SETA > Yorum |
Cenevre-3'ün Sahibi Kim

Cenevre-3'ün Sahibi Kim?

Suriye'nin geleceğinin nasıl kurulacağı konusunun bir sahibi yok. BM ümit vermiyor zira ABD bu işi sonuca götürecek sağlamlıkta konuya yaklaşmıyor.

Cenevre görüşmeleri kalıcı ve kapsayıcı bir çözüm getirebilir mi? Yeni DAİŞ'ler üretmeyecek bir Suriye yaratılabilir mi?

5 yıldır Suriye'de yaşanan insanlık dramını takip edenlerin hepsinin zihninden geçen sorular bunlar. Barışı hedeflediği için kurulan görüşme masalarından ümitli olmak lazım elbette. Ancak konu Suriye krizi olunca meselenin rengi değişiyor.

Ortadoğu'nun benzersiz krizlerinden birisi olarak tarihe geçen iç savaş hâlâ Arap isyanlarının oluşturduğu kaos fırtınasının gözü konumunda. Yüzbinlerin hayatını milyonların evlerini kaybettiği savaş bölgesel denklemleri yeniden harmanlayan bir türbülansın nirengi noktasına dönüştü. Mezhepçi milislerden etnik- ayrılıkçı hareketlere kadar birçok cini şişelerinden salıverdi.

Birinci Dünya Savaşı sonrası kurulan düzenin çöktüğünü daha önce hiç olmadığı kadar hararetle konuşur hale geldik. Nasıl bir düzen kurulacağı da yerel aktörlerden bölgesel güçlere kadar sert mücadelelerin konusu. Bence en kritik mesele de bu.

Suriye'nin geleceğinin nasıl kurulacağı konusunun bir sahibi yok. BM ümit vermiyor zira ABD bu işi sonuca götürecek sağlamlıkta konuya yaklaşmıyor. Aksine Rusya'ya alan açan bir tavır sergiliyor. Bu da Cenevre masasını başarıya götürecek bir sahibin olmaması demek.

Kim bilir belki de Cenevre-3 masasının estek köstek devam etmesi Obama Yönetiminin başkanlık "performans" söylemini tamamlamak için yeterlidir. Küba ve İran açılımlarının yanı başına sonuç alıp almadığına bakmaksızın Cenevre sürecini de eklemek şık görünecektir.

***

Suriye'de kalıcı bir çözümün üretilmesi için Cenevre-3 görüşmelerinin varacağı noktanın ne olacağı konusundaki muğlaklık giderilmeli. Ancak ABD'nin tavrı bu konuda güven vermiyor.

Sözgelimi bu sürecin 2012'de çıkan ilk Cenevre bildirisi, Uluslararası Suriye Destek Grubu'nun Viyana Belgesi ve BM'nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde yürüyeceğini öngörebiliyor muyuz? Yani Cenevre masası gerçekten "kapsayıcı, mezhepçi olmayan, yeni ve bütün yürütme yetkisini elinde bulunduran bir geçiş hükümetinin kurulması" ile mi sonuçlanacak?

Esed'i kenara itecek, yürütme yetkileriyle donatılmış bir geçiş hükümeti oluşturulabilecek mi? Yoksa taraflar ABD'nin katkılarıyla Rusya'nın istediği formüle mi razı edilecek? Muhalifler Esed liderliğinde bir birlik hükümeti içinde yer almaya mı zorlanacak?

***

Cenevre süreci Esed rejimine meşruiyet sağlayan bir düzlemde gidiyor. Cenevre 1 ve 2'den sonra cephede sürekli güçlenen Esed barış görüşmelerini kendisinin kalması gerektiği fikrini güçlendirmekte kullanıyor. Bunun en önemli sebebi DAİŞ tehdidinin yanı sıra 30 Eylül 2015'ten itibaren Rusya'nın Suriye'de gittikçe artan varlığıdır. DAİŞ ile mücadele adı altında muhalifleri bombalayan Rusya karşısında ABD'nin etkisizliğidir. Muhalefetin ezilmesine örtük onayı da diyebiliriz aslında.

İşte ne yazık ki Cenevre-3, Rusya, İran, Esed rejimi gibi aktörlerin sürekli yeni girişimlerle Suriye muhalefetini zayıflatacağı bir denklemde kuruldu. Türkiye ve Suudi Arabistan'ın muhalefeti desteklemesi bu denklemi değiştirmeye yeter mi belli değil.

ABD Dışişleri Bakanı Kerry tarafları masaya oturmaya ikna etmek için "Suriye krizine askeri bir çözüm" bulunmasının imkânsızlığına işaret etti. Ve bir uzlaşmaya varılamaması durumunda "Suriye'deki istikrarsızlığın tüm Ortadoğu'ya yayılması riskinin" bulunduğunu vurguladı.

Kerry'nin bu uyarılarına katılmamak mümkün değilse de bu uyarıları hangi aktörlerin dikkate alacağı mühim. Rus bombardımanları ile sürekli güçlenen Esed rejimi mi? Ekonomik ambargoların kalkması ile yeni kaynaklara kavuşan Şii milislerin hamisi İran mı?

[Sabah, 2 Şubat 2016].


İlgili Yazılar
Hassas Bir Süreç
Yorum
Hassas Bir Süreç

Aralık 2024