CHP ile İYİ Parti arasındaki seçim iş birliğinin sınırları geçtiğimiz hafta iş birliği kapsamındaki illerin açıklanmasıyla netleşti. İki parti arasındaki anlaşmanın bir parçası olarak İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa'nın da aralarında olduğu on üç ilde İYİ Parti'nin CHP adayını destekleyeceği; buna karşılık Konya, Kayseri, Balıkesir ve Kocaeli de dahil olmak üzere on ilde CHP'nin İYİ Parti'ye destek vereceği duyuruldu. Bu illerin yanı sıra İstanbul, Ankara, İzmir ve bazı illerde ilçe düzeyinde de iş birliği yapılacağı açıklandı.
Her ne kadar CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu sürecin her iki parti açısından sorunsuz bir şekilde tamamlandığını ifade etse de açıklamanın akabinde hem CHP hem de İYİ Parti içerisinde yaşanan tartışmalar ve istifa krizleri sürecin devamına dair önemli ipuçları veriyor. Kılıçdaroğlu'nun ifadelerinin aksine İYİ Parti ile yapılan iş birliğinin CHP'de parti içi muhalefeti yeniden mobilize ettiği anlaşılıyor. Öyle ki CHP Parti Meclisinde yumruklaşmalara varan kavgalar yaşandığı ve Kılıçdaroğlu'nun toplantıyı terk ettiği dahi gündeme geldi. Günün sonunda yaşananlar İYİ Parti ile yapılan iş birliğinden yalnızca CHP tabanının değil parti yönetimindeki azımsanmayacak bir kesimin de rahatsız olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor.
CHP'nin yaşadığı iş birliği krizinin iki farklı boyutu bulunuyor: Krizin ilk boyutunu parti içerisinde önemli bir kesimin seçim iş birliğinin CHP açısından dezavantaj yaratacağını düşünmeleri oluşturuyor. İş birliğine giden sürecin en başından beri Deniz Baykal, Hurşit Güneş ve İlhan Cihaner başta olmak üzere partinin önde gelen isimleri İYİ Parti ile yapılacak iş birliğinde temkinli davranılması gerektiğini vurgulamıştır. Aslında partiden gelen itirazlar CHP yönetiminin her fırsatta ısrarla parti içi demokrasi vurgusu yapmasına rağmen bu konuda da ciddi bir sorun yaşandığını gösteriyor. Zira iş birliği meselesi gibi önemli kararların alınmasında tepeden inmeci bir yaklaşımla hareket edildiği görülüyor.
Krizin ikinci ve daha önemli boyutunu ise aday belirleme sürecinde parti içerisindeki grupların yaşadığı çıkar çatışması oluşturuyor. Tıpkı 24 Haziran seçimlerindeki aday belirleme sürecinde olduğu gibi CHP'nin içerisindeki Kemalist/ulusalcı ve sol gruplar seçilen adaylar üzerinden güç mücadelesi veriyor. Bu bağlamda partinin İzmir adayı Tunç Soyer ve Kadıköy adayı Şerdil Dara Odabaşı tartışmaların odağında yer alıyor. Soyer'in babasının 12 Eylül dönemindeki işkence olaylarından sorumlu tutulan isimlerden olması yalnızca İYİ Parti içerisinde değil CHP'deki sola yakın kesimde de ciddi bir tepki yaratmıştır. Ayrıca Odabaşı'nın HDP'ye yakın bir çizgide siyaset yürütmesinin parti meclisinde ciddi bir çatlağa neden olduğu ve parti meclisinin bu hususta ikiye ayrıldığı görülmüştür.
Parti içerisinde kriz yaratan bu iki hususun 31 Mart yerel seçimleri sonrasında CHP içerisinde çok daha güçlü bir muhalif hareketin öncüsü olacağı söylenebilir. Hatırlanacağı gibi 24 Haziran seçimlerinin akabinde CHP'de lider değişikliği talep eden delegeler olağanüstü kurultayın toplanması için çok sayıda imza toplamıştı. Parti içi muhalefeti oluşturan bu grup CHP'ye daha fazla zarar vermemek adına faaliyetlerini yerel seçim sonrasına kadar durdurmuştu. CHP-İYİ Parti iş birliğinin 24 Haziran'da olduğu gibi bir kere daha başarısız olması durumunda parti içi muhalefetin çok daha güçlü bir şekilde yeniden faaliyete geçeceği anlaşılıyor. Bu sebeple CHP içerisindeki krizlerin üzerinin 31 Mart akşamına kadar örtüleceği söylenebilir.
[Sabah, 2 Şubat 2019].