göre şekillenmediği Türkiye, 2023 yılının Yeni Türkiye’sine karşılık gelmektedir.

Tüm girişimlere rağmen güçlü halk desteğinin etkisiyle yoluna devam eden çözüm sürecinin başarıya ulaşması, Türkiye’nin ekonomik dinamiklerini de pozitif yönlü etkileyecektir. Yıllarca çözümsüz kalan bu sorunun çözümüne yönelik her uygulama, yatırımdan istihdama, bölgesel kalkınmadan ülke büyümesine kadar birçok alanda etkisini gösterecektir.

Bu nedenle, Türkiye’nin Kürt meselesini çözmek adına ortaya koyduğu siyasi iradeyle somutlaşan çözüm süreci, Yeni Türkiye’ye giden yolun kilometre taşlarından biridir.

[Yeni Şafak, 23 Şubat 2015]