Dün çok tuhaf bir suikasta şahit olduk. Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov arkasından yaklaşan bir suikastçı tarafından öldürüldü. Suikastçının 22 yaşında bir çevik kuvvet polisi olduğu ortaya çıktı. Muhtemelen polis kimliğini kullanarak sergi salonuna girmiş. Karlov konuşmasını yaparken yaklaşmış ve ateş etmiş. Saldırı, tipik bir intihar saldırısı. Katil ateş ederken etraftakilere salondan sağ çıkmayacağını söylüyor. Yani oraya öldürmeye ve ölmeye gelmiş. Kafası net. Tam bir kamikaze saldırısı. Kendisini feda etmesi istenmiş. O da öyle yaptı. Saldırı tam bir tiyatro gibi kurgulanmış. Teröristin attığı sloganlara bakılacak olursa bunları ezberlemiş de gelmiş. Önce Arapça sonra Türkçe. Halep'le ilgili etrafta bildiğimiz ne kadar basmakalıp ifade varsa hepsini sıralamış. Kendisini Suriye'deki muhalif gruplara benzetmek için elinden geleni yapmış. Fakat Arapça aksanındaki zayıflık bize bu ifadeleri zorla ezberlediği izlenimini veriyor. Henüz resmi olarak elimizde çok az veri var. Fakat şu özellikleri alt alta sıralayınca bile karşımıza olağan bir şüpheli çıkıyor. Bu saldırı canı Halep'teki duruma sıkılan bir bireyin yapamayacağı kadar karmaşık. Bu nedenle kafasına esen sıradan bir vatandaş yapmış demek saçma olur. Akla bir devletin yapmış olması ihtimali gelebilir. Ama bu da çok ikna edici olmaz. Zira devletler çok karmaşık işler yapar ama diplomat öldürme işine girişmezler. Çünkü bu yol bir kere açıldı mı nereye gideceğini kimse bilmez. Bu nedenle kimse kimsenin diplomatını öldürmeye cesaret edemez. O zaman akla Halep'teki çeşitli silahlı gruplardan birinin yapması ihtimali gelebilir. Fakat bu ihtimal de mümkün görünmüyor. Çünkü bu grupların Türk polisi içinde örgütlenme şansı yok. Öte yandan bu ülkede polise kimin sızdığını hepimiz biliyoruz. FETÖ'cülerin binlercesi görevden uzaklaştırıldı. Haklarında soruşturmalar açıldı. Fakat binlerin içinde birkaç tanesinin hala polis teşkilatında kalmış olma ihtimali çok yüksek. Radikallikte hiçbir terör örgütünü aratmayacak kadar ileri düzeyde olan FETÖ'cüler defalarca kamikaze saldırıları yapabileceklerini ispatlamışlardı. Akılları sıra böyle bir suikastı Suriye'deki muhalif grupların üzerine atıp Türkiye'nin hem batı hem de Rusya ile arasını açmak istemiş olabilir. Böylece Türkiye, Rus jetinin düşürülmesi olayından sonra olduğu gibi Suriye'de kilitlenecekti. Amerika'ya mecbur kalacaktı. Rusya ile barış müzakeresi gerçekleştiremeyecekti. Bu nedenle sosyal medyadaki ve diğer geleneksel medyadaki FETÖ uzantıları hemen harekete geçip bunu Suriye'deki muhalif gruplara bağlama çabasına giriştiler. Fakat tutmadı. İki taraftan da yapılan açıklamalara bakarsanız bunun bir provokasyon olduğu inanışı hakim. Kimse FETÖ ismini doğrudan vermedi. Ama bu saldırının Türk- Rus yakınlaşmasını hedeflediği fikri ortaya çıktı. Suriye üzerine yapılması gereken toplantı ertelenmedi. Türkiye, Rusya ve İran bir araya gelip Amerika'nın olmadığı bir masada Suriye'nin geleceğini konuşmaya başladılar. Bu haliyle bakıldığında Türkiye açısından krizin büyük oranda atlatıldığını söyleyebiliriz. Eğer bu işin altından FETÖ'nün olduğu kesinleşirse, o zaman iki sonuç doğacaktır. Türkiye ile Rusya daha da yakınlaşacaktır. Suriye meselesinde zaten belli bir noktaya gelindi. Daha da ilerlemesi Amerika'yı rahatsız eder. Bu da Amerika'nın Türkiye'ye karşı tavrını gözden geçirmesine neden olur. Ayrıca FETÖ ile mücadele işine Rusya'nın da dâhil olması sonucunu doğurabilir. Rusya, meseleyi uluslararası zeminlere taşımayı ihmal etmez. FETÖ'nün Amerika'daki varlığı BM Güvenlik Konseyi'nde sorgulanacaktır. Rusya bu mücadeleyi uluslararası hukuk zemininde verdiği gibi hukuk dışı zeminde de vermeyi ihmal etmez. KGB'nin devreye girmesi kimseyi şaşırtmasın.
[Takvim, 21 Aralık 2016].